Lozan’ı imzalamayan, başkan Wilson prensiplerine göre Türkiye, Kafkasya ve Ortadoğu’ya bakan ABD büyükelçisi ile bu kez Kürt açılım-saçılım projesinde devrede. Büyükelçi akil adam görevinde, Güneydoğu’yu dolaşıyor. Niçin? Hangi misyonla, hangi görevle?

 

ABD; küresel hegemonya stratejini uygulamaya koyduğu 1945 yılından sonra özellikle başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ülkelerine en iyi yetişmiş deneyimli diplomatlarını gönderir.

 

Wikileaks belgelerinde yer alan diplomatların her ülke iç politikasına ilişkin ayrıntılı raporları göz önüne alındığında bu açıkça görülür. Kaldı ki belgelerin dünyada meydana getirdiği sarsıntı üzerine ABD dışişleri yetkilileri de diplomatların parlak birer görevli olduklarını açıklamışlardı.

 

ABD Başkanı Barack Obama, aday gösterdiği Ricciardone’yi Senato’da yasama döneminde verilen arada, özel yetkisini kullanarak 30 Aralık 2010 tarihinde büyükelçiliğe atamıştı.

 

Ricciardone; daha önce Türkiye’de birden fazla görev almış, Türkiye’yi yakından tanıyan bir diplomat. İyi Türkçe biliyor.

 

Ricciardone, Saddam Hüseyin’e karşı hareketleri koordine eden kişi.

 

Ricciardone; 1999-2001 yılları arasında ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın “Irak’ta Geçiş Döneminden Sorumlu Özel Temsilcisi” görevini yürütmüştü. Ricciardone’nin o dönemki fiili görevi, “Irak muhalefetinin Saddam Hüseyin’e karşı faaliyetlerini” koordine etmekti.

 

Cumhuriyetçilerin aylarca onay vermediği sonradan atanan Ricciardone’ye Washington’dan ayrılmadan önce geniş katılımlı bir Türkiye brifingi verilmişti.

 

Brifing veren liste çarpıcı. Washington'un önde gelen yılların eskitemediği uzmanlar topluluğu. Her biri Türkiye'deki bir partinin temsilcisi gibi.

 

Washington’daki Düşünce Kuruluşların (Think Tank)Türkiye masası projektörleri Ricciardone'yi aydınlatmak için bir araya getirilmişti.

 

Brookings Enstitüsü’nden Ömer Taşpınar,

Carnegie Endowment’dan Henry Barkey,

Washington Enstitüsü’nden Soner Çağatay,

Orta-Doğu Enstitüsü’nden Gönül Tol ve Uluslararası Stratejik Araştırma Merkezi'nden (CSIS) Kıbrıslı Bülent AliRıza Türkiye'de olup bitenleri anlatmıştı.

Washington'daki F tipi think tank Rumi Forum ile A tipi Seta adlı kuruluşlar aydınlatma için yeterli görülmeyerek davet edilmemişti.

 

Bazıları kendilerini joker gibi görür. Hangi taşı kaldırsanız altından çıkar.

 

Ricciardone'yi Projektörler  ne kadar aydınlattı, neyi ne kadar yutturdu bilemiyoruz ama memleketteki kontaklarına havayı abartarak nakletmişlerdir.

 

İşbirlikçilik için can atan; iş adamı, akademisyen gazeteci ve siyasetçinin olduğu Türkiye’de hiçbir durum şaşırtıcı değildir.

 

İçimize girdikleri 1939 askeri anlaşması ve 1951 NATO ile silahı kuvvetlerde, istihbarat örgütlerinde, eğitimde söz sahibi olmanın getirdiği iç kargaşa unutulmamalıdır.

 

Adli hizmet işbirliği için ABD’de kurslara gönderilen hakim ve savcıları, ortak Türk-ABD polis enstitüsü ki sonradan kapatıldı, CIA ve FBI kurslarına gönderilen emniyet yetkililerini hatırlamakta yarar var. Yine; NATO bağlamında ABD askeri anlaşması kapsamında iç içe olan subayları hatırlamakta yarar var.

 

Büyükelçinin kimliğini görünce; Türkiye yeni ve farklı gelişmelerle karşı karşıya demektir.

 

Tunus, Yemen, Mısır ve Suriye’den sonra yoksa sıra da Türkiye mi var?

 

Günün Sözü: Kimin kim olduğunu bilirsen, ne yapacağını önceden öngörüp tedbirini alabilirsin.