Siz Karadeniz’deki balıkların suyunu keserken…
Gizem, Kuzey Buz Denizi’nde balinalar, foklar yaşasın diye gemiden attı kendini… Azgın dalgalar ve buz parçaları arasında iki kez ölümle burun buruna geldi…
Rus komandolar helikopterlerle gelip onu götürdüler…
Annesine bile haber veremedi…
Kalpaklı Rus askerlerinin nöbet tuttuğu, demir kapılı soğuk hücrede günlerce ağladı…
Asacaklardı neredeyse…
Sen derelerdeki balıkların suyunu keserken…
*
Susuz kalan balık yavruları çakılların üzerinde çırpınıp öldüğünde…
Su kuşları uçup gittiğinde…
Kurbağalar o gece son kez öttüğünde…
Gizem, Rusya’da çıkartıldığı mahkemede ıslak gözleri ile haykırdı:
“Yaşadığım dünyayı savunma hakkım var…”
*
“Yaşadığın dünyayı savunma hakkı?..” Senin yok mu?..
*
Bak; ormanlarını sattılar…
Dağlarını altın arayıcılarına verdiler…
Kumsal artık yok…
Korulukta aynalı binalar var…
Derenin suyunu kestiler…
Ağaçlar katledildi…
Park yasak…
Adımlarını kıstılar…
Gökyüzünü, havanı, nefesini aldılar elinden…
Yeşili göremiyor, gözün yarım…
Sesin çıkmıyor…
*
Gizem bir Türk kızı…
Rus mahkemesindeki çığlığı tüm dünya medyasında yer aldı:
“Dünyamı savunma hakkım var…”
*
Nasıl anlatmalı?..
*
Hani “kıyamet” dediğin şey işte…
Buzullar eriyip doğa tükendiğinde…
Dünyayı teslim ettiğin o çağdışı kafa doğayı bitirirken Gizem gibiler “kıyameti” geciktirmeye çalışıyorlar…
Anladın?..
*
Bütün yüreğinizle alkışlayın…
Sevin onu…
Gizem’i unutmayın…