Son günlerde yazılı basında Türkiye Şeker Fabrikalarının yüksek maliyet ve tam kapasite çalışamamaktan ötürü zarar eden bir kurum olduğu iddialarının yer aldığı bir takım dayanağı olmayan, mesnetsiz haberlere muhatap olmaktayız. Amacı sadece ve sadece Türk şeker sektörünü baltalamak olan bu tür gerçek dışı ve “yönlendirici” haberler, şeker fabrikalarının 24 saat çalıştığı bir kampanya döneminde, kamuoyunu ve siyasi çevreleri yanlış bilgilendirerek, ülkemizde pancardan elde edilen şeker üretimi ve sanayisini yok etmeye yönelik küresel şeker kartelleri tarafından öteden beri sürdürülen karalama çalışmalarının bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu tür girişimler çileli Türk pancar üreticisi, işçisi ve sektörden ekmek yiyen milyonlarca insana ihanetle eşdeğerdir. Ülkemizde pancar sektörünün, milli çıkarlarımıza ters düşen uluslararası dayatmalarla çok uluslu şirketlerin oluşturdukları tekeller aracılığıyla çökertilmeye çalışıldığı artık gün gibi ortadadır. Türkiye’nin Dünyanın 10. büyük ekonomisi olma yolunda gayret gösterdiği bir dönemde Türk Şeker Sektörü, tarladaki üreticisinden işçisine, ihracatçıdan taşıyıcısı ve besicisine kadar birçok sektörü desteklerken, ülkemizin gelişmesinden ve kalkınmasından rahatsızlık duyan ve yattığı yerden kasasını doldurma hevesindeki bazı çevreler şeker sektörünü önemsiz ve etkisiz göstererek başta hükümet üyeleri ve Sayın Başbakan olmak üzere halkımızı ve bu sektörden ekmek yiyen milyonlarca insanı hafife almakta ve küçümsemektedir.

Üretimden çok satışla ilgilenen ve şeker sektöründeki gelişmelerden bihaber olan Özelleştirme İdaresi ise küresel lobilerle omuz omuza vererek ekmeğini yediği topluma sırt çevirmiştir. TÜRKŞEKER, yıllardan bu yana Özelleştirme İdaresi’nin kötü yönetiminin bir sonucu olarak hak ettiği konuma bir türlü ulaşamadığı gibi Şirket ve çalışanlar sürekli olarak demoralize edilmek istenmektedir. İllüzyonist olmaya gerek yoktur. Amacı üretmek değil bir an önce ve ne pahasına olursa olsun satmak olan bir kurum yönetiminde TÜRKŞEKER’in başarıya ulaşma şansı yoktur.

Şeker sektöründe, ne yazık ki, bilenlerin üzülerek seyretmek zorunda bırakıldığı, oyun içinde oyun sergilenmektedir. TÜRKŞEKER’i taşıyamayan Özelleştirme İdaresine, sektörü anlamaktan uzak Şeker Kurulu üyeleri de eklendiğinde, durumun vehameti ortaya çıkmaktadır. Gerçek dışı bilgi ve yorumlara dayalı raporlarla Şeker Kanunu’nda olumsuz değişikliklerin peşine düşen, varlığını borçlu olduğu sektörün gerçek temsilcilerini dışlamaya yönelik girişimlerde bulunan Kurul, Türk şeker camiasının gözünde anlam ve değerini yitirmiştir. Görülen o ki Türk Şeker Sektörü dört bir taraftan işgal edilerek imha edilmek istenmektedir.


Bu arada, sormak istiyoruz;

Şeker fabrikalarının bütçeye yük olduğu, şekerin yüksek fiyatlarla tüketiciye sunulduğu iddiasıyla halkımızın kafasını karıştırma gayreti içerisine giren Şeker Kurulu, dünyada en pahalı yüksek fruktozlu mısır şurubunu (NBŞ) tüketen ülkenin, şeker tekellerinin yüzde 300-400’lere varan oranla insaf dışı kâr ettiği ülkenin Türkiye olmasına neden sessiz kalmaktadır?

Aralarında Almanya, Fransa, Hollanda İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinin üyesi bulunduğu kısa adı CAP olan Avrupa Ortak Tarım Reformu, şeker pancarını ve şeker sektörünü stratejik bir sektör olarak görerek en az 10 yıl daha destekleme kararı alırken, halleri yukarıda aktarılan kurumların kılavuzluk görevini üstlendiği ülkemiz pancar tarımı ve şeker sektörünü kim destekleyecek ve teşvik edecektir?

Bir taraftan ülkemiz ekonomisine 3 milyar dolar katma değer sağlayan, binlerce hanenin ekmek kapısı olan, nakliye sektöründe 25 milyon ton iş hacmi oluşturan, besicisinden kozmetik sektörüne, yakıt sektörüne kadar sınırsız imkanlar getiren, her şeyden önemlisi gıda güvencesi, gelir sürekliliği ile stratejik bir sektör olan pancar sektörü, diğer yanda ise birkaç küresel şirketin ring kenarındaki bir koltuktan yönettiği NBŞ sektörü. 21. Yüzyılın yıldız ülkesi olmaya aday Türkiye, potansiyelini yanlış tercihlerle yok etmemelidir. Mazeret değil, marifet üretmenin yolu; modelden modele geçiş değil, ülke ve dünya gerçekleriyle örtüşen kamu-çalışan ve üretici işbirliğiyle sektörün yeniden şahlandırılmasıdır. Şeker-İş Sendikası, sorumlu toplumsal sendikacılık anlayışı çerçevesinde, gerçekleri söylemeye ve takip etmeye devam edecektir. Şeker-İş Sendikası var oldukça gerçekler karartılamayacak, Şeker İş Sendikası var oldukça yalanlar çoğaltılamayacaktır.



Editör: TE Bilişim