Şeker-İş Sendikası Bor Şube Başkanı Atalay Demirörs, Ankara Büyük Anadolu Otelde yapılan 50. Yıl Kutlama etkinliği çerçevesinde "Şekerin Geleceği Sempozyumu II’’ toplantısında şekerin sorunlarını dile getirdi.


Türkiye’de, hem tarımsal kalkınmanın, hem de endüstriyel gelişmenin en önemli kurumsal yapılarından biri şeker sanayidir. Şeker fabrikaları, tarımsal kalkınma ve sanayileşme konusunda örnek olarak ele alınabilecek kuruluşlardır. Bu yapı içinde tarımsal topraklarda; işletmecilik, gübre kullanımı,tarımsal alanların ıslahı, çiftçi eğitimi,pancar kooperatifçiliği ve hayvancılık, yem üretimi gibi tarımsal faaliyetlerin bütününü düzenleyen çalışmalar yapıldığı gibi, şeker pancarının üretim prosesinde başta şeker olmak üzere, yem, alkol, tohum, biyoetanol gibi çeşitli ürünler elde edilmektedir. Şeker üretim süreci, tarımsal katma değer yarattığı gibi gıda sanayi başta olmak üzere Petro-kimya, maya ve ilaç gibi çeşitli sektörlere de ham madde veya girdi üretmektedir. Şeker Sanayii, hem tarımsal üretimin düzenlenmesine katkı yapan, hem tarımsal endüstrilerin kurulmasını sağlayan, hem de doğrudan doğruya endüstriye değer aktaran bir sektördür.

Şeker-İş Sendikası olarak, özelleştirme girişimlerine karşı verdiğimiz mücadele, sadece biz işçilerin işimizi kaybetme mücadelesi değildir. Türkiye Şeker sanayi İşçileri Sendikasının yaptığı mücadele, ülkesine karşı sorumluluğunun gereği olan bir mücadeledir.Ülkemize, alın teriyle çalışan emek gücüne, üreticimize hatta ailelerine ve çocuklarına duyduğumuz sorumluluk anlayışı gereği çalıştık, çalışıyoruz. Hedefimiz; ülkemizi ve Türk şeker sektörünü bir basamak daha üstye taşımak, sektörümüz adına  verilen siyasi kararın oluşturulacak yeni bir kalkınma  modeli ile taçlandırmaktır. Sonuca giden yolda atılacak adımlar ve dünya uygulamalarını referans alan politikalar ışığında ülkemizde şeker üretiminin sürdürülebilirliği garanti altına alınmış olacaktır. Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından biri olan sektörümüzü doğru bir biçimde değerlendirmek durumundayız. Şeker sanayinin geleceğinin aydınlığa kavuşması adına yeni bir gelişme stratejisi veya takip edilmesi gereken yeni bir yol haritası ortaya koymalıyız. Tarımsal gelişme ve bölgesel kalkınmayı desteklemekten bir hayli uzak tutan; hatta şeker sanayini yok etmeye dönük kalıpların deşifre edildiği mevcut özelleştirme stratejisi bütünüyle rafa kaldırılmalıdır. Türkşeker’in bir an önce Özelleştirme idaresinden alınıp, yeni yapı içerisinde fabrikaların rehabilite edilmesi için kendi yönetim yapılarına sorumluluk verilmesi gerekir. Türkşeker’e bağlı kuruluşlar, özerk bir yapı olarak üç kuruluş bünyesinde ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmelidir. Sektörü bilen yönetici kadrosuyla,uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla,mühendislik ve teknik bilgisiyle piyasa güçlerine karar verme yetki ve sorumluluğu bu yeni örgütlenmenin temel kriteri olmalıdır. Bu kuruluşlar ile şeker pancarı üreticileri başta olmak üzere, hayvan yetiştiricileri, çalışanlar ve yan sanayi yöneticileri,yeni bir sektörel yönetim modeli kapsamında buluşturulmak durumundadır. Türk şeker sektörümüz çiftçiden başlayan üretim prosesinin her aşamasında katkı yaratan paydaşların oluşturduğu, kooperatiflerin yer aldığı,bir sorumluluk ve katılım modeli ile dinamik bir işleyiş kazanacaktır.

 

İki teneke, tahta iskele ve kırık bir masadan yıkılmaz bir kaleye dönüşen Türkşeker Sektörümüzün 50. Kuruluş yıldönümün de dünden bugüne kadar tüm emeği geçenleri kutluyor. Şeker-İş Sendikası olarak, saygılarımızı sunuyoruz.

ŞEKERİN GELECEĞİ ‘SEKTÖRDE YILDIZ ÜLKE OLABİLİRİZ’ SEMPOZYUMU II
SONUÇ BİLDİRGESİ


04-05 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Otel’de Şeker-İş Sendikası’nın öncülüğünde Türkiye’nin çeşitli illerindeki sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, konunun uzmanları ve siyasilerin katılımıyla gerçekleştirilen “Şekerin Geleceği-Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz konulu sempozyum sonuç bildirgesi şu şekildedir.

-Ülkemizde kurumsal alt yapısı ve insan gücüyle, üretim potansiyeli ve yarattığı katma değerle şeker sektörünün mevcut üretim potansiyelinin değerlendirilmesi suretiyle ‘sektörde yıldız ülke’ iddiasını gerçekleştirmek adına dünya ile rekabet edebilirliği güçlü, ihracat potansiyeli yüksek ve şeker üretimini garanti altına alan endüstriyel bir yapının oluşturulması temel öncelik olmalıdır.

-Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından biri olan şeker sanayinin geleceğinin aydınlığa kavuşması adına GENİŞ KATILIMLI, ÇALIŞANLARIN VE KAMUNUN DA İÇİNDE YER ALDIĞIÜRETİCİ BAZLI SEKTÖREL KALKINMA MODELİ’ İÇİN gereken yeni bir yol haritasının oluşturulmasına olanak sağlayacak hukuki alt yapının hazırlanması gerekmektedir. Nitekim sektörel yönetim modeli kapsamında; başta şeker pancarı üreticileri olmak üzere çalışanlar, hayvan yetiştiricileri, yan sanayi yöneticileri ve çiftçiden başlayan üretim prosesinin her aşamasında katkı yaratan paydaşların içinde yer aldığı bir katılım modeli ile Türk Şeker Sektörü dinamik bir işleyiş kazanacaktır.

-Bu perspektifle, Türk şeker özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak özerk bir yönetim yapısına kavuşturulmalı, teknolojik gelişme ve yenileme yatırımları konusunda imkan verilmeyen fabrikaların yeni yapı içerisinde rehabilite edilmesi için kendi yönetim yapılarına sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Türk şeker bünyesindeki fabrikalar; sektörü bilen yönetici kadrolarıyla, uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla, mühendislik ve teknik bilgisiyle, piyasa süreçlerine karar verme yetki ve sorumluluğu kriteri doğrultusunda ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmelidir.


- Tarımsal kalkınmayla, endüstriyel gelişmeyi dengeli bir şekilde yürütecek bu strateji için, şeker fabrikalarının sosyal amaçlı üretim yapan tesislerine yatırım yapılması ve üretim şartlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.  Bu yaklaşım, tarımsal destek politikalarıyla da teşvik edilmeli, bölgesel kalkınmanın etkin hale getirilmesi sağlanmalıdır.

-Tarımsal kalkınma, gıda sanayi, petro-kimya sanayi, maya, kozmetik, ilaç endüstrilerinin yanı sıra petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına milyarlarca dolar harcayan ülkemizde cari açık sorununun çözümüne katkıda bulunacak alternatif ve temiz bir enerji kaynağı olan biyoetanol üretimi, şeker sanayinin yarattığı dolaylı etkiler gözetilerek teşvik edilmeli, düzenleyici tedbirler alınmalıdır.

  
-Sağlıklı gıda üretimine olan talebin hızla yükseldiği, dolayısıyla organik gıda endüstri ürünleri üretiminin önem kazandığı bugün; dünya ülkeleri nişasta bazlı şeker (NBŞ)  kökenli yapay tatlandırıcılar ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların sağlık boyutunu tartışmakla beraber yüksek früktozlu mısır şuruplarına ilişkin insan sağlığını tehdit eden birçok saptama bilimsel raporlar vasıtasıyla ortaya konmaktadır. Bu sebeple Türkiye’nin sağlıklı gıda tüketimi için, sağlıklı şeker üretim potansiyelini her geçen yıl daha da daraltan NBŞ kotaları, pancardan şeker üreten AB ülkelerinde uygulanan seviyeye indirilmelidir.

Sonuç olarak; sektörde yıldız ülke olabilmemiz için şeker pancarı sektörünün bütün paydaşlarını bir araya getiren  “pancar çalışma grubu” adı altında, dünya ölçeğinde yaşanan gelişmeleri, olumsuz/tutarsız ve güncelliğini yitirmiş mevcut özelleştirme politikalarını yeniden ele alan ve bu çerçevede yeni bir şeker üretim stratejisi oluşturacak, gönüllülük temelinde bir yapının zaman geçirilmeksizin kurulması hedeflenmiştir.












Editör: TE Bilişim