PKK ile müzakerelerin başlamasından bu yana Başbakan dahil Hükümet yetkililerinin sürekli vurguladıkları husus;  “Güneydoğu Anadolu’dan hiç şehit gelmiyor.”  Bu doğrudur. Eğer polisi ve askeri karakol ve kışlalarından çıkarmazsanız, yasaların uygulanmasını askıya alırsanız, yasaları ihlal edenlere karşı adım atması gereken asker ve polisi  “barış sürecini ihlal etmek isteyen provokatör” durumuna sokarsanız, PKK’nın saldırısına uğrayan jandarma helikopterleri  “kaçma manevrası” yaparlar ise, uyuşturucu kaçakçılarının el konulan bilgisayarlarını  “geri almak için”  PKK/BDP’liler jandarmayı muhasara edebiliyorlar ise kan akmaz-şehit gelmez. Şehit gelmez ancak devlet ayağa düşer.
Üstelik PKK bu aralar askere saldırmıyor, polisi arkasından vurmuyor ancak askerin ve polisin Güneydoğu Anadolu’daki can yoldaşı ve silah arkadaşı köy korucularına karşı alçakça PKK saldırıları devam ediyor. Şırnak-Şenoba’da PKK’lılar 12 Şubat 2012’de korucu Sait Onat’ı şehit ettiler. Sait Onat, bölgede PKK’ya verilen mücadelenin fedakar isimlerinden birisi idi. Terör örgütü cinayetten sonra bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:  “Çakal kod adlı Sait Onat isimli kontra, gerillalarımız tarafından ölümle cezalandırılmıştır. Bu kontra, yıllardır düşmanın özel kuvvetlerinde aktif görev yapmaktadır.” 
Mehmet Güven, Cizre’de PKK’ya karşı verilen mücadelenin önemli isimlerinden birisi idi. 24 Ekim 2012’de Cizre’de Nur Mahallesi Aşut sokakta PKK’lılar tarafından vuruldu. Bayram alışverişinden dönmüştü. Cizre Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Mehmet Güven hastanede şehit oldu. Mehmet Sait Coşkun ise 12 Mart 2013’te Şırnak’ta uğradığı saldırıda şehit edildi. Mehmet Sait Coşkun da cesur bir korucu idi. 1990’lı yıllarda PKK’nın Cizre’de canına okuyan kahramanlardandı. Mehmet Güven ile Mehmet Sait Coşkun akraba idiler. 
Ramazan Erkan, 30 Haziran 2013’te Şırnak Silopi’de uğradığı PKK saldırısında şehit edildi. Ramazan Erkan, terörle mücadelede öne çıkmış bir isimdi. Hatta 2009’da Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmış, serbest bırakılmıştı. 
Burada bitti mi? Hayır. PKK’lıların 1990’lı yıllarda Türk Devleti, Türk Milleti ve Türk Bayrağı için savaşan kahraman koruculara karşı başlatmış olduğu  “sürek avı”  devam ediyor. Polis, aldığı “sizi öldürecekler”  istihbaratını korucular ile paylaşıyor. Ancak bunun bir faydası yok. Zaten korucular PKK’nın ölüm listesinde olduklarını biliyorlar. Ayrıca örneğin Cudi Mahallesinde PKK’nın  “kimlik kontrolü” yaptığı yerin 100 metre ilerisinde durumu sadece seyretmekle yetinen polisin, kendisini koruyamayacağını biliyor. Cizre’den telefon eden bir korucu şöyle dedi:  “Biz korucuları koruyamıyor ise bu devlet bize yeni kimlik versin.” 
Türkiye için PKK ile 30 yıl savaşan, çocuklarını, anne ve babalarını, kardeşlerini bu milli ve kutlu mücadelede şehit veren insanları PKK’nın ahlaksızca saldırılarından koruyamadığınız gibi, eğer şehit edilmelerini görmemezlikten gelir,  “Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmiyor”  derseniz, Allah sizi affetmez. Korucuların Türkiye’nin birliği için verdiği mücadeleyi 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nden Ali Rıza Özdemir  “PKK ve Korucular” (Altınpost Yayınları/2012-Tel: 0266.24484.48) adlı kitabında çok güzel bir şekilde anlatmıştır. 
AKP’yi bilmem ancak TÜRK MİLLETİ Güneydoğu Anadolu’da şehit vermeye devam ediyor. TÜRK MİLLETİ, Hakkari’de, Şırnak’ta, Bitlis’te özetle bütün Güneydoğu Anadolu’da 70 bin geçici ve gönüllü köy korucusunun Türk Bayrağı için savaştığını ve şehit olmaya devam ettiğini unutmamalıdır.