Ümraniye Soruşturmasını yürüttüğü süre boyunca
uygulamaları ile medyayı ikiye bölen savcının gidişi de ‘tartışma’ yarattı. Zekeriya Öz’ün özel yetkisinin alınmasıyla “hukuk devleti” adına “oh be” diyenler, yandaş medyanın aba altından gösterdiği sopayı henüz fark edemedi:
İlk günden bu yana hukuka aykırı uygulamaları gerekçe göstererek Ümraniye Soruşturmasını eleştirenler Zekeriya Öz’ün özel yetkilerinin alınmasını umutla karşılarken, iktidara yakın yazarlar “kimse boşuna sevinmesin” diyerek “cadı avı”nın süreceğini ima etti. Öz’ün gidişinin ardından neredeyse her kafadan ayrı bir sesin çıktığı medyada oluşan yorum kaosu içinde en dikkat çekici yaklaşım “görev değişimi” ile AKP içindeki “denge değişimi” arasında kurulan paralellikti...
+++
Acaba taltif mi, görevden alma mı!
Belli ki HSYK  iki mesajı birarada veriyordu. Atama ile Zekeriya Öz’e takdir ve teşekkür duygularını bildiriyor, özel yetkili savcılıktan alarak kamuoyundaki tepkileri biraz olsun dindirmeyi amaçlıyordu. Ancak görevi Öz’den devralanların da moralini kırmıyordu. Erzincan   Başsavcısı İlhan Cihaner’de olduğu gibi başsavcılıktan alınıp düz savcılığa atama gibi bir rütbe tenzili sözkonusu değildi. Ergenekon’un bundan sonrası mı? Hukukçu dostlara göre, özel yetkili mahkemelerin yetkileri sürdükçe değişen fazla şey olmayacak...
Melih Aşık / Milliyet
+++
Yandaş televizyon bunu da bildi
Samanyolu TV “Kollama” adlı dizinin geçen haftaki gösteriminde işaret fişeğini attı ve “Erkenkondu (Ergenekon) savcısı Zeki Yahya (Zekeriya Öz) bir komploya uğrayarak görevinden alındı.”
Bu görev değişikliğinin sebebini tahmin etmek zor değildir.
HSYK kararında iktidar etkisi bulunmadığı iddiasına kimse inanmaz. Hükümet sezdiği olumsuz gidişe mutlaka çare bulmak istemiştir.
Uygunsuz bir yolun iyi bir amaç için bile olsa kullanılması hoş değil ama ne yapalım?..
Yoklukta buna da şükür!
Güngör Mengi / Vatan
+++
Değnekçi teşekkürle uğurladı
Yargının kamuoyunu dikkate alması bu topraklarda bir ilktir. Düne kadar askerden başka odağa bakmayan bir kurumun yüzünü halka çevirdiğinin göstergesidir.
‘Yetmez ama evet’ diyenlerin haklılığını gösterdiği gibi yeni anayasada da halkın yerinin ne olacağının göstergesidir.
Sayın Öz’e tekrar teşekkür ediyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum.
Ergun Babahan / Star
+++
AKP içindeki dengelere dikkat
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ‘Savcının alınması sürece müdahale’ diye bir refleksle itiraz ettiyse de Başbakan Yardımcısı Çiçek, AK Parti cenahına ‘Ayarı verdi’: Hükümet yargının işine karışmıyordu.
Olayların akışı budur. Başsavcılığa asaleten atanan Turhan Çolakkadı, “Öz gitti, Ergenekon bitti demek doğru değil” açıklamasını yaptı. Doğrudur; belki daha sağlıklı bir raya oturacaktır. Ama bu iş, tam da 12 Haziran seçimleri için aday listelerinin açıklanacağı 11 Nisan günü öncesi AK Parti içindeki dengelere dek pek çok alanda sert rüzgârlar estirmeye başladı. Daha 11 gün var; yeni gelişmeler olabilir; bir kenara yazın derim.
Murat Yetkin / Radikal
+++
Baskıdan kaçırma operasyonundan ibaret
Dört yıldır yürütülen Ergenekon operasyonu Savcı Zekeriya Öz’ün işi miydi?
Elbette ki değil.
Bu davanın; Amerikan kaynaklı proje olduğu ortadadır.
Yani; Ergenekon davasını Savcı Zekeriya Öz ile eş görmek; yanlıştır; yanıltıcıdır.
Bu Savcı’nın, İstanbul Başsavcı Vekili yapılması da soruşturmanın durdurulacağı anlamına gelmez. Bana kalırsa; iyice yıpranan Zekeriya Öz, bu tayinle hem ödüllendirilmiştir, hem de baskıdan kaçırılmıştır.
Rıza Zelyut / Güneş
+++
Kamuoyunu rahatlatmaya dönük
HSYK  çok ince bir ayar yaptı. Bunun sebebi, açıkça ifade edeyim, arama, gözaltı, teknik takip, el koyma gibi hukukta “emniyet tedbirleri” denilen işlemlerdeki yaygınlığın kamuoyunda yarattığı tedirginliktir.
Taha Akyol / Milliyet
+++
Tepkilere karşı tedbir alındı
Siyasi iktidar Ergenekon sürecinin git gide hukuk rayından çıkan bir görüntü vermesinden kendi meşruiyeti açısından rahatsızlık duymaktadır. Ayrıca son gelişmelerin (gazeteci tutuklamaları, kitap baskınları ve toplatılması) yarattığı tepki HSYK ve siyasi iktidarı tedbir alma, devreye girme konusunda harekete geçirmiştir.
Ali Bayramoğlu / Yenişafak
+++
Bu dört beyaz bünyeye zararlı:
Un, tuz, şeker bi de Zekeriya
Televizyonu bi açtım kardeşim, başta Zekeriya Beyaz, ilahiyat profesörlerinin alayı ekranda... Hayırdır inşallah dedim. Benim bildiğim, ilahiyatçıların 11 ay telefonu bile çalmaz, senede bir ay pide gibi piyasaya sürülür. Seçime günler kala iftar çadırlarında oy toplamak için Ramazan’ı öne mi aldılar acaba?
Alır mı alır bunlar.

*

Dinledim tabii biraz, meğer, ilahiyat profesörleri ilahiyatla ilgili mevzular üzerine çalışıyormuş iyi mi... Bak sen şunlara! Allah bilir, arama neticesinde evlerinden Kuran-ı Kerim, İncil, Tevrat filan da çıkmıştır. Halbuki ilahiyatçı dediğin, teksas tommiksle ilgilenir.

*
Üstelik, ilahiyatla ilgilendiği yetmezmiş gibi, nükleer fizikle ilgilenmesi gerekirken, misyonerlikle de ilgilenmiş benim canım Zekeriya Beyaz... Olmuş sana Zekeriya White.

*

Sahte Haham’ı öttür...
Harbi İlahiyatçı’yı sustur.
Velhasılıkelam...
Yapılmamış darbenin
düşürülmemiş F16’nın
bombalanmamış caminin
varolmamış suikastın
teşebbüs edilmemiş planın
kurulmamış komplonun
tanışmamış insanların
buluşulmamış toplantının bulunmamış delilin yazılmamış haberin basılmamış kitabın davasına...
Gazetecilik yaptığı için enselenen gazetecilerden sonra, ilahiyatçılık yapan ilahiyatçılar da eklendi.
Sıra geldi...
Düşünülmemiş fikir’e.
Bilahare?
Sıradan vatandaş olduğu için henüz bi kulp bulunup içeri tıkılamamış, bu yaşananlara rağmen hâlâ kahırdan geberememiş Atatürkçülere.
Yılmaz Özdil/Hürriyet
+++
Bu satırlar da alarm zili hükmünde
Kanun Hükmünde Kararname (KHK)...
Meclis’in yetkisinin Başbakan’a verilmesi... Yani Başbakan’ın, boşuna gürültü-patırtı yapan milletvekillerini eve gönderip, kanunları oturup kendisinin yapması...
İşte şimdi bunu istiyorlar, bugün komisyonda görüşülecek...

*

Bu Meclis’in tabiatına aykırı bir şey değil...
Zaten kanunlar nasıl yapılıyordu?..
Kanun hükmünde emirle... (KHE)

*
Milletvekilliği her ne kadar milleti temsil eden kişiler gibi gelse de size... Aslında onlar efendilerinin kendilerini yeterince temsil ettiğini düşünürler...
Bilirsiniz...
Milletvekilliği köle hükmünde... (KHM)

*
Eğer milletvekilleri “Beyefendi biz gidiyoruz, artık biz olmadan kanunları sen yaparsın” diye bu yetkiyi başka birisine verebiliyorlarsa...
Demek ki bildiğiniz gibi: Meclis kuru kalabalık hükmünde... (KKHM)
(İki “K”li oldu bu sefer...)

*

Milletvekilleri kanun yapma işini Başbakan’a bırakıp eve gittiklerinde, eksilecek olan şey irade değil...
O zaten yoktu...
Alkışlar eksiliyor, o kadar...
Alkış deyip geçmeyin hani...
Alkış ama, yağcılık hükmünde...
(YHA)

*
Bu sisteme demokrasi denilmesinin ise ne denli yalan-yulan olduğunu işte size bizzat ülkeyi yöneten adam kanıtlıyor...
Milletvekillerine “Siz gidin, ben kanunları yaparım” diyerek... Zaten demokrasi dediğiniz kepazelik hükmünde...
(KHD)

*

Bakmayın siz Başbakan bunu milletvekillerinden isterken aslında özüne dönüyor ve zaten olanı istiyor...
Çünkü... Başbakan başbakan değil... Başbakan sultan hükmünde... (SHB)

*
Neyse ki önümüzde seçim var...
Yenilerini seçersiniz...
Artık kömüre göre...
Çünkü kömür oy hükmünde...
(KHO)

*
Neticede devlet böyle oldu...
Devleti yöneten arkadaş, milletvekillerini evlerine gönderip “Kanun yapılacaksa ben yaparım” dediğine göre... Cemaat işi hani... Cemaat dediğiniz devlet hükmünde...
(CHD)
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
Kendini rolüne fazla kaptırmıştı
Anladığım kadarıyla Savcı Öz “derin devlete savaş açan ve gerçekleri ortaya çıkaran kahraman savcı” sıfatına kendisini çok kaptırdı. Her şeyin belli bir plan içinde ve kontrol altında yapıldığını unutarak “tek başına savaştığını” sandı.
Can Ataklı / Vatan
+++
Erdoğan’ın tahammül edemediği eşiğe gelindi
Şüphelilerin özel hayatlarının suç unsuru gözetilmeksizin deşifre edilmesi, sabaha karşı baskınları gibi hoyratlıklar ciddi tepkilere yol açmış, Batı dünyasında da soru işaretleri yaratmıştır. Bir şey daha... “Türkiye’de ipler gerçekte kimin elinde” sorusu da gündeme gelmiştir. Bu, Başbakan Erdoğan’ın sorulmasına bile tahammül edemeyeceği bir soruydu ve galiba çok önemli bir eşikti.                 
Sedat Ergin / Hürriyet
+++
Davaya en büyük zararı veren kişi
Soruşturmanın bugün geldiğimiz noktasında “soruşturma üzerinde kuşkular belirtmek” bile Ergenekon üyeliğinin bir kanıtı sayılabiliyor.
Ergenekon adı verilen örgütün davayı sulandırmak ve özünden saptırmak konusunda çalışmalar yaptığı iddia ediliyor ama kişisel kanaatim şu ki davaya en çok zararı veren şey de doğrudan savcılığın uygulamaları oldu. Soruşturmaya bakmakla görevlendirilecek savcıların benzer hatalara düşmemelerini diliyorum. 
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
+++
HSYK’nın arkasında zaten hükümet var!
Ergenekon  Savcısı Zekeriya Öz ‘ün özel yetkileri kaldırılarak İstanbul   Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne atanması, terfi gibi gözükse bile uzun lafın kısası Ergenekon davasından ‘alınmasıdır.’
Bu, birkaç hafta önce Emniyet içinde davayı götüren kilit isim Ali Fuat Yılmazer’in görevden alınmasıyla birlikte ele alındığında, Ergenekon davasının sahici ve inandırıcı bir zemine oturtulması için hükümet tarafından yapılmış bir hamledir.
‘Karar hükümetin değil HSYK’nın’ diyeceksiniz. Ancak tabii mevcut HSYK yapısının nasıl bir listeyle kimler tarafından oluşturulduğu malum.  
Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet
+++
Gelenlere selam olsun(!)
Şemdinli olur mu diyenler endişelenmesin...
Ergenekoncular da yersiz göbek atmaya kalkmasın... 
Süreç devam ediyor...
 Çok önemli işler yapanlar terfi etti, aynı ahvalden çok önemli işler yapacak olanlar da yeni görevi devraldı...  
Mehmet Altan / Star
+++
Kimse sevinmesin; durmak yok...
Ergenekon sürecini akamete uğratacak, hele soruşturmanın yönünü değiştirecek bir atama değil bu... Belki, belli çevreler açısından “psikolojik tatmin” sağlayabilir; Ahmet Şık ve Nedim Şener’in “görece mağduriyetleri” üzerinden operasyona kalkışan “sulandırıcılara” kısa süreli bir sevinç yaşatabilir ama Ergenekon süreci Zekeriya Öz’den ibaret değildir...  Hele, Öz’ün varlığıyla kaim hiç değildir.
Ahmet Kekeç / Star