Öcalan, İmralı’da bir hükümlüdür. Denizin ortasındaki bir adada askeri bir hapishanede tutulmaktadır. Onun avukatlarıyla veya  diğer yakınlarıyla bütün görüşmeleri hükümetin denetim ve gözetimi altındadır.

Ve Öcalan, oradan AKP Hükümetinin gözleri önünde Diyarbakır Belediye Başkanı’nı  “ya öz eleştiri yap ya istifa et”  diyerek alenen tehdit etmiştir. Avukatları terörist başı ile her görüşmesinin arkasından bir yandan kamu oyuna diğer yandan da hem KCK/BDP’ye hem de PKK’ya talimat göndermiştir. Bunu medya her defasında kamu oyuna duyurmuştur. Hatta Öcalan’ın adına avukatları, malum açılım öncesi  “yol haritası” hazırlığı bağlamında TÜSİAD dahil neredeyse görüşmediği STK kalmamıştır. Hükümetin de bütün olan bitenden haberi olmadığı düşünülemez.

Basına son yansıyan bilgilere göre terörist başının İmralı’dan verdiği talimatlarla gerçekleştirilen bazı eylemleri aşağıdaki biçimde özetlemek mümkündür: 

14.04.2010’da Öcalan,  “Buradan savaş kararı veremem. Savaş kararını kendileri verirler. Savaşacaklarsa da adam gibi savaşsınlar” . Bu talimatların ardından yapılan saldırılarda 1 asker şehit oldu, 5 asker yaralandı. 3 kg A4, bir kilo TNT, 3 mayın ele geçirildi.

21.04.2010’da ise  “uzlaşma olmazsa, yaza doğru orta şiddette savaş gündemde. Kentlerde ayaklanmalar da dahil, o zaman çatışmalar sert olacak. Kırsalda ’yarı hareketli savaş’diyorlar” . Bu açıklamadan sonraki 9 günde 14 saldırı gerçekleştirildi. 7 asker ve 1 polis şehit oldu. 12 asker yaralandı.

27.07.2011’de de şunları söylüyor:  “Kandil de BDP de şunu bilsin: ’İkide bir halkı tutamıyoruz, kitleler patlama noktasında’diyorlar. Bırak o zaman patlasın. Sorun çözülmezse devrimci halk savaşını başlatırız diyorlar. Bırak o zaman patlasın. Eee, o zaman yap salak! Seni tutan mı var?”  Bu tarihten sonraki eylemlerde 68 asker ve 19 polis şehit oldu. 36 sivil hayatını kaybetti.

 “Aradan çekilirim”, “Kürtlerin savunma gücü olmalı”, “Diyarbakır alanı Tahrir alanına çevrilir”, “boykot derinleştirilmeli”  vb. onlarca söylem İmralı’nın ağzından medyaya yansıtılmıştır. 

Öcalan, 23 Mart 2011 tarihinde, Teröristbaşı tehdidini şöyle yapmıştı:  “Çiğ çiğ yerler sizi. Ben gençleri kontrol edemem. Metiner’den tut Miroğlu’na kadar. Ben gençleri kontrol edemem. Kürt halkı kendi özgün kararını verecek”. 

Avukat Yunus Akyol, hükümlü Öcalan’ın İmralı’dan ’PKK terör örgütünün fiili olarak liderliğini yapmaya, örgütü ve siyasi uzantılarını cezaevinden yönetmeye devam ettiğini’ ileri sürerek suç duyurusunda bulunmuştur.

Avukat, dilekçesine şunları yazmış:  “Şüpheli, cezaevinde bulunduğu süre içerisinde örgütün yaptığı öldürme, yaralama, bombalama, karakol baskını, molotofkokteyli saldırı eylemlerinden sorumlu olup eylemlere ilişkin talimatlarını sözde savunma hakkını kullanmak maksadıyla görüştüğü avukatları aracılığıyla örgüte ve siyasi uzantılarına ulaştırarak, terör örgütünü fiilen yönetmeye ve eylem talimatları vermeye devam etmiştir.

Şüphelinin bu şekilde verdiği 130 eylem talimatı sonucu 132 güvenlik görevlimiz şehit olmuş, bu kapsamda da Öcalan’ın avukatları tarafından 130 talimat KCK/PKK’ya aktarılmıştır”  iddiası yer almıştır.

Bülent Arınç, birkaç gün önce terörle mücadele ettiklerinden söz ederek, terör örgütünün  “Kafası ile gövdesinin arası kopartılıyor...İmralı ile Kandil ilişkisi ortadan kaldırılıyor...Talimatlar gitmemektedir ve örgütün başlarındakiler de bu konuda bir dağınıklık içindedir” diyor.

PKK, paralel bir devlet yapılanması olan KCK’yı, paralel bir meclis yapılanması olan DTK’yı ve milislerin öz savunma gücü örgütlenmesini tamamladıktan sonra AKP hükümeti harekete geçmiş oluyor. İşin özeti şudur: Devletin (!) Oslo ve İmralı müzakereleri başarısızlıkla sona erince hükümet (!) mücadeleye karar vermiştir. İyi de zamanında terörle mücadele edilmemesi yüzünden şehit olan onca vatan evladının hesabını kim verecek?