Gazeteci için meslek hayatında en acı anlardan biri nedir? Cevabı vereyim;

Bomba bir haberin elinde patlaması!..

İtiraf edeyim; geçen Cumartesi günü -yaşadığım bir talihsizlik yüzünden- benim de (ilk değil) başıma geldi. Malum şartlar yüzünden haber kaynaklarımızla artık hal-hatır dışında telefon görüşmesi yapamadığımızdan gelen davet üzerine gideceğim dost bürosuna ulaşamadım. Cumartesim zehir olduğundan görüşmeyi Pazar sabahına tehir etmek durumunda kaldık. Pazar sabahından öğle saatlerine kadar süren sohbetimizde (AKP’liler Kızılcahamam kampında keyif sürerken) güvenilir haber kaynağı dostumun bana aktardığı haber şöyleydi;

“Biliyorsun, 8 Mayıs tarihi PKK’nın resmi çekiliş tarihi ilan edildi. Başbakan Erdoğan da ondan sonraki 2-3 gün içinde kamuoyundan puan almak için askerlik süresinin kısaltılacağını açıklayacak. Uzun dönem askerliğin 12, kısa dönem askerliğin ise 4 aya indirileceğini kamuoyuna ilan edecek. AKP hazırlıklarını yaptı.”

Ben, pazartesi sabahının gelmesi için dakikaları sayarken, Pazar akşamı haber Kızılcahamam kaynaklı olarak internet sitelerine düştü. Tabii ki benim de dünyam yıkıldı.

Gazetecilikte en önemli prensip; her ne şartta, nerede, ne olursa olsun habere küsmemektir. İki gün boyunca haberi yine ısrarla takip ettim. Hükümet sözcülerinden yalanlama gelmedi ama teknik detay da verilmedi. Yandaş medyada sızdırılan bilgilerle devamlı Türk ordusunun“profesyonelce” nasıl küçültüleceği ve terör örgütünün korkulu rüyası olan Jandarmanın nasıl kır polisi olacağı yazıldı.

Şimdi sıkı durun!..

Bu konuda, işin gerçek sahibi, konuşmak ve bilgi vermek durumunda olan Genelkurmay Başkanlığı kaynaklarına, “Zorunlu askerlik süresinin kısaltılması konusunda çalışmalar ne aşamadadır? Genelkurmay cephesi buna nasıl bakıyor?” diye sordum.

Aldığım net cevap: “Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı’nda herhangi bir çalışma yok”şeklindeydi.

Hazır yakalamışken “teröristlerin çekilip, çekilmediğini” de sordum. Bu sorunun cevabı da çok ilginç oldu;

“Bizim, teröristlerin çekildiğine dair herhangi bir emaremiz yok. Tespit edebildiğimiz herhangi bir emare yok.”

8 Mayıs resmi sözde çekilme sürecinin başlangıç tarihi ve Genelkurmay kanyaklarının ısrarla üstüne basa basa vurguladığı “emare” ifadesi… Aldığım cevabı şöyle yorumladım;

1- Eğer çekilme gerçekse bunun mutlaka hazırlık safhası olur. Genelkurmay da herhangi bir emare tespit edemediğine göre çekilme falan yok. Hükümet bizi uyutuyor.

2- Veya Genelkurmay’ın gözü kör, kulağı sağır edildi ki emareye rastlayamadılar.

Buradan diğer kulis bilgilerine geçelim…

* Son MGK toplantısında askeri kanadın sözde çözüm sürecine direndiği bilgisini sizlere ulaştırmıştım. Ankara kulislerinde en son konuşulanlara göre, Hükümet bu derinden giden direnişe çok kızmış. Tabandan da Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e çok baskı geliyormuş. Tayyip Erdoğan, Ağustos YAŞ’ta “çok kafa koparmak için” kesin kararlıymış. Ağustos Şurası’nın çok çetin geçeceği ileri sürülüyor.

* AKP, hain Öcalan ve BDP’nin özerklik taleplerine cevap verebilmek için “belli ölçülerde özerklik verilmesi” çalışmaları tamamlanmış.

* TBMM Genel Kurulu’nda yeni anayasa oylamaları için “Muhteşem” , “Türkler memnun olmazsa 7-15 fire, Kürtler memnun olmazsa yine 7-15 fire veririz. Bu firelere de en az 5-6 destek CHP’den gelir” hesapları yapıyormuş.

Buradan tekrar başa dönmek istiyorum. Tüm olup bitenler ve zorunlu askerliğin kısaltılması ile ilgili tüm yazılıp-çizilenler bana Türk ordusunun lağv edildiği 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’nı hatırlattı. Maddelerden bazılarını tekrar hatırlayalım mı?..

* Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacak.

* Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecek.

* Karadeniz’deki torpiller hakkında bilgi verilecek.

* Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecek.

* Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacak.

* İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacak.

* Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacak.

* Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecek.

* Bütün demiryolları, İtilaf Devletlerinin zabıtası tarafından kontrol altına alınacak.

* Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletlerinin kumandanlarına teslim olunacak.

* Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacak.

* Trablus ve Bingazi’de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacak.

* Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı ordusunun terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletlerine teslimine dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecek.

Bu kadar da benzerlik olur mu?

Ne dersiniz?..