Haber kanalları “Nobel ödüllü edebiyatçı GabrialGarciaMarquez, Meksika'daki evinde hayatını kaybetti.” Minvalindeki ölüm haberini duyduğumda edebiyat dünyası bir çınarını insanlık ise kendi gerçekliğini büyülü bir anlatımla kaleme alan yazarını yıldızlara uğradı diye düşünmeden edemedim.
 
 
İspanyolca dilinin en yetkin kalemlerinden biri olarak gösterilen Marquez, 30 yıldan uzun süredir Meksika'da yaşıyordu ve son yıllarda çok az kamuoyu karşısına çıkmıştı.Hastalığının vermiş olduğu sekerlerden kaynaklı olarak ailesi dışında yalnızca sağlık görevlilerinin gördüğü Marguez ülkemizde “Kırmızı Pazartesi ve Kolera Günlerinde Aşk” romanlarıyla tanınmış Can Yayınları birçok kitabını dilimize çevirterek yayınlamış ben ve benim kuşağımın çok şeyler öğrendiği deyim yerindeyse “kafa patlatarak” ve zorlanarak anladığımız başucu kitaplarımızdan olan “Yüz Yıllık Yalnızlık ’ta” anlatılan paralel gezegenlerde geçen olayların dünyamızın hangi ülkeleriyle örtüştüğü tartışmalarımız gözümün önünden hızla geçiverdi.
 
       “Yüzyıllık Yalnızlık ” ilk baskısını 1967 yapmış ve onlarca dile çevrilerek 30 milyon gibi satış rakamlarına ulaşmış bir roman olması bir yana GGM ismi geçen dünyanın her hangi bir köşesinde peşinden söylenen ilk kitap olması bakımından da önemlidir.
 
       Yazmayı hastalığı nedeniyle bıraktığı haberi kardeşi tarafından 2 yıl önce kamuoyuna duyurulduğunda, ünlü yazarın demans (bunama) hastası olduğunu öğrenmiş ve ne çok üzülmüştük. Böylesi ölümsüz eserleri dünya edebiyatına kazandıran usta bir yazarın bunama hastalığı ile yaşaması üretememesi, ürettiklerini hatırlayamamasının verdiği sıkıntılı durumu düşünerek “Allah yardımcısı olsun” temennileri dillerimizden dökülüvermişti!
 
GabrielGarciaMarquez'inülkemizde ve dünyada çokça bilinen romanları arasında “Kolera Günlerinde Aşk”, “Labirentindeki General” ve “Benim Hüzünlü Orospularım”  bulunuyor.Benim naçiz hane okumalarımdan edindiğim “Yüzyıllık Yalnızlık” romanının üzerine çıkan bir eser görmediğimdir.
 
1928’de Kolombiya'nın kuzeyindeki yoksul Aracataca kentinde doğan ve büyükannesi ve büyükbabasının yanında büyüyen GarciaMarquez, çocukluk yıllarını tüm eserlerinin kaynağı olarak niteliyor.
 
İki iç savaşa katılan, liberal bir insan hakları eylemcisi olan büyükbabasının siyasi çizgisinden etkilenen yazar, büyükannesinin anlattığı hurafeler ve halk hikâyeleriyle büyüdüğünü tüm samimiyetiyle anlatmıştır. Büyükannesin söz ettiği, evin etrafında, ifadesiz bir şekilde dans eden ölü ataları ve hayaletler en büyük romanında yer buldu.
 
Cizvit okulunda hukuk öğrenimi görmeye başlayan GarciaMarquez, gazetecilik yapmak için okulu bıraktı.1954'te çalıştığı gazete tarafından Roma'ya gönderildi.O zamandan sonra ömrünün büyük bölümünü Paris, Venezuela ve son olarak da Mexico City olmak üzere yurt dışında geçirdi. Romanlarıyla ünlenmesine rağmen hep gazeteciliğe devam etti.
 
William Faulkner'dan (Amerika Modernist yazarlarının ağ babası,uzun ve karmaşık anlatımları benimsetmiş, uyguladığı teknikler arasında bilinç akışıtekniği ve çoğul anlatı (multiplenarration) tekniklerini kullanan bir yazardı.) derin bir şekilde etkilenen GarciaMarquez, ilk romanını 23 yaşında yazdı.
 
1955'te yayımlanan "Yaprak Fırtınası" ve sonrasındaki üç kitabı, yazarı büyük bir ticari başarıya ulaştırdı.Yüzyıllık Yalnızlığın ilk bölümünü yazma fikri Acapulco'ya giderken aklına geldi. Geri dönüp, günde altı paket sigarayla odasına kapandı. 18 ay sonra "geri döndüğünde" ailesinin 12 bin dolar borca girdiğini öğrendi. Ama elinde çok satan romanına dönüşecek 1300 sayfa vardı.Romanın İspanyolca ilk basımı bir hafta içinde tükendi. Sonraki 30 yıl içinde kitap 30'dan fazla dile çevrildi.
 
Yazılarının canlılığı, dil zenginliği ve derin hayal gücüyle hayranlık uyandıran yazar "sürrealizminin Latin Amerika'nın realizminden kaynaklandığını" söyleyecek cüretteydi.
GarciaMarquez'in, Şilili bir göçmenin memleketine dönüş deneyimini anlattığı romanının 15 bin nüshası Şili hükümetinde yakıldı.Sol eserler yayımlamaya devam eden yazar, eserlerinde tutku, büyü, şiddet ve eşitsizlik temalarını yoğun olarak işlemişti. Unutulmaz eserlere imza atan Marquez’in Yayınlanan ilk önemli yapıtı Yaprak Fırtınası idi. 1961 de yayınlanan Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı romanını, Hanım Ana’nın Cenaze Töreni (1962) adlı öykü kitabı ve Kötü Saatte (1962) izledi. Yazar en tanınmış romanı Yüzyıllık Yalnızlık’ı (1967) Meksika’ya ilk gidişinde yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık’taki bir bölümden etkilenerek yazdığı öykülerini İyi Kalpli Erendina (1972) adlı kitapta toplayan yazar daha sonra sırasıyla Mavi Bir Köpeğin Gözleri (1972), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981), Kolera Günlerinde Aşk (1985), Labirentindeki General (1989) yayınladı.1982’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü..Marquez, yaşam öyküsünü anlattığı “Anlatmak için Yaşamak” adlı son eserini 2002’de yayımlamıştı.
 
      Dünya edebiyatına kazandırdığı eserleriyle yıldızlardan ışımaya devam edecek. Tüm sevenlerinin başı sağ, kendinin de toprağı bol olsun.