Neoliberal politikaları uygulamak için iktidara gelen siyasal iktidarlar dönüp dolaşıp emekçilerin kazanılmış haklarına göz dikmek zorunda kalıyor. Ülkemizde de iktidara geldiği günden beri kamu emekçilerinin kazanılmış tüm haklarını bir, bir budayan,  AK Partisi hükümeti şimdi de biz kamu emekçilerinin en vazgeçilmez hakkı olan iş güvencesine göz dikmiş bulunmaktadır. Kamu hizmetleri piyasanın ihtiyaçlarına göre düzenlenirken kamu emekçilerine esnek, güvencesiz, performansa dayalı bir çalışma statüsü dayatılması konularında ciddi mesafelerin kaydedildiği bu dönmede üstüne bir de iş güvencemize göz dikilmesi bıçağın kemiğe dayandığı son noktadır. 
 
     Başta sendikamın bağlı olduğu konfederasyonum KESK olmak üzere diğer tüm konfederasyonlar bu yasal düzenlemeye en etkili bir biçimde “DUR” demelidir. Konfederasyonumdan şüphem yok ama diğer “memur sendikaları” ne yapacak hep birlikte göreceğiz.
 
     Bilindiği gibi kamu emekçilerinin iş güvencesini yok etmeye yönelik hamleler yeni değildir. Bugüne kadar kamu emekçilerinin çalışma yaşamını doğrudan ilgilendiren her konuda sendika ve konfederasyonları dışlayan siyasal iktidarın basına sızdırdığı haberlerle konuyu ısıtıp, ısıtıp tekrar gündeme getirmesi ardındaki gerçeklilik iyi bilinmelidir.
 
   Tam da mücadeleci işçi sendikalarını yetkisiz bırakmayı hedefleyen Toplu İş İlişkileri Yasası TBMM’de görüşülürken, gazetelere “servis edilen” “memurun iş güvencesi kalkıyor” haberleri ile kamu emekçilerine resmen gözdağı verilmek istenmektedir. Siyasal iktidarın 2023 vizyonunda yer alan bu düzenlemenin asıl hedefinin hakları ve özgürlükleri için mücadele eden kamu emekçileri olduğu açıktır. 
 
      Uzunca bir süredir siyasi iktidarla birlikte değişen bir yönetim yapılanması isteğini sürekli dile getiren AKP’nin bugüne kadarki emek karşıtı pratiği 657 sayılı yasa yerine getirilecek yeni yasanın iki temel hedef üzerine kurulmasının amaçlandığını göstermektedir. Bunlardan birincisi işin, işyerinin, mesai saatinin, ücretin, çalışma süresinin belirsiz olmasıdır. Başka bir ifade ile kamu istihdamında kuralsızlık ve güvencesizliğin kural haline gelmesidir. İkincisi ise kamu emekçilerinin ellerinde kalan son hakların, çalışma yaşamının standardını az çok belirleyen temel kuralların da ortadan kaldırılmasıdır. 
 
       Kısacası, 657 sayılı yasa yerine getirilmesi düşünülen yeni düzenleme, kamu personel sisteminin iç örgütlenmesini örgütlü, nitelikli ve iş güvencesine sahip kamu emekçileri ile değil; esnek, savunmasız, iş güvencesi gösterdiği performansa bağlı olan, “günün şartlarına uygun” ve istendiği zaman kamu emekçilerinin kapı önüne konulabileceği bir yapıda yeniden kurmayı amaçlamaktadır. Böylece tüm kamu emekçilerine, tıpkı işçilerde olduğu gibi kuralsız, geçici, güvencesiz ve köleci nitelikte 19. yüzyıla özgü çalışma koşulları ve yaşam biçimleri dayatılmak istenmektedir.
 
     Bu noktada işçi ya da kamu emekçisi ayrımı yapmadan herkesin güvenceli olarak çalışma hakkı ve ortak çalışanlar yasası ile işçi memur ayırt etmeksizin iş kolları temelinde ortak örgütlenmeyi savunmuş biri olarak en temel varlık nedenlerimize yönelik olarak başlatılan bu saldırı karşısında sessiz kalanları mücadele tarihi affetmeyecektir.
 
    Konuya taraf herkes iyi bilmelidir ki, kamuya yönelik kapsamlı saldırının son ayağı olan kamu personel sisteminin tamamen değiştirilmesi, sadece kamu emekçilerini değil, kamu hizmetinden yararlanan milyonlarca yurttaşı da yakından ilgilendirmektedir. 
 
     Bu güne kadar yaptığı sayısız düzenleme ile sadece biz kamu emekçilerinin değil tüm halkın yaşamını gittikçe çekilmez hale getiren siyasal iktidarını iş güvencemizi ortadan kaldırmaya dönük adımlar atmayı sürdürmesi kaçınılmazdır, bu kaçınılmazlığın sonucu olarak hizmeti üretenler ve bu hizmetten yararlananların kaderi bir ve benzerdir. Bu bir ve benzerliği örgütleyip alanları tutmadıkça kazanılmış tüm özlük ve demokratik haklarımız gün be gün geri alınacağı kesindir olacaktır.