İnanan herkes; inandığı için kendisinin iman sahibi olduğunu, doğal olarak da mümin olduğunu söyler ve iddia eder.
Peki! Kur’an’da müminlerin kimler olduğu hakkında neler yazdığını hiç araştırdınız mı?
Tefekkür(düşünmek) etmek; her zaman insanın doğrulara ulaşmada en büyük yardım gördüğü bir özelliğidir. Her zaman birey, bilgileri ile kendisini sorgulamalı ve durumunu bilerek hareket etmelidir. Doğru insan ve doğru toplum oluşması yönünde çok ciddi adımlar atılmasında bunun yapıcı bir katkısı olacaktır.
Mümin olmakla şu yazdığımızın ne alakası var demeyin. Mümin olanlar tevhit içinde olurlar ve fırkalaşmazlar. Bu gün toplumumuzda tevhidin var olduğunu kimse söyleyemez. Eh, bize de bunları hatırlatmak düşüyor.
 
           BAKALIM NE KADAR MÜMİNİZ? KUR’AN BU KONUDA NE SÖYLÜYOR:
 
40 / MU'MİN – 40:Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).
Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.
 
Ayet’e dikkatlice bakarsak, nefsin temizlenmesi yönünde sâlih amel yapan kişilerin MÜ’MİN olduğu açıkça görülüyor.
Salih amel nedir? Ben salih amel yapabiliyor muyum? Mümkün değil. Bizlere din büyüklerimiz böyle bir şeyler öğretmediler. Öğrettiği şeyler ise, çoğu uydurulmuş hikâyeler. İnsanların çok büyük bir kısmı fırkalaşmış durumda. Birlik ve beraberliğimizi onun için sağlayamıyoruz.
 
91 / ŞEMS – 9:Kad efleha men zekkâhâ.
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
 
Nefsin temizlenmesi demek ki bizi kurtuluşa ulaştırıyor. Acaba biz kurtuluşa ulaştık mı?” Ne bileyim ben? Zaten kimse bilemez”; diyeceksiniz. Sen Allah’ın davetine icabet eder ve Allah’a tevekkül edersen, kurtuluşa ulaştıracağına da emin olursun. (13 / RAD – 14:Lehu da’vetul hakk(hakkı), Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır)).  
Peki, bizi felâha (kurtuluşa) ulaştıracak olan doğru nedir. Islâh-ı nefs peki nasıl olacak? Kimse bilmiyor.
Allah biliyor ve kur-an’a da yazmıştır.
İşte:
4 / NİSA – 49:E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).
(Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
“Hani bize öğretilen imanda “inandığımız için mümin idik?”
Yalnız günahları ne yapacağız diye sorarlarsa? Ne cevap veririz?
-TAMAM: Günahlarınız kadar yanıp bir dizi işlemden sonra cennete geçeceğiz
Tefekkür ettiniz mi(düşündünüz mü)? Kendinizi kandırılmış olarak düşünmüyor musunuz?
Hani derler ya; DOĞUŞTAN MI BÖYLE? YOKSA GERÇEKTEN Mİ SAFSINIZ?
Yüz yıllardır yutturuyorlar size, kendileri bilmedikleri ve yaşamadıkları için.
” 4 / NİSA – 49: (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar”.
 
Bakın!
1…Nefsimizi Allah temizliyor. Bizler değil.
2…Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder.” Kalbim temiz” demekle olmuyor.
3…Bu kişilere de” Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar”.  Siz ise biraz yandıktan sonra, kurtulacağınızı sanıyorsunuz.
Allah sizi diliyor mu? Dilemiyor mu?
Dudağınızı bükmeyin. Bilmiyorsan öğreneceksin “ilim Çin’de bile olsa” demiş Hz. Ali. Bu güne kadar duymamış isen. O zaman sana bunu öğretmekle görevli kişiler göz göre göre bizleri Cehenneme götürüyor. Bizler de onların ağzına bakıp, kendilerini bile kurtarmaktan aciz kişilerden medet bekliyoruz. Ayette söylediği gibi;” Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar”.
Allah bizi hangi şartlarda diler? Biz kendimizi nasıl dilettirebiliriz?
Allah bizi neden dilesin ki?
42 / ŞURA – 13:…..allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
……Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
 
13 / RAD – 27:Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
 
Siz, eğer Allah’ı dilerseniz. Allah da sizi diler. Dilemezseniz dalâlette kalırsınız. Ne yaparsanız yapın.
              FÎ SEBÎLİLLÂH(SEBÎLİLLÂHİ), ALLAH YOLUNDA
Allah yolunda olmak ne anlama geliyor? Nasıl Allah yolunda olmalıyız?
Aşağıda verilen ayette, Allah yolunda olanların, mümin oldukları ortada. Kendinizi Allah yolunda falan mı zannediyorsunuz? İnandığınız için mi öyle söylüyorsunuz? Yoksa sizi gene mi kandırmışlar?
VAY BE! HER YÖNDEN SİZİ KUŞATMIŞ, BİR İBLİS ORDUSU. ALLAH YOLUNDA DEĞİLSENİZ VE MAL İLE CAN İLE O YOLDA CİHAT DA EDEMİYORSANIZ
“SİZ, EVET SİZ MÜMİN TARİFİNE UYMUYORSUNUZ. “
 
49 / HUCURAT – 15:İnnemel mû’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).
Mü'minler ancak onlardır ki, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne îmân ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.
Yalancılar etrafınızda: Kelimeler ile oynayarak sizi dinin dışında, ibadet eden, bu neden ile de Allah’ın kulu olduğunuzu zannettirmeye çalışan yalancılar.Sırâtan mustekîmâ”’ya “doğru yol” olarak size yalan beyanda bulunanlar. Allah’a karşı bu koca yalanı söyleyenler…
Kur’an’da bu sırâtan (yol)mutekîmâ(istikamet lenmiş, Allah’a istikametlenmiş) olarak kullanılır ve bu yola sizi ancak Allah ulaştırır. Hangi şartta bizi bu yola ulaştırır? Bakalım ayette ne söyler Rabbimiz? 
 
4 / NİSA – 175:Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Allah'a âmenû olanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır.
 
Lütfen birkaç kez okuyun bu ayeti. Bizim Allah yolunda olmamız için hangi şartlar gerekiyor?
Şimdiye kadar size Allah’a ulaşmanın, Allah’ın yolunda olmak ve ayni zamanda, dalaletten kurtulup hidayet üzere olmak olduğunu söyleyen bir görevli oldu mu? Yoksa size güzel hikâyeler anlatıp uyutanların toplumu ne hale getirdikleri anlaşılmasın diye, süslü sözler ile sizi kandırdılar mı hep?
Bu huzursuz ve mutsuz halinizden dolayı sizden çok biz üzülüyoruz. Sizi ne kadar çok sevdiğimizi anlamıyor musunuz? Bu yazıları sizin felaha ermeniz için yazdığımızı. Sadece Allahın ırci’ î (geri dön) emrine uymanız, ona mülaki olmanız gerektiğini neden anlatıyoruz? Gelin bizim guruba girin ötekilere değil, demedik hiçbir zaman. Allaha davet ettik sizleri. Ona dost olun, kurtuluşa ulaşın diye. Allah da kendisine mülaki olmayanların çoğunluk da olduğunu söylüyor ayetinde.
 
30 / RUM – 8:E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).
Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yarattı. Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rab'lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) inkâr edenlerdir.
 
Bu insanlar neden inkâr etsinler ki? Acaba birileri “Allah’a ulaşmak diye bir şey yoktur, ölünce ulaşılır” diye kandırıyor mu? “Likâi” kavuşmak, buluşmak anlamına geliyor. Allah ile buluşmayı ret edenlerden misiniz?” Rabbine dön” emrine karşı gelenler kâfir değil mi?
 
89 / FECR – 28:İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!
 
FÎ SEBÎLİLLÂH(SEBÎLİLLÂHİ), ALLAH YOLUNDA OLMANIN MÜKÂFATI.
Yaptığımız amellerin derecatı ne kadardır,hep merak ederiz.Bir sürü rakamsal söylentiler kafamızı karıştırır ama net bir bilgi yoktur.
ALLAH YOLUNDA OLMAYAN BİR KİŞİNİN DERECATI.( İnanan müminler için)
 
6 / EN'AM – 160:Men câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
Kim (Allah'ın huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, onundur. Ve kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Ve onlar zulm olunmazlar.
 
İnandığı için iman ettiği zannında olan kişilerin amellerine karşılık. Allah bir’e on gibi bir mükâfat veriyor. Allah’ın istemediği bir işlem yaparsa bir’e bir derecat kaybettiriyor. Bu, zan ile dinini yaşayanlara yeterli gelebilir. Bizim için yeterli değildir.  
 
ALLAH YOLUNDA OLAN KİŞİNİN DERECATINA BİR BAKALIM: (Gerçek müminler için)
 
2 / BAKARA – 261:Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir.
 
Yukarıda Nisâ’nın 175.inci ayetinde bahsedilen Allah’a ulaştıran yola, yani Sırat-ı Mustakîm'e Allah tarafından ulaştırılan kişiye, sadece bir dileğinin karşılığı olarak Allah’a ulaşmayı dilediği için, derecatı bir’e on yerine bir’e yüzden başlayan ve bir’e yedi yüz’e varan derecatı veriliyor. Sadece, Allah’ın davetine icabet etmenize karşılık,
Allah’a ait olan ve bize üflediği ruhunun geri dönmesi için, bizi yaratan Allah’a biz ölmeden Ona mülaki olmayı dilemeliyiz ki, Allah da bizi dilesin de GERÇEK MÜMİN olalım.
Ve bu ayetleri yaşamanın güzelliğini tadalım.
 
8 / ENFAL – 1:Yes’elûneke anil enfâl(enfâli), kulil enfâlu lillâhi ver resûl(resûli), fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Sana ganimetlerden sorarlar: “Ganimetler, Allah'ın ve Resûl'ündür.” de. Artık Allah'a karşı takva sahibi olun ve aranızdaki durumu (sahip olduğunuz hali) ıslâh edin (düzeltin)! Eğer mü'minlerseniz, Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat edin.
 
8 / ENFAL – 2:İnnemel mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler.
 
8 / ENFAL – 3:Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).
Onlar namazlarını ikame ederler (kılarlar) ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler.
 
8 / ENFAL – 4:Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.
 
8 / ENFAL – 1Artık Allah'a karşı takva sahibi olun:
Bu takvanın nasıl olması gerektiğini öğrenmediğinizi biliyorum. Çünkü öğretenler de bilmez.(30 / RUM-31:Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.)
Demek ki gene bizi Yaradan’a yönelir, O’na ulaşmayı dilersek takva sahibi oluruz.
 
50 / KAF – 31:Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin.Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.
Cennetin ne kadar yakın olduğunu görebiliyor musunuz? Bu Allahın üzerine aldığı vadidir.
 
Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir): Size 54 farzın içinde zikir’in olmadığını ve bunun da Kur’an’da farz olduğunu anlatmadılar değil mi? Neden bir farzı yapmaktan sizi uzaklaştırmışlar, hiç düşündünüz mü? Neden cezbeli olanlara (Peygamberimiz SAV de de vardı) “meczup” dendiğini düşündünüz mü? Gerçek mümin olmak için bunlar Kur’an’a göre şart değil mi?
Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler: Ayetlerin okunması insanın imanını arttırdığını duyup yaşadınız mı?
İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır: Gerçek mümin olanların Rab'lerinin yanında dereceleri vardır.
Biz müminsek bu derece sistemini bilen biri var mı?
İşte böyle: Gerçek mümin varsa, gerçek olmayan mümin de var demektir. Sizler evet, sizler gerçek mümin misiniz? Kur-an’da bahsedilen şartlara uyuyor musunuz? Yoksa sizleri yalanları ile bir şekil verip: “Bu imandır ve müminler böyledir” diye her dönem hayy(diri) olan Huzur Namazının İmamı ve onun görevlilerini sizlere düşman gibi göstererek alay edenlerin safsataları peşinde gitmekte kararlı mısınız? O zaman işiniz çok zor.
ALLAH’A EMANET OLUN