Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge’nin bugün (28.09.2010) köşesinde kaleme aldığı yazısı oldukça düşündürücü… Başbakan ile Kılıçdaroğlu’nun ayaküstü yaptıkları kısa görüşmeden çıkardığı sonuçları ele aldığı yazısında şöyle bir cümle kullanmış:
“… Beni umutlandıran işte budur. Çünkü yeni anayasa aynı zamanda Türkiye’nin kendisini ‘yeniden tarif etmesi’ anlamına gelecektir. Bu ‘yeni tarifle’ herkesin kendi kimliğini, inançlarını, kültürünü özgürce yaşayabileceği güçlü bir Türkiye oluşabilir.”
Öncelikle Fatih Çekirge’ye sormak gerekmez mi?
 “Yeni tariften” size göre ne anlamamız gerekiyor?
 Yazınızda net bir açıklama mevcut değil. Eğer konuyu vatandaşın anlayışına bırakıyorsanız, “Yeniden tarif” derken şöyle bir varsayım da mı bulunmalıyız?
“Devletin şekli:
Türkiye Devleti bir ‘Türkiye Birleşik Federasyon Devletleri’ dir. Başkanlık sistemi ile yönetilir.
 
Cumhuriyetin nitelikleri:
‘Türkiye Birleşik Federasyon Devletleri’, ‘Türk ve Kürt toplumunun’ huzuru, dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, demokratik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
 
Devletin Bütünlüğü, Resmî Dili Bayrağı, Millî Marşı ve Başkenti
‘Türkiye Birleşik Devletlerinin’ resmî dili Türkçe ve Kürtçe’dir.
Bayrağı, iki bayraktır; Beyaz ay yıldızlı al bayrak ve sarı, yeşil, kırmızı federasyon bayrağıdır.
Millî marşı yoktur…
Payitahtı (Başkenti) İstanbul’dur. Ancak yerel yönetimler tarafından yönetilir.”
 
Sizin cümlelerinizden hareketle “Türkiye’nin yeniden tarifinden” bunları mı anlamalıyız? Zira yeni Anayasa’da Türkiye’nin yeniden tarifi ancak Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesi ile olabilir. Aksi takdirde akan kanın başka türlü durması pek de mümkün görülmüyor…
 
Ne diyor bölücü terör örgütünün siyasi temsilcisi olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yetkilileri?
 
“Özerklik istiyoruz.”
“Ana dilde eğitim istiyoruz.”
“Türk Bayrağı’nın yanında kendi bayrağımızda olsun istiyoruz”
 
Kürt kökenli bir yazar da çıktığı televizyon programında Anayasa’nın ilk üç maddesini kastederek şöyle diyor:
 
“Değiştirin! Allah’ın emri mi?”
 
 *
Şöyle bir soru sormak gerekmez mi Fatih Çekirge’ye ve kendisi gibi düşünenlere:
1984 yılında, Siirt’in Eruh ilçesinde yaptıkları ilk saldırı tarihi olan ve dört Mehmetçiğin şehit olduğu 15 Ağustos’u selamlayarak, cinayetlerinin yıl dönümlerini kutlayanlar,
Özerklik, federasyon, iki dil, iki bayrak isteyenler ve bu uğurda sivil, asker, kadın, çocuk demeden kan dökenler,
Anayasa’nın ilk üç maddesi istedikleri şekilde düzenlenmezse…
Akan kan durur mu?
Soruyu bir de başka şekilde soralım:
Türkiye parçalanmadan “Kürt sorunu” çözülebilir mi?
Aynı zamanda, halk oylamasında “Hayır” diyenlerin, yani yüzde 42’nin de ortak endişesidir bu sorular.
Çözüm ise bu soruların cevaplarında yatmaktadır…
Son söz:
Türkiye’nin tarifi Anayasa’nın ilk üç maddesinde verilmiştir...
Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez…
 
Tülay Hergünlü
İstanbul, 28.09.2010