Eğitim Bir Sen Niğde Şube Başkanı Hasan Orhan  tatile giren 2017 - 2018 eğitim - öğretim dönemini yorumladı.

Hasan Orhan yazılı basın açıklmasında şu görüşlere yer verdi; 2017-2018 eğitim-öğretim yılı, öğrencilerimizin emeklerinin karşılığını görecekleri karne heyecanıyla sona eriyor. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin kendilerini yenileyerek başlayacakları yeni dönemden önce yetkililerin ve yöneticilerin çözmesi gereken birçok sorun, iyi bir gelecek için ortadan kaldırması gereken pek çok engel bulunmaktadır.

Son yıllarda bütçeden en çok pay ayrılmasına rağmen, yapılan birçok yanlışlık, akamete uğrayan uygulamalar, ders kitaplarındaki hatalar, değişen sınav sistemlerindeki belirsizlikler, öğretmene uygulanmak istenen performans garabeti, şiddetin aramızdan ayırdığı öğretmenlerimiz, şiddet mağduru birçok eğitimcimiz, eğitimin düzeleceğine dair azalan umutlar ve her geçen gün büyüyerek devam eden sorunlar, ‘ülkenin en önemli ve öncelikli sorunu eğitimdir’ dedirtmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, Türkiye’nin en stratejik, en hassas ve en önemli meselesinin eğitim olduğuna inanıyoruz. Demokratikleşme yolunda kararlı adımlarla ilerleyen, hem ekonomik hem de siyasal alanda küresel bir aktör olma hedefiyle hareket eden Türkiye’nin eğitime daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Aslında son yıllarda, okullaşma oranlarının artması, okulların fizikî ve teknolojik kapasitesinin gelişmesi, öğretmen açığının her geçen yıl azalması ve GSYH’den eğitime ayrılan kaynağın artırılması gibi fiziki ve eğitimin dış etmenlerindeki iyileşmeler eğitimin nitelik problemini çözmemekte; eğitim, pedagojik boyutuyla da usta dokunuşlara ihtiyaç duymaktadır.
Mevcut eğitim sisteminin kimseyi memnun etmediği, halk tarafından eleştirildiği, eğitimin paydaşları tarafından sürekli tartışıldığı, eğitimcilerin giderek artan sorunlardan şikâyetçi olduğu, en sonunda eğitimin aktörü öğretmenin bile mesleki iştiyakını kaybederek tavan ile taban arasındaki duygusal bağın koptuğu bir anaforun içindeyiz. Bundan sonraki süreçte, bu cendereden çıkabilmek için ‘ben yaptım oldu’ anlayışından vazgeçmek, milletimizin eğitimden beklentilerini öncelemek, paydaşların eleştiri ve önerilerini dikkate almak, istişareyle belirlenmiş sağlam politikalara yaslanmak, eğitimcileri huzursuz eden uygulamalara son vermek, öğretmene itibar etmek ve edilmesini sağlamak gerekmektedir.
Milletimizin geleceğe güvenle bakabileceği, ülkemizin verimli bir eğitim sistemine kavuşabileceği, eğitimin niteliğinin artacağı, eğitimin sorunlarının çözüleceği, eğitimcilerin daha fazla itibar göreceği ve kalıcı politikaların izleneceği yeni bir dönem istiyoruz.
Performans konusu eğitimcilerin gündeminden temelli çıkarılmalıdır
Öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrar, hatalara ve mağduriyetlere neden olacaktır. Öğretmeni, not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Sicil notu uygulamasında verilen notlara ilişkin mahkeme içtihatları, bu türden değerlendirme süreçlerinin yürütülebilir olmadığını ortaya koymuştur. Yüz yüze bakanları, yan yana duranları karşı karşıya getirecek performans değerlendirme uygulaması, Öğretmen Strateji Belgesi’nden de Bakanlığın gündeminden de temelli çıkarılmalıdır.
 
 
 
Eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Eğitimcilere karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun hâlini almıştır. Eğitim çalışanları saldırılara karşı maalesef savunmasızdır. Eğitim-öğretim kurumlarında yeteri kadar güvenlik tedbirleri alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. ‘Şiddete karşı yasal düzenleme istiyoruz’, ‘İmzanı gönder, iradeni göster’ sloganıyla düzenlediğimiz imza kampanyasının da bir gereği olarak eğitimcilere yönelik şiddeti cezalandıracak, eğitimciye güven verecek yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Bu doğrultuda, eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere yönelik hapis cezası verilmesi, eğitimcilerin yaralanmasının tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağdurlarına Bakanlıkça hukukî yardım yapılması noktasında yasal düzenleme yapılmalıdır.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir
Öğretmen açığı bulunan illerde ve istihdamda güçlük çekilen bölgelerde öğretmenin cebren kalmasını sağlamak, kadro istikrarını zoraki yöntemlerle temin etmek demokratik değildir. Temel insan hakları ihlal edilerek uygulanmasında ısrar edilen sözleşmeli öğretmenliğin sorunları her geçen artmakta, bu durum da uzun vadede yönetilmesi zor bir potansiyel biriktirmektedir.
Öğretmenlerin anayasal haklarını sınırlayan, aile bütünlüğünü bozan, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından 6 yıl boyunca ayrı bırakan, öğretmeni eşi ile işi, sağlık ile işsizlik arasında tercihte bulunmaya zorlayan, öğretmenler odasında ayrımcılık oluşturan, öğretmenlik mesleğini ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına derhal son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir
Yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi vicdanları yaralamakta, adalet duygusunu zedelemektedir. Kamuya az sayıda personel alımında uygulanan mülakat sürecinin, Millî Eğitim gibi bir defada birkaç bin alım yapan bir kuruma uygulanması mümkün değildir. Nitekim bu yanlış uygulama, bugüne kadar, atanan öğretmen sayısının iki katı tutarında küskün ve toplumdan dışlanma tehlikesi yaşayan bir mağdur kitlesi oluşturmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet kıstasları tartışmalı olan mülakatla öğretmen alımından vazgeçmelidir.
Ortaöğretime geçiş sürecinde doğabilecek problemlere yönelik çözümler şimdiden bulunmalıdır.
TEOG’un yerine getirilen yeni ortaöğrenime geçiş sistemi ve bu sistem ekseninde merkezi sınav ve yerleştirmenin sonuçları önümüzdeki günlerde görülecektir. Öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkânların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak, öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir.
 
Öğretmenleri motive edici bir kariyer sistemi geliştirilmelidir
Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına yol açmıştır. Paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Öğretmenlerin mesleki gelişimine katkı sunacak bir kariyer sistemine işlerlik kazandırılmalıdır.
Alan değişikliği öğretmenlerin hakkı olarak görülmelidir
Alan değişikliği konusunda verilen sözlerin tutulmaması, alan değişikliği yapmak isteyen ve alan değişikliği yapamadığı için mağdur olan çok sayıda öğretmenin kariyer planlaması yapmasına engel teşkil etmiştir. Bakanlık, bu konuda adım atmalı ve öğretmenlere yaz döneminde alan değişikliği hakkı tanımalıdır. Öğretmenlerin eğitim-öğretim yılı başında yeni alanlarında ve eğitim kurumlarında göreve başlamalarını sağlayacak şekilde boş normun en az yüzde 10’u alan değişikliği için kullanılmalıdır.
Okulların fiziki altyapısı geliştirilmeli ve okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir
Mevcut okulların mesleki ve teknik donanımının ve yeterliliğinin geliştirilmesi yönünde atılan adımlar ve bu alandaki gelişmeler memnuniyet verici olsa da yeterli değildir. Mesleki ve teknik eğitim veren okullar başta olmak üzere, okullarımızın laboratuvar, yabancı dil sınıfı, bilgisayar sınıfı ve ders kitabı haricindeki öğretim materyali ihtiyacı had safhadadır. Hâlihazırda eğitim kurumları yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş hiçbir ödenek mevcut değildir. Hizmetli/özel güvenlikçilerin ücret, vergi ve sosyal güvenlik primleri, basit onarım, günlük rutin giderler, internet faturaları ödemeleri, sosyal faaliyetler için yol ve benzeri giderler, kırtasiye masrafları gibi zorunlu harcamalar okul aile birliklerine yapılan bağışlardan karşılanmaktadır. Bu durumda da okul yöneticilerinin, Bakanlık genelgeleriyle bağış konusunda eli kolu bağlanmaktadır. Eğitim-öğretim yılı başlamadan evvel, sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı, büyüklük gibi kıstaslar esas alınarak her okula münhasır bir ödenek tahsis edilmelidir.
Yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımları yapılmalıdır
Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu, çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı, “Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar” şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir
Hizmetli ve memurların fazla çalışma sorunu çözülmelidir
İkili eğitim yapan kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarında hizmetli kadrolarında görev yapanlar, haftada 40 saatin üzerinde çalışmasına rağmen, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenmemekte; eğitim kurumunda çoğu durumda tek hizmetli olduğundan, personel yetersizliği gerekçe gösterilerek fazla çalışma karşılığı izin hakkından da faydalanamamaktadır. Personele, haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
 
 
Eğitim kurumlarının hizmetli ve memur ihtiyacı karşılanmalıdır
Okullarımız, eğitim-öğretimin sürdürülmesi için zorunlu yardımcı hizmetleri ifa eden personelin eksikliğini ciddi şekilde hissetmekte, bu durum eğitim hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır. Temizlik işleri, özel kişi veya firmalara ihale edilmekte, bu defa da karşılaşılan masrafları ödemek mümkün olmamaktadır. İstihdam edilen hizmetlilerin finansmanı da ayrı bir sorundur. Hizmetli kadrosunun olmadığı okullarda bu kişiler okul aile birliği bütçesinden istihdam edilmekte, gerek ücretleri gerekse sigorta primleri ve gelir vergisi okullarca üstlenilmekte, bu da çoğunlukla velilerden alınan bağışlarla karşılanan kaynağın büyük kısmını alıp götürmektedir. Hizmetlilerin eğitim kurumlarında gece bekçisi olarak görevlendirilmesi uygulamasına son verilmelidir.
Hizmet içi eğitim çalışmaları mesleki gelişime dayalı olarak yeniden planlanmalıdır
Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin öğretmenlerin mesleki gelişimlerine kısa vadede katkıda bulunma noktasında yetersiz kaldığı, özellikle mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir. Eylül ve Haziran dönemindeki seminer çalışmaları başta olmak üzere, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerinin mesleki bilgi ve tecrübe paylaşımını öne çıkaran, şeffaf ve hesap verilebilir; katılımcılığı esas alan tarzda planlanması; hizmet içi eğitim faaliyetlerinin planlanmasında öğretmenlerin de dâhil edildiği katılımcı programlamanın yapılması sağlanmalıdır.
Eğitim kurumu yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir
Sosyal güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği işlemleri, hukuken ihmal olarak nitelendirilebilecek aksaklıklar nedeniyle idari para cezası yaptırımı doğuran hâllerden doğan sorumluluklar, meslekî eğitim veren ortaöğretim kurumları başta olmak üzere, eğitim kurumu yöneticilerini hukuki ve mali açıdan telafisi imkânsız zararlara maruz bırakmaktadır. Mesleki eğitim veren ortaöğretim kurumları, öğretmenevleri, akşam sanat okulu ve mesleki eğitim merkezleri müdürlükleri ile okul aile birliklerinin işveren sıfatıyla Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, kurum ve kuruluşlara yönelik bildirim, beyan, ödeme ve benzeri işlemlerinin, ilçe/il millî eğitim müdürlükleri eliyle gerçekleştirilmesi noktasında düzenleme yapılması; eğitim kurumu yöneticilerini kasten yapılanlar hariç olmak üzere kusurlarına karşı koruyacak, hukuki ve mali sorumluluklardan doğan zararları tazmin edecek bir mekanizma kurulması sağlanmalıdır.
Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir
657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir.
Eğitim ve öğretim, mevzuatın üstünde, müfredatın dışında, ders programlarıyla sınırlanamayacak derecede hayatın her anını kuşatan bir faaliyet olarak görülmeli; yaz, bir tatil değil, daha iyi bir başlangıç için bir mola olarak değerlendirilmelidir. ‘Hayat her anıyla bir okul, her yenilik gelişim için bir merhale, edinilen her güzel davranış yeni bir kazanımdır’ anlayışıyla yeni başlangıçlar için nitelikli dokunuşlar gerçekleştireceğimiz, kendimize ve gelişimimize katkıda bulunacak faaliyetlere ağırlık vereceğimiz bir dönem olması temennisiyle yoğun emeklerinden dolayı tüm öğretmenlerimize teşekkür ediyor, öğrencilerimize güzel bir gelecek diliyoruz.
 
Editör: TE Bilişim