Geçen yıl yapılan TEOG 1 ve 2 sınavlarının ikisinde de tüm sorulara doğru yanıt vererek Türkiye Şampiyonu olan ve halen Robert Koleji öğrencisi olan aslen Bor’lu olan öğrencimiz Arda Eren Battaloğlu, geçtiğimiz gün Hürriyet gazetesinde deneyimlerini konuk yazar olarak yazdığı yazısı ile paylaştı. 

Bizlerde gurur duyduk ve yazısını dönemin TEOG sınavları yaklaşırken, öğrencilere ışık olması için alıntıladık...

TEOG Şampiyonu Borlu Arda Eren Battaloğlu'nun yazısı...

***

TEOG’a hazırlanırken yapamadığım soruların peşine düştüm


Küçüklüğümden beri annem, “Hayal kurmalısın Arda. Hayal kurmak dua gibidir. Evren senin ne istediğini bilmeli ki sana onu versin. Hayal et ve hayallerinin peşinde koş” derdi.

Hayal kurunca onun büyüsüne kapılıyorsun. Bunun için de çalışmalı ve fedakârlık yapmalıydım. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) maratonum 4’üncü sınıfta başladı. Tüm yükü son seneye vermedim. 4’üncü sınıftan itibaren, ödevlerimin dışında 2 saat soru çözdüm. Doğru yaptığım soruların değil, yapamadığım soruların peşine düştüm. Çünkü annem hep, ”Arda senin hazinen yaptığın sorular değil yapamadığın sorular olsun. Onları çok iyi sakla, bir sandığa koy kıymetli taşlar gibi. Ara ara sandığını aç ve onları kontrol et ki eksikleri tamamlayabildiğini görebilesin“ derdi.

Zaten annem hep masalımsı konuşur. O benim masallarımın kahramanıdır ve çok iyi bir öğretmendir. Ben de onun bu öğüdünü hiç unutmadım. Ders çalışırken yapamadığım soruları kesip bir deftere yapıştırdım. Tabii ki o defterde bırakmadım. Eksik konuları biriktirmeden zamanında ve düzenli olarak çalıştım. Eksik kısımlarımı iyi takip ettim. Yapamadığım soruları yapana kadar çabaladım. Eksik konu mu var? Yanlış öğrendiğim bir şey mi var? Sorun ne ise, onu bulup kökünden çözmeye gayret ettim.

ÜMİTSİZLİĞE KAPILMADIM

Eğitim aldığım Doğa Okulları’nda öğretmenlerimin verdiği ödevleri günü gününe yaptım. Dershanede danışmanımın benim için hazırladığı programı takip ettim. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadım. Bazen beklediğim başarıyı göremediğim deneme sonuçlarım oldu. Her deneme sınavından sonra, bir sonrakine daha iyi hazırlandım. Yaptığım yanlışlar beni demoralize etmedi. Ailemin ve öğretmenlerimin desteğinin ne denli önemli olduğunu bu süreçte çok iyi anladım. Okuldaki öğretmenlerimiz soruların içine gömülmeyelim diye çeşitli etkinliklerle bize moral oldular. Kısaca hayal ettim, hedefimi belirledim, gerçekleştirmek için de emek verdim. 
Sınava hazırlanırken, okuldaki yazılılarda ne yapıyorsak onu yapmalıyız. Tek fark okulumuzdaki ikinci yazılılara bütün Türkiye’deki diğer öğrencilerle aynı anda giriyoruz olmamız. Bunu çok fazla düşünüp gözümüzde büyüterek asla stres ve heyecan yapmamalıyız.
Sınava kısa bir süre kala konu eksiğimizin kalmamasına dikkat etmeliyiz. Kalan zamanda son tekrarları yapmalıyız ve bol soru çözmeliyiz. Ve en önemlisi de o ana kadar çözdüğümüz testlerdeki yanlış cevap verdiğimiz sorulara geri dönüp o konularla ilgili tekrarlar yapmak.

Sınav günü geldiğinde teneffüslerde arkadaşlarla soruları tartışmamak gerekiyor. Çünkü yanlış yaptığını düşündüğünde diğer sınava girerken konsantrasyonunu kaybedebiliyorsun. İlk gün Türkçe, matematik ve din kültürü ve ahlak bilgisi dersi sınavları var. Kendi okulumuzda kendi arkadaşlarımızla birlikte olduğumuz için teneffüslerde arkadaşlar arasında konuşmalar oluyor. Ama bu son derece yanlış, kaç arkadaşımın teneffüslerde ağladığını ve bir sonraki sınava moralsiz girdiğini gördüm. Kesinlikle teneffüslerde bu tür konuşmalar yapmamalıyız.

İYİ BİR GOL ATTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM

Ertesi günkü sınava kadar sakin kalabilmek çok önemli. Sınav bitiminde de çok yorucu olmayan aktiviteler yapılabilir. İster arkadaş grubu ister aile ile geziler olabilir. Bu sayede biraz sınav düşüncesi ortadan kalkar ve daha az stres yapılır. Ben sırrımı stres ve heyecan yapmamaya borçluyum .

TEOG’u derbi maçına benzetiyordum. Maça çıkmadan önce çözülen sorular yapılan denemeler maç öncesi antrenman gibiydi. Antrenmanı ne kadar düzenli yaparsak maç da o kadar iyi geçer diye düşündüm. Maç günü antrenman yapılmaz ama son güne kadar çok çalıştım ve zamanı geldiğinde hazırdım. Sadece sakince maça çıktım ve iyi bir gol attığımı düşünüyorum :)

Ne yaparsanız yapın sınav aklınızda oluyor. Televizyon izlerken, oyun oynarken, sohbet ederken hep suçluluk duygusu hissediyor, “Sınavın var sen burada keyif yapıyorsun kalk biraz soru çöz “diyor iç sesin :) Gireceğin sınavdaki performansın sana liseyi nerede okuyacağının cevabını veriyor. O yüzden de çok önemli. Bu sebeple aklınızda bir sınav varken, gökyüzü her zamanki kadar mavi, güneş her zamanki gibi sarı olmuyor. Hatta kar tatili bile sizi mutlu etmiyor :)

KEYFİNE VARMA VAKTİ GELDİ

Madem tatil var fırsattan istifade daha fazla soru çözeyim diyorsunuz. Ama bu sanıldığı gibi kötü bir şey değil. Bir şeyi elde etmek için dökülen alın teri gibi. Mücadele antrenman sıklığı, rekabet, deneme sonuçları, sıralamalar hayatınızın merkezi haline geliyor. Benim için zor olan kısmı ailemle doya doya vakit geçirememekti:) Bu süreçte hep kendime, “8 ay kısa bir zaman sık dişini” dedim.

Gerçektende zaman çabuk geçti. Sınav bittiğinde çok çok mutlu oldum. Çünkü her iki sınavdan da tüm soruları doğru yanıtlamıştım. Artık sorumluluklarını yerine getirmiş bir erişkin gibiydim. Hayallerimin gerçek olması inanılmazdı. Kendimi kuşlar gibi özgür hissettim. Sınavdan sonra baktığım her yer, gördüğüm her renk HD kalitesindeydi. Kendimi hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim. Ailem, çevrem, öğretmenlerim benimle gururlandılar. En önemlisi ben kendimle gurur duydum. Başarmıştım.

Mayıs ayından okullar açılana kadar ise 8 ay yapamadığım her şeyi yaptım. Futbol oynadım, izleyemediğim tv programlarını izledim. Doya doya playstation oynadım. Sinemaya gittim. Ailemle zaman geçirdim. Hayatımın en güzel yaz tatiliydi. Şimdi hissettiğim şey ise heyecan. Tüm hayatımı değiştirebilecek büyük bir adım attım. Keyfine varma vakti geldi.


Kaynak www.hurriyet.com.tr

Editör: TE Bilişim