Sorumluluk hissetmek, duymak; sorumlu, özverili, feda ruhlu davranmakla, insanı önemsemekle, sorunlara karşı duyarlı davranmak ve yaşama karşı görevleri ciddiye almakla olur. Ne kadar sorumlu davranılır, özverili çalışılırsa o oranda olumlu sonuçlar elde edilir.
 
      Sorumluluk, görev bilinci gelişkin ciddi bir iş-uğraş olduğu kadar, başlı başına bir yaşamı, davranışı, kültürü ifade eder. Bunlar zorunluluk karşısında yakınıp sızlanmadan yaratıcı görev aşkıyla donanmış görev insanları olarak şekillenmede belirleyici özelliklerden bir kaçıdır. Bu özelliklere göre ne oranda şekillenip kalıba döküldüğümüzün ölçütü, görev ve sorumluluklarımızın ne kadarını yerine getirip getiremediğimizle alakalıdır.
 
       Sorumluluk duygusu, bilinci, işten işe koşma kültürü olan bizler için, engellere, sorumsuzluk örneklerine ve eskiye karşı başkaldırı bilinçli bir duruşa sahip olmak demektir. Bu, aynı zamanda kurulu sömürü düzenini yıkmaya, yerine yenisini-sosyalizmi kurmaya dönük ideolojik-politik mücadele biçimlerinden birisidir.
 
       Bizim anladığımız sorumluluk; büyük-küçük, önemli-önemsiz diye görev-iş ayrımı yapma anlayışını red ve mahkum eder. Her işe ve göreve ciddiyetle koşar. Görev almayı, zamanında ve eksiksiz yerine getirmeyi ön koşul sayar. Sorumlu devrimcilik, yoldaşlar arasında, kolektif yaşamda, mücadele içerisinde bu işleri, görevleri doğal bir iş bölümü olarak görür.
 
        Sorumluluk duymakla sosyalistlik birbirini tamamlayan iki önemli özelliktir. İkisi birbirini destekler ve geliştirir. Yaşamda sorumsuz insanlar olur, ama sorumsuz devrimcilik olmaz. Yeterince sorumluluk duymayan, devrimci sorumluluklarını eksik yerine getiren devrimciler olur, var da. Zaman zaman sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz dönemler var. İdeolojik mücadele yürütülürken bu gibi durumlarla karşılaşıldığı zaman başlı başına ‘sorumsuz devrimci-devrimcilik’ tanımı yapılamaz. Sorumluluklarını yeterince yerine getirmeyen yoldaşların önüne devrimcilik tanımı yapar, yeni görevler koymalıyız.
 
        Sorumluluk bilinci güçlü, gelişkin sosyalist yaşam, kendi alanında sözü ve eylemiyle tutarlılık göstergesidir. İlkeleri, kuralları, disiplini, işleyişi olan ve iş bölümüne dayanan örgütlü iş yapan kimliğin adıdır aynı zamanda. Bizim  sorumluluk anlayışımız mazeret üretmeyi, mızmızlanmayı değil, aksine yaratıcılığı işlerin zamanında ve eksiksiz yapılarak yüksek sonuçlar elde etmeyi öngörür. Tembellik hakkına inat çalışmayı ön görür.
 
        Sorumlu yaşam tarzının, ince bir işçilik, uğraş, inanç gerektiren bir meslek olduğunu kavramak önemli. Bunun pratikteki karşılığı yüksek bir sorumluluk duygusuyla, güçlü bir görev aşkıyla, işlerin eksiksiz yerine getirilmesiyle alınan sonuçların oransal derecesidir. Güçlü ve üretken sorumlu iradi özelliklerinin memur zihniyetiyle mesai devrimciliği anlayışı ve pratiğiyle kazanılması mümkün değildir.
 
       İster amatör isterse de profesyonel faaliyet yürütülsün; kendine sınırlar, statükolar çizmek, rutin işler yaparak kendimizi rahatlatan düşünce ve pratikler geliştirerek sorumluluğu gelişkin bireyler yaratılamaz. Bir-iki işin ucundan tutmayla, birkaç ziyaret yapmayla, “boş” zamanlarda uğrama biçimiyle ve birkaç bildiri gazete dağıtımıyla özverili, girişken, sorumlu partili üyeler olunamaz. Feda ruhlu, görev insanı olma özellikleri kazanılamaz.
 
        Sorumlu bir iradi kişilik, aynı zamanda kendi pratiğimize, yaşamımıza eleştirel bakmak özeleştirel davranmaktır. Eleştirilerde rahat, sorumlu, özgüvene sahip olduğumuz kadar eleştirilere de açık, özeleştiride rahat, özgüvenli, sorumlu davranmalıyız. Eleştiri-özeleştiri söz konusu olduğu zaman kendimize gelince tutucu oportünizm -sorumsuzluk örneği- yoldaşlarımıza geldiğinde ise eleştiride diyalektik yöntem “sorumluluk” örneği sergileme tutarsızlığı. Bu çifte standart HDP li kimlikle örtüşmez.
 
       HDP li kimliğimiz, iddiamız gereği sorumlu olduğumuz çalışmalar konusunda da kendimize ve birbirimize sorular soralım. Sorumlu bir yaşam tarzının neresindeyiz, kaçıncı basamağındayız? Bu konuda ki düzeyimiz ne? vb. Sorular çoğaltılarak kendimizi geliştirmenin diğer konularında olduğu gibi bu konuda da düzeyimizi belirleyerek eleştirel-özeleştirel tartışmalar yürütmek, sorumluluk duyma çıtasını yukarıya çekecektir. Yakalanacak yeni düzey teorik, ideolojik ve politik bakımlardan daha çok atılım yapmamıza uygun bir zemin hazırlayacaktır. Sorumluluk duygusu bilinci gelişkin, güçlü partili kişilikler ancak bu şekilde edinilir diye düşünmekteyim. Sorumluluklarımızı bilelim ve bu bilinçle yaşama müdahale edelim.