“Çözüm süreci”nin perde arkasını, acı gerçekleri yazmakla bitiremiyoruz..
Terör örgütü karşısında diz çöken AKP iktidarı ise masalcı teyzelere rahmet okutur halde!..
“Kamu otoritesi”, “eylemsizlik süreci” , “silah bırakma”; sallıyorlar palavraları.. Bakıyorsunuz, eli kanlı katiller yapmışlar karşı açıklamayı bir temiz de meydan okuduktan sonra çizmişler iktidarın façasını..
Ayakkabı köselesi misali!..
Utanma, sıkılma hak getire!..
Kamu otoritesini PKK sağlayacak. Eylemsizliğe PKK karar verecek..
Ee!.. Devlet ne yapacak?..
Devleti yönetmekle sorumlu kıldığınız siyasi iktidar ne işe yarar?..
Hani!.. Yazı ve haberlerimizin sık sık konusu olan terör bölgesinde askere operasyon izni vermeyen sayın Valilerimiz var ya.. Bir zamanlar “devlet” diye gördüğümüz..
“Çözüm süreci”  aşıkları!..
Devletin Valisi olduklarını unutup siyasi iktidarın temsilci ve sözcüsü olanlar..
İpleri terör örgütüne bırakan iktidarın net fotoğrafı ortaya çıkınca herhalde paçalar tutuştu..
Ha!.. İşte onlardan bazılarından son günlerde başkente homurtu sesleri ulaşmaya başladı..
Yakında yeni bir Valiler kararnamesi mi var?..
Bilemiyorum ama terör bölgesi Valilerinden şikayetler geldiğini anlatan Vali kökenli çok saygın ve ciddi bir milletvekili olunca söylediklerine kulak verdim. “Hayretler içinde kaldım” desem yalan olmaz..
Vali kökenli mebus şunları anlattı;
 “Valilerle zaman zaman arıyorlar, görüşüyorum. Yetkilerini kullanamamaktan şikayetçiler. Valiler devletin bir ildeki temsilcisi. Hiçbir yetki kullanamıyorlar. Kentte polis, kırsalda Jandarmayı kullanırlar. Bu da yetmezse askeri göreve çağırırlar. Ancak hiç biri şimdi bunu yapamıyor. Hükümetten habersiz hiçbir iş yapamadıkları için şikayetçiler. Oysa yetkileri geniş. En son bölgedeki olaylar sonrasında Vali arkadaşlarımla görüştüm. (Yetkilerimizin hiç birini kullanamıyoruz) diyorlar. Aslında çoğu istifa noktasına gelmiş durumda. Vali, emniyet güçlerini, jandarmayı istediği gibi yönlendiremiyor. Şehirde istediğini yapamıyor. O zaman da sıkıntı başlıyor. İçişleri Bakanı yardımcı olmuyor. Sadece seyrediyor. Böyle olunca valiler sıkıntı duymaz mı? Ancak elinden bir şey gelmeyince hepsi dertli. Ancak, yaşadıklarının  birazını anlatabiliyorlar.
Jandarmayı genel müdürlük yapacaksın ne olacak? Olacağı belli. Jandarmanın hepsi pırıl pırıl Türk subaylarından oluşuyor. Hepsi kendi kararlarını veriyor. (Toplayın gelin) dediniz mi kimseyi ayırt etmeden toplayıp geliyorlar. Emniyet Genel Müdürlüğü ise siyaset ekseninde hareket ediyor. Çünkü onları oraya getirenler siyasi, hükümet iradesine sahip. Jandarmanın böyle bir derdi yok. Emniyet hareket ederken siyasi iktidar ne der diyor, Jandarma ise hiç böyle bir şeyi dert etmiyor. Bu nedenle Jandarmayı da tamamen kendilerine bağlamak istiyorlar. Olay tamamıyla bundan ibaret.”
Peki!.. Sayın Valiler, aktarılan gibi bu kadar sıkıntılı iseler neden istifa etmezler?.. En azından, neden emekliliklerini veya merkeze alınmayı istemezler?..
Yoksa, “bize de paralelci”  derler diye korkudan mı istifa edemiyorlar?..
Yoksa, sözde devletini kuran PKK çok mu sıkıştırıyor da, kaçmak için bahane mi arıyorlar?..
Veya, başka hesaplar mı var?..
Ben kendi payıma, düne kadar AKP’nin sözcüsü gibi açıktan hareket eden bugün ise başkentte bazı önemli merkezleri arayıp  “istifa noktasına geldik”  diye şikayetler eden sayın Valilerin samimiyetine inanmıyorum.
Çünkü; dün Ankara’ya fotoğrafları ile birlikte, terör bölgesinde 40 önemli merkezde PKK unsurlarının sokak ve caddelerde kazdığı hendeklerin görüntüleri ulaştı. Bu ne demek?.. Herhangi bir olayda devlet güçlerinin olaylara araçları ile ulaşıp müdahale edememesi demek. Yaya olarak gitmeye kalksalar kuş gibi avlanmaları demek. Devletin Valisiyseler bu fiili duruma müdahale edememeleri hangi haklı gerekçe ile açıklanabilir.
Gerçekten samimi iseler; o zaman çıkıp istifa etsinler ve gerekçelerini de açık açık sabah akşam masal dinleyen bu millete anlatsınlar..
İşte o zaman “Sayın Vali”liği hak ederler..
Geç olsa da!..


Gül ifade edebildi mi?..
Abdullah Gül, Refah Partisi dönemine ait 'kayıp trilyon' davası kapsamında gidip savcıya ifade vermiş. "Hukuk devleti budur, kimse imtiyazlı değildir, herkes gider ifade verir, suç var mı yok mu diye karar verme yetkisi yargıya aittir "demiş.
Anlayacağınız; medya vasıtasıyla Recep Erdoğan'a karşı çıkış(!) yaptı, inceden çaktı(!) Abdullah Gül..
Köşesinde unutulduğu için bir nevi de "Ben buradayım. Hâlâ varım" hamlesiydi..
Bu hamle kendisinden yeni bir oluşum için boş yere bekleyenleri keser mi?..
Bilemem ama AKP kulisleri Gül'ün yeni medyatik servisini şöyle yorumladı;
"Gül, Erdoğan'a (Bana sözünü ettiğin uluslararası üst düzey görev için gerekeni hemen yap. Beni daha oyalama) diyor."
Abdullah Gül'ü yakından tanıyan biri olarak medyatik atak bana da inandırıcı gelmedi.
Neden?..
Daha önce de yazmıştım. Abdullah Gül, Başbakanlık koltuğuna oturmadan önce benden, mal varlığını açıklaması yapacağı için hazırlık yapmamı istemişti. Fakat bundan daha sonra vaz geçip bahsedilmesini bile yasaklamıştı diye.
Abdullah Gül, bu kadar duyarlı ise; vakit çok geçmiş değil.
Bulunduğu her makamda kendisinin, ailesinin ve de kardeşlerinin mal varlıklarının ne olduğunu açıklasın yeter..