KÂMİL MÜRŞİD’E PUT DİYENLER!
 
         ALLAH İLE İNSAN ARASINA KİMSE GİREMEZ DERLER. ACABA!
                  DİNİMİZDE MÜRŞİT VARMI? GEREKLİMİ?
 
AMA BİZ SİZİ ÇOK SEVİYORUZ.
Mutlu olmanız için gerçekleri yazmak zorundayız çünkü Rabbimiz de böyle istiyor. GERÇEKLER DE ACIDIR.
 
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, insanlar çekinmeden Allah’a karşı her şeyi konuşabiliyorlar. İddia ettikleri ve önemsemeden, umursamadan söyledikleri ve kesin bir eda ile inat ettikleri düşünce ve inançları Allah’ın kurallarına uymasa da, kendi bildiklerinden şaşmazlar. Allah da bu kişiler için şöyle diyor:
 
HAC – 8:Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
 
Sakın “Kur’ân’ı okuyoruz” diye kendinizi savunmayın. Kur’ân’ın ayetlerini hayatınıza tatbik ettiğiniz noktada ilminiz ve nurlu kitabınız vardır. Duvara asılı Kur’ân kimseye fayda vermez. Ayetleri yaşamak lazım. Peki, burada bahsedilen Hidayetçi kim “Peygamberimiz” diyenler olacak. Peygamberimiz Arap kavminde görevli hidayetçi. Kainatın Peygamberi.
 
RAD – 7:Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin).Ve kâfirler derler ki: “O'nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).
 
Bu ayette Allah her kavimde, her zaman parçasında hidayetçi vardır diyor. Aksini iddia edenler için de ayette şöyle ifade etmiş.
 
A'RAF – 186.Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh(lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terk eder (bırakır).
 
Aksini iddia ederseniz bu ayete göre hidayetçiniz yoktur ve Allah ile durumunuz açıkça beyan edilmiştir. “DALÂLETTESİNİZ” Esas önemli olan ayeti daha vermedim. Bu ayetlerin sizi üzeceğini biliyorum ama o kadar kandırılmışsınız ki, ne dünya ne de ahiret sahibi olamayacak bir konuma getirmiş sizi bu tür din öğreticileri.
Bakın Kur’an’da mürşitten nasıl bahsediyor Allah:
 
KEHF – 17:Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
 
Allah ile aramıza mürşidi Allah tayin ediyor. Bu konuda negatif konuşanlar(mürşide put diyenler) için ne düşünüyorsunuz?
 
Daha sağ ve yaşıyorken Allah’ın emrine uyun. Ermişlerden olmak için Allah’a ait ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin ve Allah’tan mürşidinizi sorun ve intisap edin. Allah böyle istiyor. Günahlarınızın bağışlanması da cabası.
 
AL-İ İMRAN – 31:Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun). De ki: “Eğer Allah'ı seviyorsanız, o zaman bana tâbî olun ki; Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın (sevaba çevirsin). Allah, GAFÛR'ur RAHÎM'dir.
 
Peygamberimiz S.A.V Efendimiz de Sahabesini kendisine tövbeye çağırmış. Yani bizim için en büyük mürşit. Peki, Peygamberimizi temsilen yeryüzünde yaşayan bir Allah’ın yetkilisi ve onun etrafında her toplumun içinde görevlileri (mürşitler) yok mu? Var.
 
AMA BİZ SİZİ ÇOK SEVİYORUZ.
Mutlu olmanız için gerçekleri yazmak zorundayız çünkü Rabbimiz de böyle istiyor. GERÇEKLER DE ACITIR.
Bizlerin hidayeti için görevli İmamlar tayin etmiş. Bunlardan bir kısmı nebi imamlar.
 
ENBİYÂ-72:Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten), ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne).Ve ona, İshak (A.S)'ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)'ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.
ENBİYÂ-73:Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
 
Her iki ayet de bahsedilen peygamberler çünkü hepsi seçilmiş. Bir de seçilenler var ki, bunlar evliya (veliler),Allah dostları ve sahabe gibi dinlerini Kur’an’dan yaşayanlar. Bunlar mürşitlerden yetişmiş, mürşitlerinin en baştaki ise Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz. Bunların içinden bir tanesini seçip imam kılıyor (müceddit)
 
SECDE-24:Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için. 
 
Yani ne gerek var olmasa da biz ibadetlerimizi yapıyoruz. Günahlarımız kadar yanar sonra Cennet’e geçeriz diyen, zan ile kurtuluşu ümit edenler.
Peki, Allah’ın huzuruna hesap vermek için amel kitabınız ile çağrıldığınızda, her şey tamamlanmamış ise, tekrar dünyaya dönme şansınız olmadığına göre ne halde olursunuz hiç düşündünüz mü? İşte hüsran.
 
İSRÂ-71:Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).
O gün bütün insanları, (Allah'ın tayin ettiği) imamları ile çağırırız. O zaman kitabı sağdan verilen kimseler, böylece kitaplarını okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haksızlığa uğratılmaz).
 
Allah, hesap vermemiz için bizi imamlarımız ile çağırıyor. İmam da sizin hidayete ermenizi sağlıyor. En azında İmam’ın Allah’a davetine icabet etmiş olmanız gerekir ki kurtuluşta olabilesiniz.
Yoksa dünya ve ahiret yaşantınızın huzur içinde olması imkânsız.
 
NİSÂ-100:Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fîl ardı murâgamen kesîren veseah(veseaten), ve men yahruc min beytihî muhâciren ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhul mevtu fe kad vakaa ecruhu alâllâh(alâllâhi), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).Ve kim, Allah yolunda hicret (göç) ederse, yeryüzünde göç edilecek birçok geniş yer bulur. Ve kim, Allah ve O'nun elçisine hicret etmek için evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun ecri (mükâfatı) Allah'a ait olmuştur. Ve Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.
 
Bir tek Allah’a ulaşmayı dilemeniz, tabi kalbinizden samimi olarak. Ve Allah’tan hidayetçi istemeniz bile sizin Allah tarafından mükâfatlanmanıza yetiyor. DAHA NE İSTİYORSUNUZ Kİ.
 
DEDİK YA SİZİ ÇOK SEVİYORUZ..
 
ALLAH’A EMANET OLUN