Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikasına bağlı Eğitim İş Niğde Şube Başkanı Timur Özkan’ın basın açıklaması ;

 

Türkiye Cumhuriyetinin temellerini “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleri” oluşturmaktadır. Bunun için de “Tevhit-i Tedrisat Kanunu” çıkarılmış, Eğitim-Öğretim birliği sağlanarak laik bir eğitimin temelleri atılmıştır. Demokrasi ile tarikat ve cemaatler uyuşamazlar. Demokrasiler, “şeffaflık-açıklık” rejimleridir. Bilime ve aklın özgürleşmesine dayanır. Oysa cemaat ve tarikatlar ise tamamen “biat” kültürüne dayanan kapalı sistemlerdir.

       Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleriyle kavgalı bir anlayış iş başındadır. Zaten baştan beri “ulemaya danışma” zihniyetine sahip olan AKP iktidarı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapmakta olduğu molla uygulaması ile bu temelleri kökünden dinamitlemeyi hedeflemektedir. Uygulama ile devletin laik yapısıyla kavgalı olan ve gittiği her yerde şeriat propagandası yapacak kadrolar oluşturulmaktadır. Görünüşte masum nedenlere dayandırılmaya çalışılan ve “mele”lerin kadrolu olarak atanmasını sağlayan uygulama hiç de masum değildir. Bu uygulamayla amaçlanan, bir molla sınıfı yaratmaktır.

 

“Türkiye İran olmaz” diyenlerin sığındıkları gerekçe hep “Türkiye’de bir ruhban sınıfı olmayışı”  olmuştur. Bu uygulama ile artık Türkiye’nin de bir ruhban sınıfı olacaktır. Üstelik bu sınıf resmi görevli bir sınıf olacaktır. İlgili bakanın açıklamalarına göre; devlet, bütçesinden maaş vererek, şıhlardan, şeyhlerden ilk aşamada“1000 molla” atamakla işe başlanacaktır. “Cemaatime dokunanı yakarım”ın sonu “meleme dokunanı yakarım” a doğru gitmektedir. Bunun mantıklı başka bir açıklaması olamaz. Belki de bu çalışma AKP’nin kendisini iktidara taşıyan güçlere kaşı bir diyet borcudur.

     Ancak unutmamak gerekir ki, geçmişte dinin siyasallaşması çok büyük acıların yaşanmasına neden olmuştur.  Din, siyasi bir kavram olarak kullanılarak kardeş kanı dökülmüştür.  Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyetin kurulmasından sonra çıkan gerici ayaklanmalar ile Çorum,  Maraş ve Sivas katliamlarında yaşananlar, bu durumun en çarpıcı örneklerini oluşturmaktadır.

      Eğitim fakültelerinden mezun yüz binlerce gencimiz, atama beklerken “mele” uygulamasıyla kerameti kendinden menkul kişiler kadrolu işe alınıp devlet tarafından maaşa bağlanacaktır. Bu kadrolar bir taraftan laik devletin altını oyarken, diğer taraftan da kendilerini oralara getirenlerin iktidarda kalmaları için mücadele edeceklerdir. Bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı kadroları, diğer kurumlara geçiş için atlama tahtası olarak kullanılmıştır. Acaba bundan sonra da aynı yol izlenerek meleler devletin diğer kurumlarına mı getirilecektir?

     Eğitim-İş olarak; halkımızın samimi dini duygularının istismar edilmemesini, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin temel ilkeleriyle çelişen bu tip uygulamalardan derhal vazgeçilmesini istiyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Editör: TE Bilişim