Valinin birisi (adı lazım değil) bakanın birisinin (onun da adı lazım değil) ayakkabısını silmek için eğiliyor. Bir başka vali ve emniyet müdürü açıkça AKP propagandası yapıyor. Simav’da meydana gelen deprem için Kızılay’ın gönderdiği malzemeler AKP milletvekili adayının seçim arabasıyla dağıtılıyor.

AKP’li belediyeler başta bedava gıda paketleri ve ekmek dağıtımı olmak üzere seçmeni etkileyecek ne varsa onu yapıyorlar. Devletin, mahalli idarelerin ve AKP’nin vatandaşın iradesini etkilemek ve yönlendirmek için başvurmadıkları hiçbir yöntem kalmamıştır. Yandaşlaştırılmış bazı sendika, cemaat ve imamlar birer AKP propagandisti gibi seçim çalışmalarına katılıyor.

Medyanın durumu ise içler acısıdır. İktidar partisiyle özdeşlemiş mekanik televizyon aydınları AKP propagandası yapmakta sınır tanımıyor. Başta TRT olmak üzere iktidar partisine teslim olmuş olan onlarca özel televizyon kanalı parti televizyonu haline getirilmiş bulunuyor. AKP propagandası yapılmasında sınır tanımayan televizyon aydını ve yazarları iktidar övgüsü ile muhalefet sövgüsünü bir arada yapıyor.

Bütün gelişmeler Türkiye’nin 12 Haziran seçimlerine eşit olmayan şartlar altında girdiğini gösteriyor. Seçimler hegemon bir devlet partisi haline gelen AKP ile diğer partiler arasında geçiyor. AKP iktidardan gitmemek için demokrasi pahasına seçimi kazanmak istiyor. Bütün varlığını iktidara borçlu olan çıkar çevreleri de her şeyini AKP’nin seçimi kazanmasına bağlamış durumdalar.

Muhalefet partileri iktidar partisinin yarattığı dengesiz şartlar altında seçmene ulaşmaya, iktidar partisinin oyununu bozmaya çalışıyor. Bir yanda devlet, belediye, yandaş medya, STK’lar AKP adına seçime giriyor, diğer yanda muhalefet partileri.

Devlet partisi haline gelmiş olan AKP bununla da yetinmiyor. Devlet güç ve imkanlarını kullanarak muhalefet partilerini özellikle de MHP’yi sindirmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıyor.

MHP neden hedef alındı?
MHP üzerine oyunların yoğunlaşmasının haklı nedenleri var. Çünkü AKP ile işbirliği içinde Türkiye’deki siyaseti dizayn etmeyi amaçlayan küresel güçler, MHP yeniden dizayn edilmeden Türkiye’nin, Türkiye dizayn edilmeden de bölgenin dizayn edilemeyeceğini fark etmiş durumdalar.

ABD’nin büyük Orta Doğu Projesi bağlamında bölge ve bu arada Türkiye’nin dizayn edilmesinin yolunun MHP’nin dizaynından geçtiği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle geçen günlerde “MHP’nin arkası vatan!” diye yazmıştık. MHP aşılmadan vatanın aşılamayacağını bu nedenle dile getirmiştik.

Küresel güçler Türkiye’de Misak-ı Milli sorunu olan tek parti olarak MHP’nin kaldığının farkındalar. Bu nedenle de AKP gibi BOP eşbaşkanlığını üstlenen hatta “Bizi süpürmeyin, kullanın” diyen bir parti ile işbirliği içinde MHP’ye saldırmaları da doğaldır.

Bugün anayasayı değiştirmeye hazırlananların anayasanın “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olduğu ilkesiyle bu ilkenin olduğu gibi korunmasını amaç edinmiş olan MHP’yi hedef almaları can alıcı noktadır. Kaldı ki Türkiye’deki milli devleti, üniter yapıyı ve cumhuriyetin kazanımlarının korunmasını MHP’den başka sorun eden bir başka siyasi parti de kalmamış gibidir. Bu durum MHP’yi hedef yapmıştır. MHP’nin siyaset ve ahlak dışı yöntemlerle vurulmasının nedeni budur.

Bu seçimler propaganda dahil her imkana sahip mekanik bir zihniyetle milli ve insani bir anlayış arasında geçmektedir. Daha açıkçası 12 Haziran seçimleri her şeye müsait ve evet demeye hazır siyasi partilerle MHP arasında geçmektedir. Olay budur. Gerisi hikâyedir...