Yaklaşan 1 Mayıs, birlik mücadele ve zafer günü. İşçi sınıfının zengin egemenlerin karşısına dikilip gücünü gösterdiği uluslar arası bir gün. Yeryüzü emekçilerinin ortak marşının çağrısıdır 1 Mayıs:

     Yeryüzünün lanetlenmişleri, ayağa kalkın! Açlığa mahkûm edilenler, ayağa kalkın! Köleleştirilmiş kitleler, ayağa kalkın! Dünya kökünden değişecek, bu sistemde hiçbir şey olmayan bizler, her şey olunca!

      Biz emekçiyiz. Fabrikada kendi içer gibi tütün saran, bütün insanlar gibi hayal kuran, yedisinde de, yetmişinde de adı değişmeyeniz. İt gibi sömürülürüz! Makineler, klavyeler diken gibi her gün batarken beynimize yığın, yığın çaresiz yalnızlıklara mahkûm edilmek isteniriz. Elleri mağrur, hayatı kırbaç, ekmeği zor olanlarız. “Bizim bildiğimiz devlet ezer, yasalar bize karşı hep hile yapar. Vergi, yoksulun kanını emer. Zenginin hiçbir yükümlülüğü yoktur. Gözetim altında tutulduğumuz yeter!”

       Oysa biz sabrı yere çaldığımız zaman, güzel hayallerimizden ürperir tüm dünya…

       Biz başka yaşam isteriz, bizi hiçe sayanlar bilsin, bundan sonra her şey biziz…

       Farklı uluslardan, farklı coğrafyalarda, dünyanın pek çok ülkesinde yüz milyonlarca işçi, 1 Mayıs’larda aynı gün alanlara çıkıp Enternasyonalin diliyle konuşuyor, sermayeye karşı olan öfkemizi haykırıyoruz.

       Öfkemiz, zengin sınıfın küresel hâkimiyetine karşıdır. İşte bakın, Türkiye zenginleri ve emperyalist kapitalistler Suriye’ye saldırı için gün sayıyorlar. Oysa biz egemen zenginlerin sınıf çıkarları için ölmeye ve sınıf kardeşlerimizi öldürmeye sürülecek hazır asker miyiz? Bunun yanıtını da emekçilerin uluslararası marşı vermiş: “Aramızda barış olsun, zalimlere karşı savaş! Ordularda grev başlatalım, dağıtalım safları! Bırakmazlarsa eğer, bu yamyamlar, bizden kahramanlar yapmayı; yakında öğrenecekler ki kurşunlarımız kendi generallerimiz içindir!

      Biliriz ki, düşmanlıklar milletler arasında değil, sınıflar arasındadır. Biz tüm uluslardan emekçiler biriz, birliğiz, halkların kardeşliğini savunuruz. Emperyalist ve bölgesel bir savaşa karşı sınıf savaşını yükselterek karşı çıkarız, tekellerin çıkarları için gidip de hükümetlerin yanında saf tutmayız. Biz emekçiler Türkiye’nin Ortadoğu’da emperyalizmin hizmetinde, kâr hırsının peşinde saldırgan bir güç hâline gelmesine karşıyız.

      Zaten artık her şey açık: Küresel kriz kim kime karşı iyice belirginleştirdi: Zenginler emekçi sınıfına karşı savaş ilan etmiş! Oysa bu kriz kapitalizmin, kapitalistlerin krizidir. Kapitalistlerin krizinin faturasını biz emekçiler ödemeyeceğiz. Kendilerini tanrılaştırarak iğrençleşen enerji, kimya ve finans kralları bugüne kadar ne yaptılar ki, bizleri sömürmek dışında? Marşımız şöyle devam ediyor: “İşçinin yarattığı her şey, bu çetenin kasalarındaki külçelere dönüşmüş durumda. Bunları geri vermelerini emrederken işçi sınıfı ve yoksullar, yalnızca, kendisine ait olanları istiyor.”

       Artık, kral çıplak diye haykırma zamanı: Kapitalizm, ücretli kölelik düzenidir. İş katliamlarının, aşırı çalışmanın, işsizliğin, güvencesizliğin, geleceksizliğin temelinde ücretli kölelik sistemi var. Egemen zenginlerin demokrasisinin temelinde ücretli kölelik var. Yaşadığımız çalışma köleliği var kardeşim! Daha fazla değil, daha az çalışmak (6 saatlik iş günü talep etmemizin önünde hiçbir engel yok.!)

       Görüyoruz, yaşıyoruz: Kapitalizm, eğitim ve sağlıkta daha fazla sermaye biriktirmek, parasız eğitim ve sağlık hakkını bütünüyle toprağa gömmek demek. Kapitalizm, çocukların, gençlerin sermayeye daha gelişim çağının başında taze kan olarak sunulması, buna karşı çıkanların egemen zenginlerin ve kolluk kuvvetlerinin barikat, tazyikli su, gaz, cop demokrasisine maruz kalması demek.
       Emekçi Kardeşlerim,

       Bu yaşadığımız hayat mı? Kapitalizmin ücretli köleleri olarak daha ağır koşullarda çalışmaya ve daha ağır koşullarda sömürülmeye mahkûm ediliyoruz. Mali sermaye bütün dünyaya pençelerini geçirdi; insanı ve doğa kaynaklarını sömürüyor, yok ediyor, bütün dünyayı köleleştiriyor.

       Yetmedi mi? Yaşamlarımız, işimiz ve geleceğimizle ilgili tüm kararları tekeller alıyor. Her şeye para hükmediyor. Bütün ilişkiler metalaşmış, insan dâhil alınıp satılmayan hiç bir şey yok. İhtiyaçlar artan ölçüde karşılanabilecekken en yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamakta dahi zorlanıyoruz. Sömürü ortadan kalkabilecekken artıyor. Çalışma hafifleyebilecekken ağırlaşıyor. Çalışma süreleri azalabilecekken uzuyor. Teknolojinin böylesine geliştiği bu yüzyılda işçi ölümleri her geçen gün artıyor.

       Bizim reforma değil, yeni bir hayata, yeni bir siyasal, ekonomik, toplumsal sisteme ihtiyacımız var. İnsanlığın binlerce yıllık acılarına mal olmuş devletin, pasaportların, ulusların, sınıfların, paranın, reklâmların, orduların, polisin, hapishanelerin, olmadığı bir dünya.

       Ne bir düştür bu, ne bir hayal! Bütün hücrelerinden özgürlük fışkıran, bize kurtuluşu getirecek yeni bir umuda ihtiyacımız var. Boyun eğmeden yaşamaya, onurumuzu korumaya, bugünü ve geleceğimizi ellerimize almaya, mücadele ederek ve savaşarak özgürleşmeye ihtiyacımız var.

      Şimdi dünyanın her tarafındaki emekçi kardeşlerimizle aynı şarkıyı/marşı söyleme zamanı. Şimdi 1 Mayıs Marşımızı dost düşman herkese dinletme ve hep bir ağızdan söyleme zamanı.