Günlük yaşamın akışı içerisinde koştururken yaşadığımız yerin bizlere sunduğu olanaklar, hayatla aramızda kurduğumuz bağı daha kolaylaştırıcı kılar. Biz insanların doğa karşısında ki güçsüzlüğünün önüne geçebilmesini sağlayan aklımız toplu yaşama becerilerimizi geliştirirken, şehir yaşamının birlikteliği içinde buluveririz kendimizi.

Şehir yaşamı hayatı kolaylaştırıcı birçok etkeni bir araya getirirken, yavaş yavaş ortaya çıkan sorunları da beraberinde taşır.

Büyükşehirlerde yaşamayı pek de sevemememin nedenlerinden biriside o karmaşıklık ve yoğunluğun göz korkutuculuğunun ve zamanı acımasızca çalmasının dibine çektiği girdabıdır belkide.

İnsan ilişkilerinin öyle veya böyle sıcaklığını koruduğu, çocuğunu büyütmenin ve eğitmenin kolaylıklarını sunduğu, güvenlik ve asayiş noktasında gönül rahatlığıyla dolaşabileceğimiz bir kent profili çizen Niğde’mizin, artık iyice su yüzüne çıkan bir sorunu var ki, büyük şehirlere nazire yaparcasına önümüze dikiliveriyor.

Evet; trafik ve onun doğal yansıması olarak, oto park sorunu…

Kişi başına düşen araç sayısı bakımından ülkemizde başı çeken illerden biri olmamız, elbette ki bu kentin zenginliği.

Lakin tüm bu araçları park edecek yer ve gidecek yolları yeterince şehircilik ve planlamacılık çerçevesinde tam olarak geliştirememekte, ciddi bir fakirlik.

Hadi geçtik bu durumun bir zenginlik veya fakirlik olup olmadığını.

Peki tüm bu karmaşık trafik düzenimizin parkomat uygulamasının yeniden hayata geçirilecek olmasıyla rahatlayabileceğini savunmak ne kadar mantıklı?

İşlerin durduğundan bahseden esnaf, bir bakıyorsunuz arabasını işin durmasına paralel işyerinin önüne sabahtan akşama kadar durdurup, durupda kendisinden alışveriş yapacak müşterinin park etme olanağının önünde, duruvermiş.

Parkomat uygulamasıyla en azından sabahtan akşama kadar araba bırakmanın azalacağı savunulsa da bir dakikalık duruşlarda dahi belli bir ücret ödenecek. Bu araç yoğunluğunda 1. sıralar her halükarda yine dolarken 2. sıra park etmede de aynı yoğunluk yaşanacak.

Mecburiyet caddesinin kalabalığı ve canlılığı tek cadde olmasından kaynaklanıyor gibi görünsede, bu caddenin yoğun insan kalabalığı ve hareketliliği, yaşadığımız bu kent için de bir şans esasında. Kente hayat veren ana damar konumundaki caddenin canlılığı her kentte arzulanan bir durum. Hem bu canlılığı yitirtmemehem de araç akışını sağlama açısından gidiş gelişli yol da makul.

Lakin belediyeye belli bir gelir getirmesi ve az buçuk istihdam sağlaması dışında parkomat uygulaması yerine, 1.sıranın yarı alanına kadar dikilecek plastik dubalarla tam park imkanını engelleyip 2.sıraya yarım halde yanaşacak araçlara 5 dakikalık işlerini halletme imkanı sağlamak daha kullanışlı olur gibi geliyor kendi fikrimce. Böylece tam park imkanı verilmediği halde insanlar işini görecek ve 2. Sıra ortadan kalkmış olacak.

Lakin buna da şükür diyerek en azından park bulma da bir nebze daha şanslı oluruz diyerek, eski sistemin yeniden dönmesinin bu karmaşaya bir çözüm getirmesini dileyelim.

Hareketli ve kalabalık caddemizde yeniden boy gösterecek olan parkomatçı arkadaşlarımıza yeniden hoş geldiniz diyelim.