Yaşadığımız kentle ilgili konu ve sorunların tartışıldığı birçok ortamda son söz sıfatıyla öne çıkan ana temalardan birisi de Niğde’nin makus talihi ve buradan bir şey olmayacağıdır.
Niğde sahipsizdir…
Niğde gerek kamu gerekse de özelde arzulanan desteği alamamaktadır…
Devlet; yatırımlar konusunda diğer şehirlere oranla bu şehre üvey evlat muamelesi yapmaktadır…
Yukarıda yazdığımız serzenişlerin içerisine herkes kendince bir şeyler ekleyip çıkarabilir.
Lakin genel kanaat; Niğdelilerin Niğde ile ilgili konularda duyarlılık sergileyip, kentin haklarını alma konusunda aciz davrandığı ve bir Kayseri, bir Aksaray, bir Nevşehir dayanışması gösteremediği yönündedir.
Çevre kentlerdeki hemşericilik dayanışmasının daha kuvvetli olduğu şeklindeki fikirler havada uçuşurken, kendi ne yaptığımızın muhasebesine girmeden hesap istemenin kolaycılığıyla hareket ederek, vicdanlarımızı, yapay huzurların kucağına bırakırız.
Kolektif bilinç yoktur, bireysel olarak zaten kimse elini taşın altına koymamakta ve ahkam kesmektedir.
Lakin geçtiğimiz günlerde Üniversitemize sağlık merkezi yapılması hususunda bireysel sorumluluk yüklenip yaşamda çocuklarımıza bir şeyler bırakmanın dışında, mezarında yatacağımız toprağa hürmeten, 2 milyon TL(eski şekliyle 2 trilyon) bağış yapılması son zamanların en güzel örneklerinden biri olarak çıkıyordu karşımıza.
Üniversitemizin tüm öğrenci ve personelin hizmet alacağı bina yapımını üstlenen Sayın Hürrem Kubalı ve ailesini bu köşeden es geçmek haksızlık olurdu herhalde.
Her şeyi devletten beklemenin ve şikayet etmenin kolaycılığına kapılmadan…
Memleketine bir çivi çakmak kadar, kendi mali olanaklarıyla bir şeyler yapmanın asil duygusuyla davranıp istifçiliğe kaçmadan…
Bir şeyler olma peşinde koşmayıp bir şeyler yapma insanlığının içgüdüyle davranarak, kimse zaten bir şey yapmıyor bana neciliğine sığınmadan…
Devlet varken bana mı düşer, çıkarsın ödeneği versin hizmeti anlayışının cazibesini es geçip, bireysel sorumluluk hissedip geneli suçlamadan…
Evet Sayın Hürrem Kubalı ve ailesi…
Güzel işler ortaya koyabilmenin somut örneğiyle bizleri buluşturup…
Memleket insanının zihnine oturmaya başlayan…
Bu tarz işlerin enayilik olarak algılanmasının ötesine geçerek…
Devlet – vatandaş el ele birlikteliğinin somut örneğini sergileyerek…
Azalan  değerlerimizi bir kez daha, tekrar hatırlattığınız için teşekkürler…
Teşekkürler…