Su toprağa yürür âlem kendi derdinde
Zaman kefen biçer insan kendi derdinde
Renk renk solar cihan nefesler olur ziyan
Mahşere döner meydan gönül kendi derdinde
 
Bir bilmece sorulur akıl bunda yorulur
Bir rüzgârın sırtında kırk bin fikir savrulur
Bir avuç toprak tende leyla olur yoğrulur
Çöller aman verse de mecnun kendi derdinde
 
Gönül kuş misali uçar gider vurulmaz
İki gözü iki çeşme ağlamaktan yorulmaz
Bulanık akan sular ne hikmetse durulmaz
Bulut gözyaşı döker yağmur kendi derdinde
 
Perde içinde perde çepeçevre her gövde
Sevincin bahçesinde meyve veriyor öfke
Asıl olan nerede ayna kırık can gölge
Hakikat sarayında kullar kendi derdinde
 
Ben bu sihre kanmazdım bu ateşte yanmazdım
Bir uykuya yatarak bu rüyaya dalmazdım
Bir kanlı sehpada başım derde salmazdım
Bu idam sehpasında cellat kendi derdinde
 
Neyleyim gönlümü çalan o yar olmazsa
Neyleyim gönlümü sararıp da solmazsa
Üç metre kefen ile gelip beni sarmazsa
Ruhum çeker gider ceset kendi derdinde
 
Hudutsuzdur gönlümün ufku hudutsuz
Bir yağmur başladı canım yine bulutsuz
Kaç gece geçecek canan böyle uykusuz
Siyah kirpikleriyle gece kendi derdinde
 
Garibim sevda şimşeği çakınca özde
Bir muhabbet ırmağı doğdu ağlayan gözde
Bak göç davulları çalıyor gidelim bizde
Kıvrım kıvrım uzayan yollar kendi derdinde