İşçi ve emekçiler giderek daha fazla esnek ve güvencesiz çalıştırmanın, taşeronlaştırmanın ve ucuz iş gücü olarak sömürülmenin girdabına sürükleniyor. Sermaye, çıkardığı yasalarla emekçiler üzerindeki sömürüsünü katmerleştiriyor, örgütsüzleştirerek birlik olmalarını ve mücadele etmelerini de olanaksız hale getirmeye çalışıyor.

     4+4+4 gerici eğitim yasası, KESK yönetici ve üyelerinin hukuksuzca tutuklanmasıyla KESK’in hem itibarsızlaştırılmaya çalışılması hem de sendikalı kamu emekçilerine gözdağı verilerek örgütsüzlüğün dayatılması; emekçilerin hem kendi sınıfsal sorunları hem de özgürlük talepleri etrafında örgütlenmelerini zorunlu hale getirmiştir. Haziran ayaklanması bir kez daha göstermiştir ki emekçilerin, işsizlerin, yoksulların ve toplumun ezilen her kesimi ancak birlikte mücadele ettikleri sürece kazanabilir.

      İşte, Kamu Emekçileri Birliği, kamu emekçilerinin, sendikalarda tabanda birliğini ve dayanışmasını ilmek ilmek örme amacıyla hareket eden bir gelenekten geliyor. KEB, içerisinde uzun yıllar yer aldığım “Sınıf Sendikacılığı Hareketi, Memurların Devrimci Birliği ve ESP’li Emekçi Memurlar” olarak kendisi tanımlayanların mücadele dolu mirasına dayanıyor.

     Neden KEB? Başka bir isim değil de KEB sorusunun yanıtını iki ana noktada açıklayabiliriz. Birincisi, kamuda yaşanmakta olan iş süreçlerindeki değişim, kamuda işçileşme süreci. Ki bu, aynı zamanda bir geçiş süreci, ara süreç olarak da tanımlanabilir. İkincisi, devletin özelleştirme, taşeronlaştırma politikalarına karşı kamu haklarının ve hizmetlerinin savunulmasının bir sonucu olarak KEB adının kullanılması, bir araya gelen kamu emekçileri tarafından benimsendi.

       Kamu Emekçileri Birliği (KEB), emekçilerle birlikte politika yapmak yerine emekçiler adına politika yapan kamu emekçileri sendikalarına karşı, taban katılımını esas alan, katılımcı demokrasinin sendika yönetimlerinde temel alınması gerektiğini savunur. Ayrıca, sendika yönetimlerinin gittikçe artan bürokratik tarzdaki işleyişine, sınıf mücadelesini günübirlik taleplere indirgeyen anlayışına karşı mücadele etmeyi ve sınıf sendikacılığı anlayışı ile kamu emekçilerini hem ülkenin sorunları hem de emekçilerin ekonomik-sosyal talepleri etrafında politikleştirmeyi kendine görev edinir.

       KEB, sendikaları politik ve ekonomik hareketsizliğe götüren, işçi ve emekçiler arasında ortak mücadele hattını öremeyen yaklaşımın, sendika yönetimlerindeki anlayışların hegemonya savaşı ile dar ve grupçu yaklaşımlar olduğunu tespit eder. İşçi-emekçilerin ortak mücadelesinin oluşturulması için emekçilerin sendikalara etkin katılımını savunur ve bunun için mücadele eder. İşçi sınıfının, emekçilerin ve ezilenlerin her kesiminin kurtuluşunun kapitalist sistemle mücadele etmekten geçtiği ve kurtuluşun sosyalizmde olduğu anlayışı ile hareket eden KEB, kamu emekçilerinin öz örgütleri olan sendikalarda aktifleştirmenin yanında kamu emekçilerinin devrim ve sosyalizm hedefleri doğrultusunda örgütlenmesinin önünü açar ve sendikaları sosyalizm mücadelesine yakınlaştırmaya çalışır.

        KEB, anadilde eğitim hakkı, zorunlu din dersinin kaldırılması, emekçilerin güvenceli gelecek hakkının korunması, kadınlar üzerindeki ayrımcı uygulamalara son verilmesi, emekçilerin örgütlü mücadele ile kazandıkları iş güvencesi hakkının korunması, grevli toplu sözleşme hakkının kazanılması ve anti-demokratik uygulamaların ve yasaların kaldırılması için mücadele ilkesini esas alır. Sendikaları, emekçilerin öz örgütü olarak rolünü yerine getirmesi için mücadele eder.

        KEB, kamu emekçilerini işyerlerinde, birimlerde, iş kollarında, sendikalarda örgütlenmeye çağırır. Emekçilere tepeden bakan ve onlardan öğrenmek yerine onlara öğreten burjuva sendikal yaklaşımlara karşı emekçilerin sendikal mücadelede kendilerini birer özne olarak konumlandırmak için çaba gösterir. Sendikaları, fiili meşru mücadele zemininde yürümek isteyen emekçilerin basıncını örgütler. Sendikaları, tutarlı ve emekçilerden yana bir çizgiye çekme mücadelesi verir.

        Haziran direnişi emekçilerin örgütlendikçe güçleneceğini, yaşamları ve emekleri üzerinde direnerek söz sahibi olabileceğini, insanı insana yabancılaştıran, insanın, doğanın, emeğin sömürüsünü bize dayatan kapitalizme inat birlikte üretebileceğimizi, politika yapabileceğimizi, örgütlü mücadele ile kazanabileceğimizi gösterdi.

      Kazanmanın yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini devraldığı mirastan da iyi bilen KEB, kamu emekçilerinin sendikalarına sahip çıkması, emek mücadelesinin yeniden ve daha güçlü bir biçimde ayağa kaldırılması, fiili meşru mücadele hattının yeniden kazanılması ve ülkenin politik sorunlarında emekçilerin kendi sözünü söylemesi için kamu emekçileri tez elden KEB’de örgütlenmeli, birlikte politika yapmalı ve mücadele çıtasını yükselmelidir.