Kayıplarına ağlıyor yitiği olanlar
Ben bir çeşmenin başında seni düşünüyorum
Eski bir albümde gülümsüyorsun
Sen ağladığın zaman sular da ağlıyor
 
Ben kirli bir aynada güneşi arıyorum
Dünya tek kişilik bir dönme dolap gibi
Hayatın sirkinde gelip geçiyor günler
Ben ağladığım zaman mendiller ağlamıyor
 
Kış günlerinin hatıraları yapışıyor yakama
Köydeki evimize sığırcıklar doluyor
Akşamüstü çan seslerine karışıyor sürülerin dönüşü
Çeşme başında bakır helkelere doluyor hüzün
 
Kar yağdığında damı kürüyorlar
Kar yağdığında kuşlarda üşüyor
Bir çocuğun elleri nasıl üşüyorsa
Öylece üşüyor ellerim
 
Ocakta gürül gürül yanıyor tezek
Halı dokuyor annem
Akşamları döşek serildiğinde yere
Kerpiç evlerde hezenleri sayıyorum
 
Kalbim yaralı atlar gibi
Soluk soluğa koşuyor
Sükûtun boy aynaları bir bir kırılıyor
Her şeyden uzakta her şeye yakınım
Kalbim durmuş bir saat gibi sessiz
Köyde bulutlar hep beyaz
Annemin yazması güllerle dolu
 
Dağın yavaş yavaş kızarışını seyrediyorum
Bilmeyenler için söyleyeyim
Bu dağ Aladağ’dır
Bu dağ benim dağımdır
Torosların dumanı
Bu dağın efkârıdır
 
Ayaklarımda kara lastik
Üstümde kara bir önlük
Saçımı kesmişler yeni
Burnumu çeke çeke gidiyorum
Birleştirilmiş sınıflarda hayat bilgisi
Sabahları bit muayenesi sıra dayağı
Okul kara tahtalarda bir beyaz tebeşir
 
Hüznüm hangi evin önünde unutulmuştur şimdi
Söylesem tesirsiz bütün sözler
Şehrin sokaklarında bir çocuk ağlıyor
Bir çocuk öylece köyünü düşünüyor
 
Perşembe pazarında
Hamallık yapıyorum
“Boş kiracı abi, götürelim abi “
Elimde boya sandığı
Dilime yapışmış bir eylül
Kale mahallesinde donmuş sular
Bir sis çöküyor Niğde’ye
 
Sonra İstanbul sokakları
“Kaynıyor mısır süt mısır “
Kasımpaşa, Hacı Hüsrev, Dolapdere
Ve Piyalepaşa sokaklarında
Seyyar hüzünler adası gibiyim
“Tatlıcı geldi tatlıcı “
 
Başakşehir’in inşaatlarında
Yaz günlerinin içinde
Bir amele nasıl gülümsüyorsa
Öylece gülümsüyorum
Yüzümde kireçleniyor günler
İstanbul’u düşlüyorum İstanbul’un içinde
 
Günlerin rayında ömrümün treni
Akıp gidiyor mahşere doğru
Zamanın kubbesinde çınlıyor sesim
Gam kervanları gelip geçiyor
Haramiler kesiyor yollarımı
Şakaklarıma çöküyor yılların izi
 
Şimdi elimde akrebini yitirmiş bir saat
Yelkovanın akışına karışmış kalbim
Hayat şarkısı biteni alıp gidiyor
Suskun bir ırmağı andırıyor takvimler

 
Mehmet Baş