Niğde ile ilgili yazılmış şiirleri gündeme getirmek ve bunların şairlerini hayırla yâd edip anmak ve bu şiirlerden birkaç mısrada olsa tadımlık olarak sunmak dileği içindeyim. Niğde şehri başlı başına bir şiir olup tarihten ve doğal güzelliklerden gelen en güzel mısralarla yazılmıştır diyebiliriz. Bu şiir gibi şehri anlatmak için bizde şiirlerle bir yolculuk yapalım.
 
Niğdeli İbrahim Hakkı Eroğlu’nun, Niğde’nin havasını, suyunu, kurulduğu yeri öven şu güzel mısraları ile şiir yolculuğumuz başlasın.
 
“Dad-i Haktır pek güzel ab u havası Niğde’nin
 Dilküşa yerde kurulmuştur binası Niğde’nin “
 
Sadık Çavuş’un “Yeşil Niğde “şiirinde ki;
 
Bunaldığım konağımda
Terler akar yanağımda
Virajlı Toros dağında
Aşam Niğde’ye Niğde’ye “ mısraları ile Niğde’ye doğru yola düşüp Çukurova’nın sıcağından Toroslar’ın serin yaylalarına doğru aşalım.
 
Mehmet Emin Arısoy’un “Sılaya Dönüş” şiirinde ki;
 
“Niğdem geldim sana özlem duyarak
Bağrımda kanayan gül bende bende
Küllenen ateşi sanki soyarak
Gönlüme attığım kül bende bende  “sözlerini okuyup yine aynı şiirdeki;
 
“Ana baba kardeş acısı yakar
Ömür biter yollar Derbent’e çıkar
Duygular bir yumak boğazı tıkar
Yumağı çözmeyen el bende bende “ dörtlüğü ile bir hüzün limanına demir atalım. Derbent mezarlığında uyuyan canlarımızı rahmetle anıp ruhlarına birer Fatiha okuyalım.
 
İsmail Özmel’in derin bir his ile yazmış olduğu “Niğde” şiirindeki;
 
“Güzeller otağı şair yurdudur
Yaylalar yolcuya çadır kurdudur
Bir gün misafirlik yâri buldurur
Aksi sedasıdır nurlu baharın “ mısralarıyla Niğde’mizin güzel yaylalarına kanatlanıp uçalım.
 
Ömer Fethi Gürer’in geçmişe özlemle dolu olan “Niğde Aklıma Geldi Yine” şiirinde ki
 
“Düğünler kurulunca üç gün üç gece
  Ne oyunlar oynanırdı ne güzel geçerdi gece
  Baba vardı ana vardı yar vardı
  Mahalle vardı akraba vardı komşu vardı “ mısralarıyla eski günleri anıp mazinin küllerini savuralım.
 
Murat Soyak’ın Niğde’nin geçmişine şerh düşen “Şehrengiz” şiirinde ki;
 
“Sen ki derinden derine
Selçuklu kokan şehirsin
Kendi yağıyla kavrulan
Gönlü zengin Niğde’sin” mısraları ile Selçuklu günlerine doğru kanatlanıp mazinin kokusunu içimize çekelim.
 
Emin Ali Tanık’ın Niğde’nin tarihine dair şiirinin başlangıç mısrası olan,
“Bir şerefli maziyi naklederken bir dere
İnce zarif sütunlar uzanıyor göklere”  mısraları ile Niğde tarihine bir not düşelim..
 
Şiirlerini “Safai” mahlasıyla yazan Borlu şair Tunay Özkan’ın “Bir Başkadır Güzel Niğde “ isimli şiirinde ki şu mısralarına bir kulak verelim.
 
“Dallarında açar iğde
Safai’yem sözüm dinle
Sazımızın her ritminde
Bir başkadır güzel Niğde”
 
Fikret Dikmen’in aşağıda ki mısralarında yine başka bir Niğdeli aşığın duygularına uzanalım…
 
“Halayı türküsü çalınır sazla
Severim Niğde’yi canımdan fazla
Fikret bu konuda gam yemem asla
Uğrunda canımı versem Niğde’nin”
 
Ümit yaşar Oğuzcan’ın aşağıda ki mısralarında bir yabancının gözleriyle şehrimize bakalım.
 
“Niğde bir taş yığını, toprak yığını
Bir gök var burada denize benzer
Ben denizlerin aşığı adam
Bana uzak denizler”
 
Karacaoğlan’ın mavi donlu yarini arayışına kulak verip Niğde’ye vasıl olalım.
 
“Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u
Acep gezsem mavi donlum var m’ola”
 
Bu şiir gibi memlekete şiir yazan şairlerimizi selam edip , bu şiir yolculuğunu kendi yazmış olduğumuz “Niğde Kalesi” isimli şiirle tamamlayalım.
 
 
Niğde Kalesi
 
Alaattin Caminde ezanlar okunuyor
Güneşe hicret ederken gurbet kuşları
Sungurbey'in üstünde yıldızlar kayıyor
Dökülürken gözümden hasret yaşları
 
Hanım Camine doğru bir yokuş iniyor
Sevdayı bir çiçek gibi bürüyor renkler
Eski zahire pazarında üşüyor ellerim
Kalbime bir zehir misali işliyor keder
 
Paşa Camide bir kuş konmuş şadırvana
İçiyor yalnızlığı yudum yudum kana kana
Kurşun kubbelerde güvercinler uçuşuyor
Kalbe düşen son cemre erişirken bahara
 
Dışarı Cami önünde, üç mermer musalla
Hüzün dolu bakışlar işleniyor taşlara
Derbent üstünde köpürürken denizler
Şimdi uzaklarda çığ düşüyor dağlara.
 
Kığılı Cami yanında kurulmuş bir pazar
Ruhum sırat köprüsü, bedenim bir mezar
Sesim soluğum kesiliyor sesim soluğum
Başımda bir kar misali ağarmış saçlar.
 
Nahita Kalesinde savrulan bir rüzgârım
İşlemiş içime, gitmez benim efkârım
Bir vatan ki taştan, topraktan azadedir
En güzel çiçeklerle süslenirken dağlarım