Yaşadığımız şehirlere heyecan veren ve toplu yaşamanın birlikteliğinde buluşturan temel etken olan insanların ortak ihtiyaçlarını karşılama düzeni, aynı zamanda kentin insanlarıyla olan bağını güçlendiren önemli bir unsur olarak çıkar karşımıza.
Geçen sene ilki gerçekleştirilen bu yıl ise ilkinin yapılışından feyz alınarak daha da geliştirilen Niğde Kitap Fuarının 2. si geçtiğimiz haftalarda sona ererken, bir dahakinin gelecek yılda bizlerle buluşacağını bilmenin ufak tesellisiyle, Niğde’mize ayrı bir hava ve heyecan getiriyordu.
Kimileri bakıyor, kimileri alıyor, kimileriyse geziyor havasında da olsa kitap fuarının hareketliliği, giren çıkanı, buluşma yeri olma haliyle bile olsa, insanları kaynaştırıcı ve bir araya getirebilen çadır havasıyla, kent insanlarını birleştiren tutkal görevi üstleniyordu.
Her şeyden önce kapısından girdiğiniz an itibariyle burnunuza işleyen yeni basım kitap kokusu ve stantların renkliliği sizi sizden alıyor, başka dünyaların başka hikayelerine, başka dünyaların başka bilgilerine, başka dünyaların başka ve tanınmayan arkadaşlıklarının içine katıyordu.
Fuarın genelinde bir sihirli kutunun düşünce sarmalında gönlünüzce gezinip dolanırken, uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla çarpışıyor, işim var şuna yetişmeliyim kaygısından sıyrılıp ara sırada olsa yapılması elzem olan aylaklık edebilme hürriyetimizle, baş başa kalıyorduk.
Kendimiz için; kendi kendimize olma fırsatını yine kendimize vererek, günlük yaşamın sıkıntılarını az buçuk da olsa hafifleten bir antidepresan ilaç görevini ifa eden kitapların huzur veren sessiz dostlukları içerisinde, kalabalıklar arasında yalnız ama asla kitapsız olmadan küçük turlarımızı atıyorduk.
Fuarın son günü olduğunu bilmediğim bitiş akşamında yine şevkle girdiğim çadır alanının boş, stantların kalkmış ve ortamın çıplak kalmış halini gördüğümde, içimi ıssız bir hüzün kaplıyordu. Terk edilmiş duygusu olmasa da o koca alanın boşalıyor oluşu, bir eve ev özelliği veren her tür konforu olsa da asla ve asla perdesiz olamayacak olan bir evin ortaya çıkardığı çıplaklık hissi gibi, nedense o gün meydana ve dolayısıyla kente çökmüş çıplaklık misali bir hisle buluşturuyordu beni.
45 stant 80 yayınevi eşliğinde 1600 metrekare alana kurulup 40 civarında yazara imza günü düzenleyen ilk fuar bir hoş seda bırakırken zihnimizde, sonrasının daha iyi olacağının sinyallerini de almıştık ilkinde.
Nitekim 2.si yapılan kitap fuarında alan 2400 metrekareye, yayınevi sayısı 170 e çıkarken, imzaya gelen yazar sayısı ise 130 gibi ciddi rakamlara ulaşıyordu.
Toplumun her kesiminden insanı fuar çadırının içinde kitap kokusunu soluyarak buluşturan Niğde Belediyesi ve onun Başkanı Sayın Akdoğan’a, bu hizmetten dolayı teşekkür etmek de zaruret olarak karşımıza çıkıyordu.
Yüzeysel olan yaşamın yüzeyinde kalmak uğruna, insan ve insan olma halinin birçok değerini yitirip, dost meclisi yüzü görmeden dostuz kaldığımız bu dünyada…
Karşılıksız ve riyasız…
Sevecen ve sıcaklığıyla kucaklayıcı…
Tüm kitap dostlarımızla bizleri bir araya getirip…
Onlarla kucaklaşma ve hasbihal etme fırsatı yaşattıkları için…
Emeği geçen herkese teşekkürler…