Günümüzde kamu hizmetleri, genel idare başta olmak üzere, mahalli idareler ve hizmet yerinden yönetim kuruluşları vasıtasıyla halkımıza sunulmaktadır.

Bu düzen, yani yapı; yılların deneyimi yanında, ülkemizin tarihi gelişimi ve şartları da titizlikle dikkate alınarak oluşmuş ve uygulanmaktadır.

Bu idari yapının kuruluş ve görevleri bakımından bir bütün olduğu ilkesi, 1961 Anayasamızın 112. maddesinde ve 1982 Anayasamızın 123. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu şeklinde açıkça ifade edilerek; idarenin çeşitli birimleri arasında birlik sağlanmıştır. Ayrıca bu ilke ve hükümler gereği, Anayasa ve kanunlarda özel düzenleme bulunmayan durumlarda Anayasanın idareye ilişkin işbu ilke ve hükmü uygulanacaktır.
Kısacası idari yapı ve idari yapıların kuruluşu ile birbirleri arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin denetiminin, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü ile açıkça ilgili olduğu bu Anayasa hükümleri ile ifade edilmiştir.

Ayrıca hangi usulle ve hangi teşkilat tarafından yerine getirilirse getirilsin, faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak ve bunları millet adına denetlemeye tabi tutmak suretiyle, demokratik olduğu kadar tesirli ve ahenkli bir idarenin şartı da yerine getirilmiştir. Zira Anayasalarımızın kabul ettiği sistemin icabı; icra ve idare, ilkel ve özerk bir yetki olmayıp, yargı denetimine de tabi bir yetkidir.

Yukarıdaki Anayasal hükümlerde ifadesini bulan İdarenin Bütünlüğü İlkesi”nin, idari alanda yapılacak her türlü yeniden düzenlemede hassasiyetle göz önünde bulundurulmasının, ülke ve milletin bölünmezliği ile ilgili olduğu açıktır ve tarihi deneyimler ile birikimlerin de bir sonucudur.

Her yeni düzenleme ve oynama bir hassasiyet ve zafiyet yaratır mı, bu çok itina ile düşünülmeli ve uygulamalar bu açıdan tekrar tekrar gözden geçirilmelidir.

Bu açıdan bakılınca, acaba son yıllarda yapılan düzenlemeler ne sonuç vermiştir. Bu hususun bilimsel tarzda incelenmesi ve hatta ülke güvenliği açısından, Anayasamızın 118. maddesinde düzenlenen Milli Güvenlik Kuruluna verilen yetki ve görevler yönünden de ciddi tarzda irdelenmesi, bütünlük ve bölünmezliğimiz açısından önemlidir.
Yerel yönetimlere verilen son yetki ve kaynak aktarımı, hem demokratik açıdan hem de yerel hizmetler açısından son derece yararlı olmuş; özellikle Köy Hizmetleri Bölge Teşkilatının kaldırılarak İl Özel İdarelerinin güçlendirilmesi çok faydalı olmuştur.
 
Köy içleri çamurdan kurtulmuş, kanalizasyon köylerde yaygınlaşmış, köylerde çocuk parkları ve çevre düzenlemeleri ile göletler ve su kanalları halk tarafından takdir edilmiştir. Adeta köyler, kent mahalleleri gibi temiz ve yaşanır mekânlar haline gelmiştir. Kısacası, İl Özel İdareleri bu yeni düzenleme ile yerel halkın hizmet talep ettiği ve sonuç aldığı, elle tutulur idari yerel birim haline gelmiştir.

İl Özel İdareleri bu güzel hizmetleri yaparken, merkezi idarenin mülki idare teşkilatı ile yani vali ve kaymakamlar ile çok uyumlu bir hizmet akışı sağlamada, göz dolduran bir işbirliği içinde olmuşlardır.

Kısacası yüz yılı aşan hizmet birimi olan İl Özel İdareleri, hizmette altın devrini yaşamıştır diyebiliriz.

Ancak büyükşehirler yasasında yapılan değişiklikle büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde özel idarelerin kaldırılarak, o illerdeki özel idare mülk, tesis, araç, gereç ve personelinin dağıtılması ve yerelde çok faydalı hizmetler sunan bu yapının yok edilmesinin ne sonuç verdiğinin, gerçekten bilimsel tarzda incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir önemli konu olduğu kanaatindeyim. Bu inceleme yapılırken; özel idare yapısı kaldırılan eski köy muhtarları ve ihtiyar meclisleri ile yaşayanların bugünkü görüşleri mutlaka alınmalı, üniversitelerin idare hukuku birimleri hem yerel demokrasi hem hizmet değerlendirmesi bakımından bir irdeleme yapmalıdırlar.

Çünkü çok genişleyen ve yerel idari yapısı çok geniş alanda olan bu yeni bütün şehirler, yerel yönetim mantığı dışında çok büyüyerek acaba yerel halkın ulaşmasının adeta maddeten imkânsızlaştığı bir çap ve konuma gelerek, yerellik ve halkla içiçelik vasfını kaybetmişler midir. Bu, sorgulanmalı ve hizmet memnuniyeti tespit edilmelidir.
 
Şimdi bu tespit yapılmadan büyükşehir belediyeleri dışında kalan illerde de il özel idarelerinin aynı akıbete uğramasının iyi olup olmayacağının, ciddi tarzda incelenmesi yerelleşme, demokrasi ve güvenliğimiz açısından çok önemlidir. Çünkü son dönemlerde yerel yönetimlerde yapılan güvenlik operasyonları ile yerel yönetimlere zaruri olarak yapılan kayyum atamaları bu zarureti açıkça ortaya koymaktadır.

Yüz yılı aşkın özgün bir yapı olan özel idareleri, çok başarılı hizmet vermiş ve ülke ile milletin bölünmez bütünlüğüne karşı hiç tehdit oluşturmamış, çok özgün ülke şartlarına uyan yerel hizmet birimleridir. Yaşamaları ve güzel hizmetlerine devam etmeleri; yerelleşmenin, demokrasinin, hizmetin ve ülke güvenliğinin bir sonucudur.
 
             Saygılarımla,