Gelişen toplu yaşama çerçevesi ve insanların bir arada yaşamalarıyla doğan ekonomik olguların ortaya çıkışı, doğal olarak aile şirketlerini dünya ekonomik hayatının bir parçası yapıyor.

18 milyondan fazla şirketin olduğu ABD de bu sayının % 90’dan fazlasını, İtalya da % 43’ünü, Fransa da % 26’sını, Almanya da % 17’sini aile şirketleri oluştururken ülkemizde ise bu oranın yine % 90’lar civarında olması aile şirketlerinin, bunların kurumsallığa dönüşen duruşları ve ekonomik hayata kattıkları değer eşliğinde, her geçen gün önemini artıyor.

Bir kurum, kuruluş veya işletmenin kişilere bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulması olarak tanımlayabileceğimiz kurumsallaşma da aile şirketlerindeki kişi etkinliği içerisinde yapı oluşturup bunu oturtmak, dünya ülkelerini bilemesem de kendi ülkemiz açısından gerçekten bir başarı.

Nitekim aile şirketlerinin kurumsallaşması ve gelişimlerinin ekonomik değerleri kadar, istihdam yaratan yönleriyle ortaya çıkardıkları farkındalığın farkında olan Niğde Ticaret ve Sanayi Odasının, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği “Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma” panelinin üçüncüsü, üzerinde düşünülmesi ve irdelenmesi gereken bir faaliyet olarak karşımıza çıkıyordu.

İlki SANKO’ dan Sayın Abdülkadir Konukoğlu, ikincisi ARZUM şirketler grubundan Sayın Murat Kolbaşı’nın katıldığı aile işletmelerinde kurumsallaşma programlarının üçüncüsünde, NG Kütahya Seramik yönetim kurulu başkanı Sayın Erkan Güral Niğdelilerle buluşuyordu.

Sayın Erkan Güral  aile şirketi ve kurumsallaşma arasındaki sürece dair bilgi ve deneyimlerini salonda ki katılımcılarla paylaşıyor ve şirketin bu günkü konumuyla ilgili bilgileri, “sadece çalışmak yetmez rakiplerinizin de çalıştığını unutmadan daha çok çalışmanız gerekir” şeklinde  özetliyordu.

Bütün ülke ekonomilerinin olduğu gibi, ülkemizin de ekonomisinin bel kemiğini aile işletmelerinin oluşturmakta olduğu, doğru…

Faaliyet gösterdikleri ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarının gelişmesinde aile işletmelerinin anahtar bir rol oynadığı, doğru…

Yeni iş yaratma, başarılı girişimlerde bulunma, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltma ve demokratik yaşamı destekleme konularında aile işletmeleri önemli fonksiyonlara sahiptir, doğru…

Yeni girişimleri başlatma ve sermaye kaynağını oluşturmada aile işletmelerinin payı büyüktür, doğru…
NİTSO Başkanı Sayın Katırcıoğlu’nun bu doğru olarak tanımladığımız tespitlerine katılmamak zaten mümkün değil.

Lakin aile şirketlerini kurumsallaşma nitelikleriyle ele alıp gelişimlerini izlediğimizde bu şirketlerin ortalama olarak sadece üç kuşaklık zaman diliminde ayakta kalabilmelerini, nasıl değerlendireceğiz?
İğneyle kuyu kazar gibi aile şirketinin temelini atan babaların kurdukları hayalleri, çalışma azmiyle birleştirip ortaya çıkardıkları bu aile işletmeleri, daha iyi eğitim almış oğullara geçtiğinde, zorluklar karşısında neden daha zayıf ve kırılgan bir yapıya bürünüyor?

Teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, sosyal faaliyetlerde boy gösteren, her şeye sahip görünse de iş yaşamının meşakkatli sürecini tatmamış ve engeller karşısında bağışıklık sistemi arıza çıkaran torunlar, neden bu şirketlerin yaşamasında pay sahibi olamıyor?

Babalar kurar, oğullar yer, torunlar batırır sözünün sadece bir söylem değil istatistiki veriler bağlamında da doğru olduğunu gözlediğimizde, aile şirketlerimiz cidden kurumsal bir yapıya sahiptir diyebiliyor muyuz?
İşte onun içindir ki dede Nafiz Güral’ın kurduğu minik şirkette torunlarıyla yönetim kurulu toplantıları yapıp onların ticari sezgi ve üretim reflekslerini ayakta canlı tutup yaşatma fikrini, hem yaratıcı hem torunların batırıcı özelliğini törpülemek açısından, harika buluyorum.

Tabii ki NİTSO’un da Niğde de yüzyıllarca istihdam ve üretim sağlayacak aile şirketlerinin oluşup desteklenmesinde ki payının artırmasını arzu ederken, bu tarz panellerle bizlerini buluşturmasını ayriyeten temenni ediyorum.

Bu arada aklıma takılmışken…

Niğde’miz de bu tarz üç kuşak barındıran ve torunların batırması pahasına da olsa var olmuş ve kurumsallaşmış aile şirketi var mı?..

Diye sormadan da kendimi alamıyorum…