Üstat Ömer Feti Güler'in "Niğdeliyi Ondurmayan İki Evli Hayat"yazısını okuduktan sonra çoktandır kaleme almak istediğim "Niğde Bağ Evleri" ve "Bağ Evi" sahiplerindeki yabancılaşma üzerine yaptığım gözlem ve izlenimleri yazmaya ülke gündeminin yoğunluğundan bir türlü fırsat bulamamıştım.Hafta sonu "Tepe  Bağı" mevkiindeki bir bağ evi konukluğumdan sonra yazmak deyim yerindeyse farz oldu.

       Kapitalist üretim şekli ve yaşam biçimi değdiği tüm yerleri kirletip kendine benzettiği gibi insanın insana ve kendine yabancılaşmasını da hızlandırıyor.80 yılların sonunda geldiğim memleketim Niğde'nin o dönemki "bağ" yaşam tarzıyla 2011 yılındaki "bağ"yaşam tarzı arasında "Hasan Dağ"kadar fark var! "Bağ" yaşam kültü varsıllığın işaretlerinden biridir kent yaşamında.Yani kentin gürültüsünden,isinden ,pisinden özellikle yazın bunaltıcı sıcağınan kaçılması için görece daha varsılların olanakları ölçüsünde yarattıkları "vaha" gibi mekanlardır. Ki orda geçirilen zaman zarfında huzurlu bir dinleniş sağlanır,yaşam mücadelesi için güç biriktirilir ve en önemlisi "bağ evleri" yaşamı misafirperverliğin ,cömertliğin ve paylaşmanın en güzel örneklerinin sergilendiği mekanlardı.
        "DI" diyorum çünkü son 20-25 yıl içerisinde "Bağ Sahibi" profilindeki değişim ve "türedi zenginlerin gösteriş için" bağ evi satın almaları veya yaptırmalarının yanısıra miras yoluyla intikal eden bağ evlerinin yeni kullanıcılarını atalarının kemiklerini sızlatacak denli kendine ve ait olduğu topluma yabancılaşması sonucu bağ evi yaşam tarzı paylaşımdan uzak bireyci ve içe dönük bir haldedir.

        Eşimle birlikte sabah yürüşleimizin rotası yılar yılı aynıdır.Kısa 45 dakikalık rotamız Kızılelma Parkı üzerinden Tepe Bağı yönüne ,uzun 90 dakikalık rotamız ise Kumluca-Hamalı üzerinden Kayardı Bağları mevkine Ömerler Çayırına dek uzanır. 20-25 yıl öncesi "günaydınla" başlayan iyi dilek temennisi ardından "bir yorgunluk kahvesi için" e "çay yeni demlendi hem bir soluk alırsınız" a dönüşen diyaloglarla sımsıcak misafirperverlik örneklerinin onlarcası yaşanırken şimdilerde "kapılar duvar" dar bağ sokaklarında neredeyse bir birine sürtünecek denli yakın geçen insanlar  yine bir birine selam  dahi vermeden gelip geçtiğini görmek kapitalist üretim ilişkilerinin insana yönelik tahribatını çok yalın bir biçimde gözlemlemenizi sağlıyor.

        Yaşar Kemal usta "İnce Memed" dizi romanının son cümlesini "o güzel insanlar o güzel atlara binerek gittiler" diye sonladırıyordu. Artık  "o güzel insanlar" bağ evi yaşatısında da yoklar. Görü , görenek misfirperverlik bitmiş durumda.Şimdilerde "davetli" gittiğimiz bağ evlerinde bile  ne getirdiz diye eline bakılıyor insanların.Yanan sobanın , elektiriğin hesabı yapılıyor konuklar önünde.
 

        Elbette  kenarda köşede kalmıştır tertemiz yüreği açtığı gibi "bağ evinin" kapısınıda dostlarına , arkadaşlarına açan bağ sakinleri. Onlardan birinin konuğuyduk hafta sonu. Adil Usta (Tornacı Adil) Güzel gir gün ve gece taşattı mütavazi bağ evinde. 10 aşkın misafiriyle ayrı ayrı ilgilendi, Niğde ye has ikramlarıyla geçmişteki bağ yaşantılarını aratmayacak güzellikte bir konukluk oldu. Teşekürler Adil Usta iyi ki varsın.

        Niğdenin foklorik yaşamında önemli bir yer tutan "bağ yaşam kültü" kapitalist yaşam tarzına inat hala ayakta dura biliyorsa, hala varsa Adil Saçin gibi "gönlü zengin" insanların yüzü suyu hürmetine olduğunu unutmayalım ve unuttumayalım.
 
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.