Saadet Partisi Niğde İl Gençlik Kolları Halkla İlişkiler Başkanı Dolunay Göksu 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle beraberinde gençlik kolları üyesi gençlerle birlikte Niğde Ömer Halisdemir Meydanında bir basın açıklaması yaptı.

 Saadet Partisi Niğde İl Gençlik Kolları Halkla İlişkiler Başkanı Dolunay Göksu meydanda yaptığı basın açıklamasında; Bugün/Bu hafta 10 Aralık İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 72. Yıl dönümü.

10 Aralık 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin evrensel bir anma gününe dönüşmesi söz konusu olmuştur.

Özellikle son 20 yılın sonunda insanların en temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakıldığı bir süreci üzülerek müşahede etmekteyiz.

Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyaya demokrasi ve insan hakları ihraç etmeyi kendisine görev olarak gören Amerika ve Avrupa devletlerinde yaşanan hak ihlallerine şahit olduğumuz bir süreci geride bıraktık.

Son günlerine yaklaştığımız 2020 yılına dönüp baktığımızda George Floyd katliamı bütün gerçekliğiyle karşımızda durmaktadır.

George Floyd’un Amerikan polisi tarafından öldürülmesinin sebebi siyahi olmasıydı. Siyah-beyaz diyerek insanlar hala ırk ayrımına tabi tutuluyor.

Yıllardır süregelen Suriye krizi ve mültecilerin yabancı memleketlerde insanlık onuruna yakışmayacak bir şekilde yaşam savaşı devam etmektedir.

Sadece ülkemizdeki kayıtlı Suriyeli sayısı Ekim 2020 itibariyle 3 milyon 624 bin 517’dir. Suriye gibi Libya’da ve dahi onlarca coğrafyada da benzer krizler yaşanmaktadır.

ABD’nin, Rusya’nın ve diğer emperyalist devletlerin bu coğrafyalarda yaşanan krizi çözmek bir yana, bu krizden nemalanmak arzu ve istekleri göz ardı edilemez.

Kendi menfaatlerine aykırı bir durum olduğunda meseleyi çözmek için derhal kollarını sıvayan emperyalist güçler, söz konusu Ortadoğu diye adlandırdıkları coğrafyanın insanları olunca ellerini ovuşturmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Krizi ortaya çıkaran sebepler elbette krizin çözümü olamayacaktır.

Çin'in 60 yıldan fazla bir zamandır hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan'da etrafı yüksek duvarlarla çevrili inşaatlar devam ediyor. Eldeki bilgiler, Doğu Türkistan çöllerinde inşa edilen ve içinde yüz binlerce Uygur Türk'ünün tutulduğu toplama kamplarının son bir yılda tam 3 katı büyüdüğünü göstermektedir.

Birleşmiş Milletler'e (BM) göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü Çin'in 'eğitim merkezi' olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.

ABD Başkanı Trump, Filistin üzerinde planlarını içeren Yüzyılın Anlaşmasını açıklamıştır. Trump’ın veya diğer emperyalist liderlerin hiçbir hak iddia edemeyeceği Filistin toprakları üzerinde açıklama yapması, planlar kurması kabul edilemez.

Filistin toprakları doğusundan batısına tamamıyla Filistinlerindir ve Kudüs Filistin’in başkentidir!

Gelir dağılımdaki adaletsizlik dünyanın tamamına yayılmış durumdadır. Günümüzde en az 783 milyon insan, uluslararası yoksulluk sınırının altında, 836 milyon insan ise uluslararası aşırı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Her beş çocuktan biri aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır ve yoksulluk çocukları orantısız şekilde daha çok etkilemektedir.

İki elin parmak sayısını geçmeyecek milyarderler, milyarlarca insanın hakkını kendi hakkıymış gibi kullanmaya devam ediyor.

İnsan haklarına ilişkin uygulamalar ne yazık ki ülkemizde de olumlu bir şekilde seyretmiyor.

Basın mensuplarının siyasal iktidarın etkisiyle çeşitli yollarla susturulması; seçmen iradesinin kayyumlarla ve yahut çeşitli politik baskılarla önüne geçilmesi; yargının siyasal iktidar eliyle yönlendirilmeye çalışılması; iktidara muhalif olmanın KHK’larla ve yahut benzeri idari ve hukuki işlemlerle cezalandırılması asla kabul edilemez.

50 yılı aşkın mazisi olan Milli Görüş hareketinin mensupları olarak her zaman “Yeniden Büyük Türkiye” hedefi doğrultusunda gayret ve özlemle çalışıyoruz.

Bu hedefimizin, ancak ve ancak İnsanın en temel Haklarına saygılı bir yönetim anlayışıyla gerçekleşebileceğinin farkındayız.

Üzülerek ifade ediyoruz ki bugün ülkemizde insanın en temel hakları kolaylıkla gasp edilebiliyor.

Nitekim son bir yıla baktığımızda çok acı bir ihlaller tablosu ile karşılaşmaktayız. Ve artık o kadar fazlalaştı ki iktidar “reform yapacağız” demek mecburiyetinde kaldı.

Son bir yılda yapılan ihlallere şöyle baktığımızda;

Kişilerin siyasi kimliğine ve bürokrasideki gücüne göre muamele gördüğü, iş sahibi olduğu veya mevcut işini kaybettiğini görüyoruz.

Yıllarca emek vererek KPSS den 91 puan alan aday yerine mülakat adaletsizliği ile 70 puan alan başkasının göreve getirildiğine şahitlik ediyoruz.

Bu ülkenin gençlerini çeşitli belirsizliklerle baş başa bırakarak onlara gelecek kaygısı yaşatan ve neticede başka ülkenin vatandaşı olma hayali kurduran bir yönetim anlayışını görüyoruz. 

Dolunay Göksu açıklamasının devamında: Hak ihlallerinin tamamını sayacak olursak basın toplantımız epeyce uzayacaktır. Ancak biz birkaç örnek vermekle yetinelim..

Değerli arkadaşlar, son bir yılda;

Basının susturulması çabaları artarak devam etti. Sadece mesleklerini icra ettikleri sebebiyle onlarca gazeteci tutuklandı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne göre en fazla tutuklu gazeteci Türkiye’de.

İktidar partisi çeşitli baskı ve hilelerle belediye başkanlarını ya transfer ederek ya da belediyelere kayyum atayarak defalarca seçmen iradesinin önüne geçti.

Darbeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle yüzlerce askeri okul öğrencisi silahlarından mermi çıkmadığı halde müebbet hapis cezasıyla cezalandırıldılar. Dosya üst halihazırda üst mahkemede. Adaletin bir an önce yerini bulmasını bekliyoruz.

Pandemi tedbirleri muhalefetin ve diğer çeşitli organizasyonların faaliyetlerinin önünde bir engel teşkil etmesine rağmen iktidarın faaliyetlerine hiç etki etmedi.

Muhalif siyasi partinin gençlik kolları mensupları, basın açıklamasını sosyal mesafe ve maske kurallarına uyarak yapmalarına rağmen uymadıkları iddiasıyla gözaltına alınırken, İktidar partisi meydanlarda miting yapıp insanlara çay izdihamı yaşattı.

Mustafa Kabakçıoğlu: KHK’lı polis, Gümüşhane Cezaevinde tek kişilik hücresinde beyaz sandalyede hayatını kaybetmiş bir şekilde bulundu. Mustafa Kabakçıoğlu’nun vefatı baştan sona belirsizliklerle dolu ve hala açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Mustafa Kabakçıoğlu cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin sadece bir örneği. 2020 yılında cezaevlerinde,sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, yüzlerce hak ihlali yaşandığı kamuoyunun malumudur.

İleri yaşlardaki mahkûmlar, anneleriyle beraber cezaevlerinde büyüyen çocuklar, cezaevlerinde işkence iddiaları, mahkûm Serkan Tumay’ın işkence şüphesi ile ölümü ve daha niceleri…

İçinde bulunduğumuz 2020 yılında da etnik aidiyetleri sebebiyle kimi vatandaşlarımız yine hak ihlallerine maruz kaldılar.

Osman Şiban ile Servet Turgut’un güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra yüksekten düşme tanısıyla hastaneye yatırılmış, daha sonra helikopterden atıldığı iddia edilmiş ve hastaneye yatırılan Servet Turgut hayatını kaybetmiştir.

Akıl almayan bu iddialar da henüz açıklanmamıştır. Mardin’den Sakarya’ya fındık toplamak için giden işçiler ırkçı saldırılara maruz kalmış ve insan onuruna yakışmayan tutum ve davranışlarla muhatap olmuşlardır.

Hukuka aykırı yargılamalarla; bankaya para yatırdığı, sendikaya/derneğe üye olduğu, çocuğunu bir okula gönderdiği ve benzeri gerekçelerle birçok insan terörist ilan edildi.

Görevlerine dönebilmek için OHAL Komisyonu’na başvuran KHK’lıların sayısı 126 bin 300. Ancak yalnızca 9 bin 600 kişi görevine iade edildi.

Takipsizlik ve beraat almalarına rağmen ihraç edilenlerin mağduriyetlerinin listesi ise uzun.

2020 yılında bugüne değin, tespit edilebilen, 53’ü çocuk işçi olmak üzere 1.736 işçi hayatını kaybetti.

Ülkemizin insan hakları başlığı altında incelenen daha birçok sorunu, meselesi var. Bu meseleler bir ahlak meselesidir.

1969 yılından beri “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyen bir görüşün mensupları olarak temelde ahlak ve maneviyattan uzaklaşma problemini görüyoruz.

Diyoruz ki insan, Allah tarafından yaratılmış, eşref-i mahlûkattır. Bununla birlikte zalim, cahil ve aceleci tarafı da vardır. Hak, âlemleri yaratan Allah’ın koyduğu kanunlardır. Onun kanununa muhalefet etmek en büyük haksızlıktır.

Diplomasi ve retorik kokan ifadeleri bir kenara bırakarak soruyoruz; insanlığımızın neresindeyiz ve ne kadar haklı bir hayat yaşıyoruz? Zulümleri ve zalimleri görmeden kendimizi görelim. Çünkü yıllardır ezberlediğimiz tiyatro böyle devam ediyor. Biz birilerini işaret ederken kendimizi bir kenara saklamaktan hicap duyuyoruz.

Saadet Partisi olarak ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan hak ihlallerine karşı çıkıyoruz. Her bir insanın din, dil, ırk, düşünce ve benzeri ayrımlara tabi tutulmaksızın insan onuruna yakışır bir hayat sürdürebilme hakkı olduğunu, mevcut dünya düzeni ile insan haklarının korunamayacağını, insan haklarının ancak ve ancak Milli Görüş ilke ve prensipleri ile korunabileceğini buradan haykırıyoruz.

Geldiği yer belli, inandığı ve gideceği yer belli olan bir görüşün mensupları olarak yanlışları hatırlatıyoruz, hakikati haykırıyoruz.

Yaşanan hak ihlallerinin tekrar etmemesini, yaşanan mağduriyetlerin bir an evvel giderilmesini temenni ediyoruz.

Milli Görüş mensupları olarak sinek avlayıp da tabiatı temizlemek niyetinde değiliz. Niyetimiz o meşum bataklığın tam ortasına ulu bir ahlak çınarı dikip bataklığı gül bahçesine çevirmektir.

Bugün bu vesilesiyle Türkiye’deki hak ihlallerini tespih dizer gibi tek tek sıralayan mikrofon sahiplerine de, gücünün sarhoşu olup ülkeyi cennete çevirdiğini düşünen koltuk müptelalarına da kim olursa olsun itibar etmiyoruz.” Diyerek sözlerini tamamladı.

Editör: TE Bilişim