Bu gün yemin ederek görevine başlayan 12. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan yapılan tüm şaşalı törenlere canlı yayınlara ve aldığı %52 oya rağmen rahat bir görüntü verememekte. Verememekte diyorum çünkü rahat görünmek için elinden gelen gayreti göstermesine ve 1994 lü yıllardan günümüze güncel politikadaki tecrübesine yani profesyonelliğine rağmen rahat bir görüntü veremedi.
 
       5. Evladı gibi sevdiği partisi genel kurulunda tüm dediklerinden ve göndermelerinden öte partililerini yukarlardan sürekli gözleyeceğini ve elbette kontrol edeceğinin altını çizerken evladına bile güvenme disturu ile hareket edeceği mesajını iletmiş oluyordu. İktidar kanadının baş aktörünün bu rahatsızlığı ana muhalefetin ilgisini çekiyor mu? Hiç sanmam.
 
       Kendi seçmen kitlesi bakımından ölü yatırım olan CHP, meclis genel kurulu içinde iç tüzük hamlesiyle yemin töreninde rol çalmak istese de  dersine çalışmış meclis başkanınca  hamleleri boşa gidince toplu olarak genel kurulu terk ederek 2-3 saniyeliğine dikkatleri üzerine toplaya bilmiş lakin genel akım medyanın gadrine uğrayarak bu eylemleri de görünür olmaktan uzaklaştırılmıştır. Şimdilerde meleklerin cinsiyeti, atların kaç dişi olduğu gibi mühim konularla meşgul olacakları kurultaylarına hazırlanmaktan ana muhalefet partisi olduklarını ana hatlarıyla unutarak yaşamlarını idame ettirmekten gayrı gir görüntü vermemeleri sanımı doğrulamaya yetecektir umarım.
 
       Gelelim bizim HDP ye. Milyonlarca seçmenin ilgi odağı durumuna bu son cumhurbaşkanlığı seçimleriyle gelen ve hemen her yerde %9.8 lik “başarısı” konuşulan hatta ballandıra ballandıra hiç alakasız ağızlardan anlatılan HDP ye. Evet, herkes bizim dinamiği konuşuyor. Devrimci-demokratik değişim programının bence ulaşılabilir tek doğru adresi olan HDP, kendi kulvarında hakiki bir siyasal alternatife dönüşmüştür. “Rızk risktedir” vecizi uyarınca türlü politik riskleri göze almaya müsait bir toplumsal-siyasal atmosferdeyiz.
 
      Bazı sol çevreler, seçimlerde kendilerini yine “anti-AKPcilik”e mahkum ettiler. Varı yoğu içeriksiz karşıtlık olan küçük-burjuva siyaset tarzının alıcısının çıkmayacağını baştan söyledik. Kendilerini AKP düşmanlığına kilitleyip, sonrasında CHP’den umulmadık bir çalım yiyerek ‘Mecburettin Bey’ alternatifine zorlananların seçim sonrası değerlendirmeleri büyük bir umutsuzluk ve kategorik bir karalar bağlama performansıyla yüklü. O kadar ki, seçimlerin bu tarihe özel olarak denk getirildiğini söyleyen bile çıktı. “Ah o sıcaklar, ah o tatilciler; AKP tatilcilerle sıcaklara dua etsin” diyorlar. Cahil cühela halkı aydınlattıkları havasındalar adeta.
 
       Bu kesimler, HDP dinamiğini görmemekte ısrarcılar. Âma numarası yapanlara kimse bir şey ‘gösteremez’. HDP’ye “düzen içi proje” diyeni de var, “AKP ile Kürtlerin ortak projesi” demeye getireni de. Yasal parti bürolarında değil de kendilerini hakikaten dağlarda sananların HDP’yi reformist bulması ise pek eğlenceli; yazdıkları hiç değilse konvansiyonel solun mizahtan anlamadığı ithamlarını çürütüyor.
 
         Bu ahval ve şerait içinde iyimser bir devrimci iradeyle meseleleri biriktirmeden şimdi ve hemen çözmeye çalışmak gerekirken, hususen seçimlerin ardından orta sınıf konformizmiyle sağa sola çemkiren, klavye kabadayılığına soyunan, Erdoğan’ı aşağılamaya çalışan, bunu yaparken düpedüz halkı alaya alan şekilsiz, kötümser ve sinik öbeklerin zuhur etmesi yadırgatıcı. Ulusalcılığı ve Kemalizm’i rehber edinmiş üsten bakıcı geleneksel tavırdan öte hakaret eden bir dil takınmaları yadırgatıcı olduğu kadar itici bir hal de almakta.
 
        Hiç değilse son yıllar bu tür tepkisel reflekslerle yol alınamayacağını, iş görülemeyeceğini günbegün gösterdi. Hakaretse, alaysa, küçük görmeyse mesele, bunlar mevcut düzenin davranış kodlarında gani gani var. Onlarla yarışmak imkânsız. Karşı çıkılan kuvvetin paslı silahlarına sarılmak iktidara değil muhaliflere zarar verir. İçeriksiz, zır karşıtlık için kafa yormaya gerek yok. Güdüler, refleksler belki pratik iş kotarmaya yeter. Politikadaysa yetmediğini, geçenlerde ikiye bölünen TKP örneğinde açıkça gördük. Muhasebesi yapılmadıkça her uygulayıcısını CHP eklentisi haline getirecek bu politikanın dar pragmatik karşılığı bile yok; CHP’ye oy vermek varken kim neden CHP taklidi olanlara teveccüh göstersin!
 
         Devrimci-demokratik mücadele cephesinde yaşananlar, HDP’yi hızla öne çıkarırken iktidarın iç ihtilaflarının giderek daha berrak biçimde görüleceğini gösteriyor. Egemen baskıcı iktidar blokunun gündem tayin etme tuzaklarına aldırmadan cepheyi sağlamlaştırarak büyütmek, rehavete kapılmak şöyle dursun, iğne ucu kadar olanakları dahi değerlendirmek, mümkün olan her alanda halkçı-demokratik cephenin ortak araçlarını inşa ederek yarını bugünden kurmaya girişmek karamsarlara inat umudu büyütmek HDP liler olarak birincil görevimiz olmalıdır diye düşünüyorum.