Ortadoğu cıngılındaki cadı kazanının altındaki ateş emperyalistlerce sürekli harılandırılarak kendilerinin dahi kontrol edemeyeceği bir evreye girdi. Ortadoğu yangınını görmeyenler, görmek istemeyenler adeta ateşin bacayı sarmasını bekliyor.
      Sınırlarımızın hemen yanı başında 15 Eylülden bu güne devam eden savaş topraklarımıza dayanmış durumda. Rojava Kobani kantonu  (Suruç ilçemizin kaşısı) İŞİD çeteleri tarafından üç koldan kuşatılmış olarak azgınca muhasara altında. Bu azgın ve konvansiyonel silah bakımından tam teçhizatlı çetelerin karşısında direnen kendi köyünü, köylüsünü ve insanını koruma refleksiyle hareket eden bir avuç Kürt Yurtseveri.
     Tüm olumsuz şartlara rağmen toprağını IŞİD çetelerine teslim etmeyen ve kararlılıkla direnen bu güçlerle dayanışmak, mücadele ettikleri gücü püskürtmelerini sağlayıp bozguna uğratmaları için yardımda bulunmak tüm insanlığın boynunun borcu olduğu gibi başta bizim sorumluğumuzdur.
     IŞİD, tartışmaya açık olmayan şekilde elleri kanlı bir örgüt. Kökenleri, ABD’nin Irak işgalinde ve Arap Baharı’nın Suriye’de önce frenlemesi, ardından da gerilemesinde yatıyor. Hiçbir savaş hukukunda  ve taktiklerinde yer almayacak  deni kanlı yöntemleri kullandığını dünya alem biliyor..
     Önüne gelen tüm farklı gruplara ayırt etmeksizin saldırıyor. Aleviler, Sünniler, Araplar, Kürtler, kim gelirse önüne, onunla savaşıyor. Yakıyor, yıkıyor, bombalıyor. Yangını görmek istemeyenler için altını çizerek ifade edeyim Müslüman hem de Sünni Müslüman olsanız da fayda etmiyor bu gözü dönmüş güruh için. Varsa yoksa kendileri ve kendi dini inançları. Bundan gerisi “yok edilmesi gereken kafirler sürüsü.”
     Ancak bu örgüt Suriye ve Irak topraklarına gökten düşmedi. Bu örgüt Amerika’nın Irak saldırısı sonrasında, Felluce katliamında ortaya çıktı. IŞİD’in üzerinde yükseleceği iklimi, Felluce katliamının anılarına öfke duyan gençlerin hareketi, işgal sonrasında ABD’nin kuklası olan Irak hükümetinin mezhepçi politikaları ve işgalin ABD yetkililerinin anlattığının tersine Irak’ı derin bir istikrarsızlığa sürüklemesi yarattı. Örgüt beş, altı sene önce El Kaide’yle yollarını ayırarak ve özellikle Suriye’de oluşan siyasal boşluğu değerlendirerek güçlendi.
      Görülmesi gereken ne El Kaide’nin ne de IŞİD’in sadece terör yöntemleri uygulayan örgütler olduğudur. Bunlar bilinen tüm pis numaraları da çeviren siyasal örgütlenmelerdir. Siyasal bir stratejiye sahip olan, siyasal yakın ve uzun vadeli hedefleri olan ve siyasal koşulların üzerinde yükselip ancak ve ancak siyasal olarak mağlup edilecek örgütlerdir.    
     IŞİD’in, çılgın, hiçbir stratejisi olmayan bir örgüt olduğunu düşünmemek lazım. Bir stratejisi olduğu ve saldıracağı her yeri bu stratejiye göre seçtiği çok açık. Bu nedenle, ABD Frabsa bombaları IŞİD’i geçici olarak geriletse de ortadan kaldıramaz. Hava bombardımanları IŞİD’in sonunu getirmez ama ABD’nin attığı her bombayı, IŞİD, kitlesel temelini yaygınlaştırmak için kullanacağı gerçekliliği gözden kaçırılmamalıdır.
    IŞİD’i ortadan kaldıracak tek şey, IŞİD’in siyasal faaliyet yaptığı alanda tüm halk güçlerinin birleşik mücadelesi. Bu mücadele, tüm Ortadoğu halklarını kapsamak zorunda. Kürdistan’la beraber Türkiye de Ortadoğu halklarının parçası olarak görülmek zorunda. En geniş dayanışma ağının kurulması, Irak’ta sadece Gerilla ve Peşmergenin değil, Suriye’de sadece YPG’nin değil, tüm halkların içinde aktif olarak yer alacağı bir siyasal örgütlenme IŞİD’in askeri ve siyasal ilerleyişini durdurup geri püskürterek berhava edebilir.
      Ülkemiz yöneticileri bir yandan çözüm süreci derken bir yandan da bu süreci sonsuza kadar ertelemiş gibi bir görüntü veren tutumunu ebet müddet devam ettirmeyeceğini artık bilmelidir. Çözüm için masada görüştüğü bir hareketin IŞİD tarafından katledilmesine ellerini ovuşturarak, gözlemci gibi yaklaştığı yargısı geniş kitlerce ön kabul görmekte.
        Şu an itibarıyla örgütsüz ve dağınık olan bu ön kabullenmelere açık hoşnutsuz kitlelerin ne yapabileceğini kestirmek mümkün olmasa da az çok tahmin etmek mümkündür? Çok net ifade ediyorum. Çözüm sürecin olarak adlandırılan her ne idiyse bir an evvel somut adımlar atılmalı, demokratik bir anayasa için çalışmalar hızlandırılmalı, Öcalan başta olmak üzere tüm siyasi tutsakların zindan koşullarını düzeltmeli, anadilde eğitim hakkın hemen tanımalıdır. Filen hiçbir anlamı olmayan Kobane sınırının kapıları IŞID çeteleri püskürtülene dek tümüyle açmalı ve insani yardım için tüm olanaklarını seferber etmelidir
     Yoksa yangın bacayı aşıp çatımıza odalarımıza sıçraması kaçılamazdır