Bence birikmiş dayağı Fatih yedi…
*
Başbakan “Tasma” taktı bize…
“Bunlar tasmalı” dedi…
Apaçık…
Sesin çıktı mı?..
*
“Bizim adımız AKP değil, Ak Parti” dediği gece…
Tüm editörler son hız gazetelerine koşmadılar mı?.. Yani iki araba çarpışsaydı, ikisinde de birer editör çıkacaktı…
Ertesi gün tüm köşe ve sayfalardaki “AKP’ler “Ak Parti” olmuştu…
*
“Alçak…”
“Pislik…”
“Zibidi…”
“Utanmaz…”
“Hain…”
“Namussuz…”
Kim bunlar?..
Biz…
İtirazsız…
*
Yazarları patronların susturması gerektiğini açıkladı o gün:
“Maaşlarını sen veriyorsun…”
Patron anladı tabii…
Patronların eline kovulacakların listesi tutuşturulmadı mı?..
Büyük gazetelerde eleştiri yazanlar kovuldu… Tümünün yerinde şimdi Başbakan’ın danışmanları, yandaşları, yalakaları yazmıyor mu?..
Aç bak…
*
Yüz gazeteci hücredeydi…
Şu anda dahi Tuncay Özkan, Merdan Yanardağ gibi tırnaklarına kıyamadığımız meslektaşlarımız hapiste…
Kılın kıpırdamıyor…
Dünya ayağa kalktı da bizim cemiyetlerimizin, konseylerimizin sesi çıkamadı beş yıl…
Protesto gösterisi düzenlendi otuz kişi anca…
Gazeteci olmayanlar geldi, kıçını kaldırıp cama bile çıkmadın…
*
Kentlerde altı filiz genç öldürülürken görmezlikten gelip penguen yayımlamak “talimat”sız mıydı?..
Yani “alo” diye pengueni mi aradı?..
*
(Yazarın notu: Bunları Fatih Altaylı’nın genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazeteden kovulmuş birisi olarak yazıyorum…
İçimdeki kızgınlığın dumanı henüz tüterken…
Ama elini vicdanına koy…)
*
Sadece Fatih midir?..
Tecavüz edilmiş bir medyanın günah çocuklarıyız…
Sus…