Türklük Mücahidi büyük devlet adamı Rauf Denktaş uçmağa vardı. Allah (C.C) kabrini nur, mekânını Cennet etsin. Büyük Türk İslam âleminin başı sağ olsun.

Böyle acılı günlerde yazı kaleme almak kolay iş değildir. Meslek hayatımızın gereği rahmetli Denktaş ile tanışıp, görüşme imkanı bulan şanslılardan biriyim. Yapılan baskı ve tüm ihanetlere rağmen Türklük davasından nasıl bir milim bile geri adım atmadığına dünya gözü ile şahit oldum. Rabbim ondan razı olsun.

Uyanık Paşa
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ internet andıcı davasından tutuklanıp hapse girince AKP cenahını herkesten fazla telaş sardı.

Öyle bakmayın bel altından “askerden rövanş alıyoruz” algısını işlemeye devam ettiklerine, Hilmi Özkök’ten bu yana sürdürülen “gayet uyumlu ittifaka ne olduğunu da” sorguluyorlar. Olup bitenlerle ilgili herkes kendi kafasına göre yorum yaparken imdatlarına yine Tayyip Erdoğan’ın “Hoca” diye seslendiği emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök yetişti. Özkök, Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte, “biri ortamı toparlamalı” dedi. Bırakın Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın İlker Başbuğ’un hakkında verdiği demeçleri bir yana. İşin özü buydu bence. Hilmi Paşa işe uyanmış ve namlunun nereye döndüğünü çok iyi tespit etmiş.

Satır aralarına bakalım..

Gazetecinin sorusu ve aldığı cevap:

“Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehditler arasında sayılan ‘irtica’ ile mücadele kapsamında Genelkurmay karargâhında yapılan faaliyetler şimdi soruşturma nedeni. Bu konudaki görüşlerini sorduğumuzda Özkök’ün değerlendirmesi şu yönde oldu:

Milli Güvenlik siyaset belgesi bir hükümet belgesidir. Hükümet iç ve dış tehdit unsurlarını belirler. Sır değil, iç tehditlerin hep iki ana teması olmuştur: Birincisi bölücülük, diğeri irtica. İrtica, Türkiye Cumhuriyeti için her zaman tehdit olmuştur ve olacaktır. Belgede adına ‘irtica’ dense de denmese de bu böyledir.”
 
Bence işin en can alıcı noktası bu.

Hilmi Özkök uyarıyor (mealen):

“Beyler bu belgeyi diğer Başbakanlar gibi Tayyip Erdoğan da imzaladı. Tuzağa düştünüz. Bu işin ucu başta Başbakan olmak üzere öyle yerlere kadar uzanır ki topyekûn gideriz. Toparlanın, kızgınlıkla hareket edip sürekli kendi kalenize gol yemeyin. Birbirinize girdiniz, neyin ne olduğunun farkında değilsiniz. Sürekli kendi ayağınıza sıkıyorsunuz.” 

Devam ediyor Hilmi Paşa:

“İrtica hep gündemde olmuştur. Ancak irtica tehdidini belli bir siyasi parti görüşüyle, hükümetle özdeşleştirmek yanlıştır. Bir partinin içinde irticacı düşünenler olabilir, ama önemli olan o partinin ya da iktidardaysa hükümetinin uygulamalarıdır. İrtica ile hükümeti ayırmak lazım. Bizde çok karışıyor. Öyle olduğunda da yanlış şeyler düşünülüyor.” 

Hayret!..

Ortada Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz vs.. gibi görüntüler ve hatta herhangi bir irtica yaygarası yokken bu da nereden çıktı?

Hilmi Özkök Paşa neden böyle bir uyarıda bulunma ihtiyacı hissetti?,

Bir de ortada “dönüş şartları oluştu mu, oluşmadı mı?” tartışmaları varken, Özkök Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bir şeyler mi hatırlatmak istedi!.. 

Özkök Paşa sanki “belki de anlamamışlardır” diye altını çize çize uyarıyor:

“Herkes bu tartışmaları siyasi istismar konusu yapıyor. Kurumlar arası ilişkiler çok ısınmış durumda. Bir an önce soğutulması lazım.

Birilerinin bunu toparlaması lazım. Cumhurbaşkanı ve siyasi liderlere, âkil adamlara düşer bu sorumluluk. Bir an önce daha ağırbaşlı bir ilişki ortamına girmek gerek.” 

Hilmi Özkök’ün bu açıklamalarına rağmen ertesi günü ,İlker Başbuğ’un “Siteler benden önce kuruldu” ifadelerinin üzerine savcılık eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile ilgili inceleme başlattı.

Hoppala!..

Özkök ne diyor?.. Birileri ne yapıyor?...

Ben, Hilmi Paşa’nın bu “irtica ile mücadele” uyarısını not ettim, sizler de unutmamak üzere bir tarafa kaydedin!..

Ha! bir de Anayasa Mahkemesinin, “AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna” dair kararına da arşivlerden göz atın. Belki ileride lâzım olur... 

Biri veya birileri, birilerinin eliyle, birilerine istemeseler dahi bir şeyler yaptırıyor belki de biz anla(ya)mıyoruz.

Belki de ultra post modern bir şeyler oluyordur. Neyse...

Bu bahsi burada kapattıktan sonra yine güncelden devam edelim...

AKP iktidarı “Van depremini” bahane edip Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal etmişti. AKP Ordu Milletvekili İhsan Şener, 28 Kasım 2011 tarihinde TBMM’de “Kurtuluş Savaşında Yunanlılarla savaşmadık” deyip, Kurtuluş Savaşımızı yok saymıştı.

AKP’nin Planlı Tatbikatı devam ediyor.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de Kurtuluş Savaşımızın başlangıç tarihi olan 19 Mayıs’ta stadlarda yapılan kutlamaları kaldırdı.

İktidarın hava kuvvetleri önce bombalıyor sonra da kara güçleri ile işgale girişiyor.

Merak ettim, AKP tatbikatlarını izleyen dış gözlemciler “ne diyor?” diye..

Siyaseti dünya çapında gözleyip çok iyi analiz eden bir dostum dikkat çekti:

“Okyanus ötesinin, göreve getirdiği siyasetçileri kullanma süresi doldu. Dikkat edin AKP’nin iktidara gelmesi ile yat gezileri yapan, yurtdışından dönmeyen küresel sermayenin yerli patronları ülkeye geri dönüş yaptı. Yeni oluşumlar kuruyorlar, forumlar düzenleyip bildiriler ve raporlar yayınlıyorlar.” 

Biraz daha açmasını istedim;

“Kurtlar Vadisi raconu ile anlatayım. 2002’de lağvedilen Baronlar Konseyi yeniden faaliyete geçirildi. Bundan sonra medya da dahil olmak üzere operasyonlara dikkat et” dedi.

Yalnızca dikkat etmek de bazen işe yaramıyor. Bir şeyler duyarsanız bana yazın lütfen...