Tayyip Erdoğan, Dersim üzerinden psikolojik operasyonuna yeni başlamadı. Konuyu ilk gündeme getirdiğinde “Dersim dağlarının bombalanması” ndan bahsediyordu. Bombalayan, ilk kadın pilot Sabiha Gökçen idi. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın bir milletvekili, bu adın havaalanından silinmesini istiyor. Yani Erdoğan’a sözcülük yapıyor..

Biz o zaman “Bugün Cudi dağını, Gabar dağını Tayyip Erdoğan bombalatmıyor mu?” diye sormuştuk. Yani devlete karşı bir kalkışma, silahlı bir isyan varsa meseleyi gül atarak çözemezsiniz demek istiyorduk. 

***

Seyit Rıza, Tunceli’de devlet otoritesini kabul etmemiş, bağımsız bir devlet kurmak istediğini açıkça söylemişti. İngiltere’den de mektupla yardım istemişti! 30 bin silahlı adam ile devlete meydan okumuş, jandarmalara saldırarak, köprüleri yıkarak çatışmayı başlatmıştı. 
Devlet, bölgeye ancak 25 bin asker sevk edebilmişti. Olay basit bir aşiret isyanı değil, ciddi bir kalkışma idi. Onun için sertlikle bastırıldı. İsyancı aileleri ise sürgün edildi. İsyana kalkışan, sonucuna da katlanacaktı. Tabii böyle bir operasyonda aşırılıklar da yapılmıştır.
Şimdi Cumhuriyet ile hesabı olanlar, Alevileri de kendi emellerine alet etmek ve ayrıca onların desteğini CHP’nin ve Cumhuriyet’in arkasından çekmek için Dersim meselesini istismar etmeye çabalıyor. Oysa, mesele, Tunceli’de tarih boyunca süren feodal egemenlerin, yeni kurulan devletin egemenliğini tanımaması ve Fransa’nın da kışkırtması sonucunda devlet kuvvetlerine saldırması ile alevlenmiştir. Tarihçi Ahmet Efe, “Çerkez Ethem” adlı eserinde Fransız gizli servisinin Tunceli ile irtibatı Ürdün üzerinden nasıl sağlandığını incelemiştir.. 

***
 
Geçen Nisan ayında da konu gündeme geldiğinde “Kılıçdaroğlu’nu uyarıyorum; bu operasyon, Atatürk’ü ülkenin temelinden sökmek, böylece Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarmak için tezgâhlanmıştır! Bu itibarla Türk halkını, kendi bindiği dalı kesmekten kurtarmak için meseleyi açıkça ortaya koymaktan başka çare yoktur” şeklinde bir yaklaşımımız olmuştu. Yine aynı görüşteyim. 

Peki neydi meselenin esası.. Tunceli’de devleti tanımayan bir yapı, Osmanlı zamanından beri vardı ve hükümetlerin politikası, bu işi zaman içinde politika ile halletmek şeklindeydi. Atatürk, 1936 yılında Hatay meselesine bizzat el koymuştu. Ağırlaşan hastalığına rağmen her an Hatay için çalışmaktaydı. 

Dersim ayaklanması işte tam da bu sırada patlak vermişti. 

***

Tarihçi Ahmet Efe, Dr. Suat Akgül’ün, “Dersim İsyanları ve Seyit Rıza” eserinden aktarıyor:
- “Fransa, Dersim isyanını organize ederek hem ta öteden beri beslediği Kürtlere bir otonomi veya bağımsızlık kazandırıp onların hâmisi olma hem de Türkiye’nin dikkatini Hatay’dan çekerek kendi iç sorunları ile uğraşmasını amaçlıyordu. Öte yandan isyanın tüm Türkiye’ye yayılacak bir Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmesi de Fransız istihbaratınca öngörülmüştü. Bu doğrultuda Hatay sorununun hız kazandığı yıllarda Fransızlar, ajanları İzzettin aracılığıyla Dersim’de dini lider ve aşiretler üzerindeki etkisi olması sebebiyle Seyit Rıza ile ilişki kurmuşlardı.

- O sıralarda Fransız gizli servisi kontrolünde bulunan Suriye merkezli Hoybun cemiyeti tarafından 1933 ve 1934 yıllarında Türkiye’ye gönderilen Ermeni Boğos ve M. Nuri Dersimi de uzun zamandır Dersim ve civarında birtakım gizli çalışmalar yapıyorlardı. Suriye’den özellikle Fransız istihbaratınca yönlendirilen Ermeniler, Dersim’in içlerine doğru yayılıyor, birtakım gizli ilişkiler içine giriyorlardı. 
- Dersim isyanından hemen önce Suriye sınırlarından Türkiye’ye kimliği bilinmeyen dört ‘komitacı’ geçer. Bunlardan birisi Hozat’ta yakalanır. Ancak diğerleri Tunceli’nin içlerine doğru ilerler. İsyan da bu gelişmelerin hemen sonrasında patlak verir. İsyanın ilk hareketi Kahmut köprüsünün yakılması olayında da Ermeni asıllı Demirci Mustafa kullanılmıştır. İsyan sırasında Seyit Rıza’nın ele geçirilen çadırında yapılan aramada da Ermenice kitaplarla üzerinde Ermenice yazılar olan bir taç bulunmuştur.” 

***

Yani Kılıçdaroğlu, Ermeni diasporasının politikasından bahsederken haksız değildir. Fakat, CHP içinden de hiç kimse bu politikanın değirmenine su taşımamalıdır. 

Çünkü Tayyip Erdoğan ve ekibinin asıl meselesi Cumhuriyetle hesaplaşırken, Alevileri de yanına çekebilmektir.