Dünya son devrimcisini de kaybetti.
Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro, 90 yaşında hayata veda etti.
Fidel Castro şöyle liderdi, böyle liderdi; ülkesini şöyle yönetti; Amerika’ya böyle kafa tuttu filan demeyeceğim. O’nun hayat hikâyesi günlerce yazılır, çizilir. Ben burada Castro’nun sözlerinden hareketle, temsil ettiği devrimci anlayışa vurgu yapacağım.
Fidel Castro’nun, her şeyden evvel sosyal adaletsizlik ve özgürlük konusunda mücadele verdiği inkâr edilemez bir gerçektir. Yani küresel emperyalizme, yani sömürü düzenine, yani Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ nin başı çektiği kapitalist düzenedir, baş kaldırışı…
1947’ de yaptığı bir konuşmada öğrencileri ‘ülkeyi sömüren yabancı ellere karşı’ birleşmeye çağırıyor; “Genç bir ulus asla ‘Teslim oluyoruz’ dememeli” diyordu.
Şeker kamışı tarlalarında ezilen yoksul halkı arkasına alıp, ülkeyi sıkıyönetimle idare eden diktatör Batista rejimini devirip, kendisini lider ilan ettikten sonra ilk işi toprak reformu yapmaktır.
Toprak reformu demek, bir ülke de ağalık, beylik, derebeylik ve benzeri düzenin kökünden yıkılması demektir. Böyle bir ülkenin halkı özgürdür ve emperyalist devletlerin boyunduruğu altına girmez. Bu ülkeler ulusalcıdır, sosyalisttir; sonuna kadar bağımsızdırlar. Böyle ülkeler ABD’ nin hiç işine gelmez ve nitekim Castro’nun toprak reformu kararına büyük tepi gösterir ve Küba’ya yıllar süren bir ambargo uygular. (Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk’ün başlattığı ancak tamamlamaya ömrünün yetmediği toprak reformu yasalarının, sonraki iktidarlarca ve de ABD’  in baskılarıyla nasıl engellendiğini hatırlayalım) 
Castro,  “Soygun felsefesine son verirseniz, savaş felsefesi de ortadan kalkar. “ sözleriyle; ABD’ nin başı çektiği küresel emperyalizmin,  mazlum ülkeleri soymaya yönelik kapitalist uygulamalarının, savaşları da beraberinde getirdiğini haykırmaktadır. (Tıpkı günümüzde Ortadoğu halklarının ve kısmen de Türkiye’nin, petrol ve su kaynakları nedeniyle küresel emperyalizm tarafından, müslümanın, müslümana kırdırıldığı büyük oyun da olduğu gibi…)
Castro, “Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorundadır?” sözleriyle sosyal adaleti savunmaktadır.  Bu sözler, Kur’ân’ın “infak” yani hakça paylaşım ve adalet sistemine uygundur…
Castro, 20. Yüzyılın en büyük devrimcisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk hayranıydı ve Başkent Havana’ nın tam ortasında bir parka Atatürk’ün büstünü diktirip, altına da büyük önderin “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü Türkçe ve İspanyolca olarak yazdırmıştır. Bir konuşmasında ise “ Ona ve devrimlerine hayranım. Ben de ülkemde devrim yaptım ama onun yaptıklarını yapamadım. Kendinize başka bir önder aramayın.” demiştir.
Efsane liderin sözlerini alt alta dizdiğimiz zaman devrimciliğini;
Küresel emperyalizme teslim olmamak, tam bağımsızlık, özgürlük, eşitlik, hakça paylaşım, doğruluk ve dürüstlük ile “yurtta sulh cihanda sulh” olarak anlamak gerekmektedir.
*         
Fidel Castro’nun vefatının ardından ABD’ nin çiçeği burnunda başkanı Donald Trumph;
ABD bundan sonra Küba’nın bağımsızlığı ve refahı için çalışacaktır” demiş..!
Bu sözlerin ne anlama geldiğini Castro’nun Küba’sı ile Afrika ve Ortadoğu halkları çok iyi bilmektedir; keza Türkiye’de öyle... Eğer ABD, bir ülkeye “bağımsızlık” ve “refah” getireceğini söylüyorsa bilin ki artık o ülkenin sömürge olması kaçınılmazdır. Eğer ABD dostunuzsa, düşmana ihtiyacınız yok demektir.
*
Evet, dünya son büyük devrimcisini kaybetti. Bundan sonra Castro gibi devrimciler gelir mi, gelirse hangi halkın bağrından çıkar bilinmez ancak; zulmün arttığı topraklarda her zaman bir lider çıkmıştır. Bu tarihi gerçekten hareketle;
Dünya üzerinde zulüm artmaktadır, bir devrimcinin gelmesini beklemek çok da uzak bir ihtimal olmasa gerek…
Fidel Castro, unutulmayacak bir devlet adamı olarak tarihteki yerini almıştır. Günahı ve sevabıyla…
Yazıyı Fidel Castro’nun son bir cümlesiyle bitirmek istiyorum;
Bir katilin, bir hırsızın başbakan olduğu bir cumhuriyette, dürüst kişilerin yerinin ya mezar, ya cezaevi olduğunu anlayabilmek zor bir şey olmasa gerek. “
Küba halkının ve tüm ezilen halkların başı sağ olsun!

Tülay Hergünlü
İstanbul, 27 Kasım 2016