Okulların açılmasına az bir zaman kaldı. Başta, tatil süreleri ve zamanlaması olmak üzere yine bazı değişiklikler yapıldı. Sürekli değişiklikler yapılıyor ama maalesef istenilen seviye ve kaliteye bir türlü ulaşılamıyor.

            Eski Milli Eğitim bakanlarından biri şunları söylemiş: “Eğitim sistemimizin en büyük sorunu velilerdir. Çünkü veliler kendi olamadıkları şeyleri çocuklarından istiyorlar ve bekliyorlar.”  Bu sözün doğruluk yanları vardır. Elbette velilerin çocuklarının eğitimi ve gelecekleri üzerinde hassasiyetle durmaları gerekir. Ama unutmamak gerekir ki, diğerleri de bu ülkenin çocuklarıdır. Kendi çocuklarımızı düşündüğümüz kadar başkalarının çocuklarını da düşünmek durumundayız.

 Bir yakınımın çocuğu bu yıl 5.sınıfa başlayacak. Evlerinin çok yakının da bir ortaokul var. Ama çocuk :“ Arkadaşlarımın çoğu falan okula gitti, o okulun öğretmenleri daha iyiymiş” diyor ve evlerinin yakınındaki okula gitmek istemiyor. Ailenin gelir düzeyi sınırlı, servis ve öğle arası masraflarını karşılamada zorlanacaklar ve üstelik başka okuyan çocukları da var. Bu aile, bu durumda ne yapacak?

 Bilindiği gibi gerek ilköğretim gerekse ortaöğretim okullarına “adrese dayalı kayıt sistemi “ var. Yani herkesin kendi bölgesindeki okula kayıt yaptırması gerekir. Ama duyuyoruz ve daha sonra öğreniyoruz ki, bazı veliler çocuklarını bir yolunu bularak başka bölgelerdeki okullara kaydettirmişler. Herhangi bir akrabasının evini adres göstererek, boş bir arsayı veya hayali bir yeri adres göstererek…

Fazla bir araştırmaya gerek kalmadan, okullar açıldıktan sonra, şehir merkezindeki bazı okulların önüne gittiğimizde, orada onlarca servis aracının beklediğini ve çok kişinin kendi bölgesi dışındaki bir okula gittiğini göreceğiz. Vatandaşın kendi evinin yanındaki okulun eksikleri neyse tespit edilmeli ve gereği yapılmalıdır. Sabahın erken saatlerinde küçük yaştaki çocukların yollara düşmesi ve servis beklemesi doğru değildir. Yazıktır, günahtır.

Yine dershanelerin kapatılması da başka bir örnek. Adı dershane olmasa da başka isimlerle veya başka usullerle bir nevi dershanecilik anlayışının devam ettiğini görüyoruz.

            Dolaysıyla eğitim-öğretimle ilgili hangi sistem getirilse veya düzenleme yapılsa bir tarafından deliniyor ve tam olarak uygulaması yapılamıyor. Bunun için kanunlardaki boşlukların giderilmesi ve yetkililerin daha dikkatli olması gerekiyor.

Aslında eğitimle ilgili en büyük eksiğimiz, sistem veya müfredattan önce, çocuklarımıza; okuma, öğrenme ve araştırma sevgisi ve çalışma disiplininin kazandırılmasıdır.

Eğitim ve öğretimle ilgili geçmiş birikimlerimizden ve bu konular üzerinde kafa yormuş, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç vb. yazar ve fikir adamlarımızın düşüncelerinden de yararlanmamız gerekir.

Sezai Karakoç 1991 yılında Adapazarı’nda yaptığı bir konuşmada şunları söylüyor: “Eğitimimiz baştan sona yanlıştır. Eğitimimiz geçmiş eğitimimizle irtibatsızdır. Tamamen Avrupa’dan taklit bir eğitimin kurbanıyız. Bir yandan çocukların zihinleri olur olmaz şeylerle doldurulurken, en lüzumlu bilgiler, en lüzumlu şuur verilmemektedir gençliğimize. Bir misal vereyim: Geçmiş devirde bugünün orta öğretim ve yüksek öğretimine karşılık olan medreselerde, yüz İslam klasiği, en azından kırk İslam klasiği kelime kelime ana dilinde okutulur ve tahlil edilir ve öğrenci öyle mezun edilirdi. Yani bir orta öğretim mezunu, diyelim ki bugünkü lise mezunu ayarında bir aydın, kırk İslam klasiğini Arapçasından, Farsçasından ve tercümeleriyle, şerhleriyle bilerek mezun olurdu. Hâlbuki bugün, yakın geçmişte, çağımızda yaşamış şairlerimizi, yazarlarımızı, düşünürlerimizi bile tanımayan devlet adamlarımız vardır. İşte meselenin kökü burada.

Devlet ve devlet adamı meselesinde düğümleniyor bütün meseleler. Yoksa sadece şu veya bu ekonomik tedbirlerle memleket düzelmez. Şu veya bu şekilde yatırım yapmakla, şu veya bu şekilde tedbir almakla veya mekteplerde imtihan sistemini şöyle yapmakla, böyle yapmakla ya da Ortak Pazar’a girmeye çalışmakla memleket düzelmez. Memleketin düzelmesi için, her şeyden önce, millet fertlerine, milletin gençliğine hangi kitabı okutacaksın, hangi bilgiyi vereceksin, hangi kültürü ortam yapacaksın, hangi ahlakı aşılayacaksın, önce buna karar vermemiz lazım…” (Sezai Karakoç, Çıkış Yolu lll, s.78)

 Şimdiden hayırlı ve başarılı bir eğitim-öğretim yılı olmasını diliyorum.