Argo bir tabir de, ama hiçbir şey sebepsiz olmaz.
Nasıl bir yol ki argoda bile kullanılması tavsiye edilmeyen bir yol.
Peki, hangi yoldan geçeceğiz o zaman? Bu yol öyle bir yol olmalı ki bizler için her yönü ile bizi ihya etsin. Hatırlayanız var mı? Aslında her Fatiha da biz bir yol isteriz, SIRATI MUSTAKÎM.
FÂTİHA-6: İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). Bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır).
İsteriz de ne istediğimizi de farkında değiliz. SIRAT; yol demektir. MUSTAKÎM; istikamet üzere demek. O zaman istikamet üzere olan bir yol isteriz Allah’tan. Bu yol ile nereye gidilecektir ki? Peygamberimiz S.A.V Efendimiz de bizden ayni şeyi istiyor.
MU'MİNÛN-73: Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
E, bu yol âlemlerin sultanı tarafından davet edilen bir yolsa davete icabet etmek boynumuzun borcudur artık değil mi? Mutlaka bu yola ulaşmamız lazım zaten “FÂTİHA-6: İHDİNAS SIRÂTEL MUSTAKÎM(MUSTAKÎME). BİZİ, SIRATI MUSTAKÎM'E HİDAYET ET (ULAŞTIR).” bu yola hidayet olmayı(ulaşmayı) Allah’tan zaten istiyoruz da, eh işte dil söylüyor kalp tasdik etmiyor.
Peki, ne olacak bu SIRATI MUSTAKÎM'E ulaşmayı dilersek?
Şöyle bir cevap olabilir;”Peygamberimiz S.A.V Efendimiz davet etmiş ya, bizde davete icabet eder SIRATI MUSTAKÎM'E ulaşmayı dileriz” Allah neden istemiş o zaman bu yola ulaşmamızı?
YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Demek ki bu yol üzere olmamız ayni zaman da bizi yaradan rabbimize kul olmamıza da neden oluyor. Yani Sıratı Mustakîm üzere değilsek biz Allah’a kul değiliz demek.
Hani Peygamberimiz S.A.V efendimizin bir de Rabbimize, Allah’a daveti vardı.
HACC-67: Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriat ile) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Bu iki davetin bir benzer tarafları bir uyum bütünlüğü var mı acaba? Hem Allah’a davet, hem Sıratın Mustakîm’e davet etmesindeki hikmeti nedir acaba?
Allah ona da açıklık getirmiş;
11/HÛD-56: İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Teâlâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir (Sıratı Mustakîm'in kontrolü Allah'tadır).
Rabbimiz Allah kendisinin bulunduğu yola davet ediyor ve ettiriyor, farkında olmasak da biz de bu yolu istiyoruz ve bu yolun bizi Allah’a ulaştıracak olan bir yol olduğunu bilmiyoruz. Bizler için ne kadar hazin bir durum.
Rabbimiz bizim hidayete ermemizi ve kendisine kul olmamızı dilediği için hem kendisine hem de kendisine ulaştıran yola davet etmiş. “kul inne hudâllâhi huvel hudâ De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”(BAKARA 120)
Dalaletten kurtulmamız ve hidayete ermemiz için Rabbimiz ayetleri neredeyse gözümüze sokmuş ama nerde Allah’ı seven ve davete icabet eden. Olsa idi hayat böyle mi olurdu?
RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Ama insanlarda bir yol yok. E, bu yoldan keçiler geçmez dedikleri zaman külli irade ile hareket eden keçiler bile bizim dalaletteki yolumuzu kullanmıyorlar ki biri bu argo değiş ile racon koymuş.
HELÂL OLSUN BE!
Allah razı olsun