Türkiye Kamu-Sen Niğde İl Temsilcisi, İhsan Uğraş açıklamalarda bulundu.


Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Kamu-Sen’i başörtüsüne özgürlük konusunda hizaya getiren Memur-Sen’dir” diye bir cümle kullanmış. Bu cümleyi kullanırken Sayın Gündoğdu’nun şuuru yerinde miydi? Yoksa kendisini dinleyen kalabalığın gazına mı geldi, bilinmez ama boyundan büyük bir laf ettiği çok açıktır. Atalar ne demiş; ”Büyük lokma ye, büyük laf etme.”

 

Büyük laf söyleyip, çok küçük sonuçlar alanlar, sonradan çok mahcup oluyor, tabi yüz kaldıysa. Bazıları, “Ek ödeme namusumuzdur.” demiş, ama sonuçta sıfır ek ödeme almış, bize göre mahcup olmuşlardı. Bize göre mahcup olmuşlardı ama hala aynı pişkinlikle konuşmaya devam ediyorlar. Arsız hırsız ev sahibini bastırır, misali, muhataplarını karalayarak, kendilerini aklamaya çalışıyorlar.

 

Hazreti Mevlana’nın tespitidir:” At sidiğinde ki saman çöpüne konan sinek, kendini kaptan-ı Derya zannedermiş.” Eee kendini Kaptan-ı Derya zanneden sinek de, boyundan büyük laf edecek tabi ki. 11 yıldır bu ülkeyi yöneten bir iktidar bulunmaktadır. Pek çok vatandaşımız bu iktidara oy verirken, artık bu başörtüsü zulmü bitecek, diye oy vermiştir. Bu iktidara oy veren pek çok kişinin görüşüne göre, iktidar bir çok kurum ve kuruluşu hizaya sokmuştur. Pek çok kurum ve kuruluşu hizaya soktuklarının muhasebesini yapan ve bu hizaya getirme işini gururla söyleyen bu adamlar, başörtüsü konusunun hala, neden problem olduğunu izah edememektedir.

 

Şu cümlelere dikkat ediniz. ” 24 Eylül'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüklerini belirten Gündoğdu olumlu izlenimler edindiğini söyledi. Gündoğdu, "Başbakan'da olumsuz bir bakış görmedim. Ben öncelikle adımın siyasetten değil başörtülüler ve özgürlükçülerin atmasından yanayım. Yani hak verilmez alınır. Bunlar doğuştan gelen haklardır. Başörtüsü serbesttir diye bir mevzuata gerek yok, yasaktır denilen mevzuat da kirlidir. Başbakan'a olması gerekenleri anlattım. Geciken süreci de konuştum. Ben bu konuyla ilgili bir çalışma başlatıldığını biliyorum. Var olan yansımalarında buna paralel olduğunu biliyorum" dedi.

 

Bu cümlelerden ne anladığımız önemlidir. Gündoğdu “Ben öncelikle adımın siyasetten değil başörtülüler ve özgürlükçülerin atmasından yanayım. Yani hak verilmez alınır.” diyor. Deşifresi şöyle olabilir, “Biz iktidarın başörtüsü konusunda yıpranmasını istemiyoruz, vatandaşların eylem yapmasını, gündem oluşturmasını istiyoruz, başörtülüler ve özgürlükçüler bir adım atsın, bir talep ortaya koysun, hak verilmez alınır.” demek istiyor. Neden öncelikli adım siyasetçiden gelmeyecekmiş, milletin talebi bellidir, o halde bu ülkeyi yönetenler neden 11 yıldır beklemektedir? Başörtüsü konusunda bir talep yıllardır var, belli kesimler dışında, başörtüsüne karşı olan hiç kimse kalmamıştır. Ahmet Gündoğdu’nun açıklaması doğru ise, bize göre burada bir de talimat var, başörtüsü konusunda eylem yapın, ülkede gündem oluşturun, birileri de, talebin gücüne göre bu hakkı verecek, denilmek isteniyor. Anlaşılan, Başbakan’ın talimatını alan bazı eylemci (!) sendikalar da, tüm yurt genelinde başörtüsü eylemleri yapma kararı alıyorlar.

 

Bu açıklamadan anlaşılan, yakında başörtüsü konusunda bir gelişme olacak, kamuda başörtüsü konusu, kılık kıyafet yönetmeliği değiştirilerek halledilecek. Bunu, Gündoğdu’nun şu açıklamasından çıkarmak mümkün, “Ben bu konuyla ilgili bir çalışma başlatıldığını biliyorum. Var olan yansımalarında buna paralel olduğunu biliyorum.” Şimdi, bu açıklamayı yapanlara sormak gerekmez mi? Başörtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili bir çalışma olduğunu biliyorsanız, kardeşim bu ülkeyi neden geriyorsunuz, neden milleti başörtüsü eylemine yöneltiyorsunuz? Sizin bir konuda eylem yapmanız için, birilerinin talimat mı vermesi gerekiyor? 11 yıldır neredeydiniz? Bırakın din istismarını, bu problemin çözüleceği bilgisini alarak, bundan nemalanmaya çalışmak bir Müslüman evladına yakışır mı?

 

Başörtüsü konusunda Türkiye Kamu-Sen’i hizaya sokmak sana yüz numara büyük gelir, sayın Gündoğdu, ne sendikal mücadele konusunda ne de milli manevi konularda, kırk fırın ekmek yesen, Türkiye Kamu-Sen’in mücadelesini kavrayamazsın. Türkiye Kamu-Sen’in teşkilat yapısını oluşturan dava adamları, bir çok bedel ödemiş gönül adamlarıdır. Biz, kan kusup, kızılcık şerbeti içtik diyen bir nesiliz. Biz, hiç gölgede semirmeyi düşünmedik, biz ağababalarımızın sırtında büyümedik, biz hep, kavurucu güneş altında mücadeleyi tercih edenlerden olduk.

 

Şeyh Edebali’nin nasihatine hep kulak verdik, diyor ki Edebali, “İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler.” İşte, doğru olan, bugünkü gücümüzle mağrurlanmak, boyumuzdan büyük laflar söylemek değildir. Ağababaların gücünden şımararak değil, kendi öz gücümüzle, mücadele ederek, doğruları çekinmeden savunarak yolumuza devam edebilmektir. Aksi takdirde ömrünüz ağababalarınızın ömrüyle sınırlı olacaktır. Yani, Edebali’nin dediği gibi şafak vakti doğup, gün batarken ölenlerden olmamak lazım.

 

Farkımız, bizim gün battıktan sonra da yaşamaya talip olmamızdır. Gün batımı çok uzakta değil…



Editör: TE Bilişim