Prof. Dr Metin Sözen 19712de yazdığı bir makalede de der ki” Hangi yönden Edirne’ye girerseniz girin, sizi önce tek bir yapı karşılayacaktır Selimiye, Bundan sonra  ancak yavaş yavaş çarşıları, hanları, hissetmeye başlarsınız. Bu kadar sık, bu kadar güzel yapıtın olduğu bir yer, herhâlde çok güngörmüş olmalı dersiniz. Yine de kendi kendinize sormadan edemezsiniz “Bütün bunlar iyi, bütün bunlar güzel, peki belirli bir bölge dışında bu yapılar  tek başlarına  niçin durup dururlar ”Çevresinde insanlar yaşamıyorsa bu  camiler niçin yapılır? Bu çarşılar hanlar, hamamlar niye kurulur?, Nehir boylarında kimler gezinir? Bu yapıların sanatçıları kendileri için mi donattı bu kapıları, bu pencereleri, bu minareleri? İnsanın olmadığı yerlerde büyük yalnızlığa niye terk edildi bu yapılar? Herhalde sarayları, köşkleri, eski evleri yer aldığı kıyı boyları bu kadar yalnız değildi. Dersiniz. Büyük sorunuz yine takılıp kalır kolay kolay çözümlenemez kafanızda bir gariplik çöker içinize, içinizden bir dürttü size dolaş der “Gör kendini çöz ’der o zaman çağlar içine dalar, dolaşmaya başlarsınız bir uçtan bir uca ileride gördüğünüz büyük yapıtlara gidecek yollar, geçecek  köprüleri bulmaya çalışırsınız Dört bir yanı sudur bu kentin. Hangi köprü nereye gider şaşırırsınız Ummadığınız, uzaktan görüp seçemediğiniz, küçük fakat kişiyi saran yeni güzellikler dikilir gözünüzün önüne. Böyle şaşkın, böyle buruk kendinizi geçmişe koyuverip, gümbürtüsünden dağların, sessizliğinden ölülerin korkuttuğu sultanlar ülkesini gezmeye koyulursunuz.

“… Dünya  sanatının  en büyük  yapıtlarının  bulunmasına rağmen  insan bırakılmış  bir eski başkent görmek isyerse Edirne’ye gitmeli” diyor,  “Başkent Edirne’de ikinci yaşam” makalesinin girişinde Metin Sözen hoca, Kent yaşamındaki süreci, dönemleri ile değerlendiriyor. Dedik ya 1971 yılında daha kentin özüne özelliğine eren bir anlatı ile Edirne’ye bakmış Değerli hocamız Prof. Dr Metin Sözen, Ülkemizde çok farklı kentlere el değen Metin Hoca’nın Başkanı Olduğu ÇEKÜL Akademi Edirne buluşması için kente geldim. Her geldiğimde ayrı etkilendiğim ve güzellikleri ile özellikleri ile buluştukça daha çok sahiplenilmesi gerektiğini düşündüğüm Edirne buluşmasında çalışmalar ve genel durum ele alındı. Özünde farklı çalışmaların farklı kentlere taşınması ve  örnekler  ile yapılanların fark edilmesi için çok önemli toplantılardı ÇEKÜL Akademi toplantıları.

Edirne Örneği: Merkezinden çevre ilçelere uzanan bütüncül koruma deneyimi yaklaşımı ile kent ele alındı.  ÇEKÜL Akademi eğitim çalışması Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan açış konuşması ile başladı. Gürkan, Edirne’nin ilk kuruluşundan beri farklı kültür ve medeniyetlerin buluştuğu yer olduğuna vurgu yaptı ve Edirne’nin Nadide merkezlerden olduğunu belirtti.  ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr Metin Sözen hocanın çizdiği yol haritası ve rehberliğinde onarılan örnekleri n varlığı yanında süreçte de onun önderliğinde yapılacak çalışmaların olduğunu söyledi. Kent tasarım müdürlüğü kurduklarını kent estetik kurulu oluşturacaklarını ve Edirne’yi hem Edirne halkı,hemde kentin paydaşları ile yöneteceklerini, Kentin tarihi ve turizm açısından daha  açılımlı olmasını hedeflediklerini belirtti. Tunca Nehri için projeler hazırladıklarını Meriç için enerji üretiminden çevre düzenine tasarladıkları bulunduğunu Selimiye alan yönetimi düzene girmesi ile Edirne yeni bir çehreye ereceğini ve bazı yapıların da kazanılacağını anlattı. Başkan Gürkan Edirne için bu bağlamda olumlu ve gerekli düşünceleri katılımcılara anlattı.

ÇEKÜK Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Namık Kemal Döleneken “Trakya bütününde kentsel gelişme ve Edirne Gelecek süreci” ile ilgili düşünce ve çalışmaları anlattı. Edirne’nin Balkanlara açılan zorunlu geçiş yolu olmasından, tarım bölgesi ve su kaynakları sorununa, Ergene’deki kirlenmeden kentsel nüfus artışının köyden kente gelir düzeyi yükselenin ise özellikle İstanbul’a göçüne değindi. Osmanlı döneminde ülkenin göbeğinde iken sonrası bir sınır ili konumuna gelindiğini üç tarafı ülkelerle çevrili olması ve sınır kenti olmasının diğer sınır kentlerindeki gibi dezavantajının Edirne’nin de çok yönlü yaşadığını ifade etti. “Koruma kavramı ve kültür öncelikle bakış açısı” konu başlığı sunumunu da Mehmet Tan yaptı. ÇEKÜL Vakfı Trakya Bölge sorumlusu Tan Edirne ilinin köklü bir tarihi olduğuna Roma döneminde de yerleşmelerin önemli izleri bulunan Edirne’nin Osmanlı’nın başkenti olarak donandığı tarihi yapıları ile günümüze eren eserlerinin varlığının kenti ayrı bir kimliğe erdirdiğini ifade etti. Osmanlı döneminde(14-20 yy Aralığı) 1133 “Anıtsal eser” inşa edildiğini günümüze ulaşan örnek sayısının 279 adet olduğunu söyledi.  314 camiden 55’inin, 10 kilise ’den 3’ünün, 14 Sinagogdan 14’ünden 1’nin, 106 Türbeden 12’sinin, 53 Kervansaray,70 handan 6 âdetinin,3150 hamamdan 14’ünün,49 medrese,35 mektep ’ten 6 adedinin günümüze kadar geldiğini söyledi. Saray-i Atik, Saray-ı Cedide, Amire, Buçuktepe Sarayı, Mamak Sarayı, Akpınar Sarayın geçmişte varlığının bilindiğini ifade eden Mehmet Tan ÇEKÜL ve diğer kurumların işbirliği ile yürüttükleri çalışmaları örnekleri ile anlattı.

Edirne Müze Müdürü Hasan Karakaya “Edirne çevresi kültürel zenginliği” üzerine sunumunda müze ve bilimsellik kazı çalışmaları ile Edirne ve çevresini kapsamlı bir biçimde katılımcılara aktardı. Kent envanterinin çıkarıldığını ve arazi taraması yapılarak bu bağlamda Edirne ve çevresinin araştırıldığını söyleyen Karakaya Tümülüs ve Arkeolojik sit kapsamında yürütülen çalışmalardan söz etti. 850 yapının tescillendiğini sivil ve resmi mimari den köprüler e, anıtsal yapılardan arkeolojik sit alanlarına önemli çalışmaların yapıldığını belirtti.

  “Trakya’da kültürel miras, arkeolojik kazı ve araştırmalar” konusunda Trakya Üniversitesinden  Doç.Dr Ahmet Yaraş eleştirel bir konuşma yaparak koruma anlayışının yeterli olmadığını, bazı olumsuz örneklerde olduğu gibi tarihsel mirasın yeterince korunmadığını, bu bağlamda yapılan çalışmaların olmasına karşın Edirne için kurumsal işbirliği ile daha çok yapılacak çalışmanın bulunduğunu ve Edirne korumanın Edirne’de yaşayan herkesin öncelikli sorunu olması gerektiğini söyledi. Tarih boyunca doğu-batı arasında kültürel köprü Trakya’nın tarımla geçindiği için tarihi zenginliğinin ve onunla  yükseleceğinin yeterince farkında değil, kent değerlerine sahip çıkılmıyor. Arazide bilimsel kazı alanlarında yazın biz çalışıyoruz kışın define avcıları, define avcıları için önlem şart. Dedi. Edirne’de daha çok müze olması gereğine de değinen, müzelerin kent değerini artıracağını ifade eden Doç Ahmet Yaraş Edirne’de ciddi anlamda kültür mirasına topyekûn sahip çıkma zamanı gelmiştir ”dedi.

ÇEKÜL Akademi yöneticisi Didem Çakar, ÇEKÜL Yüksek Danışma Kurulu üyesi Mimar Nuvit Bayar, ÇEKÜL Akademi Organizasyon sorumlusu Figen Tokgöz ve Tarihi Kentler Birliği Arkeolog Erol Erdoğan’ın yanı sıra farklı belediyelerden 80 katılımcı ile kentte yapılan çalışmalar alanlarında gezildi.

Makedonya Kulesi Arkeolojik Sit Alanı, Kale İçi Bölgesinde Yer Alan Eski Vali Konağı, İtalyan Kilisesi, Büyük Sinagog, Dar-Ül Hadi Cami, Saraçlar Caddesi, Ali Paşa Çarşısı, Bedesten, Rüstem Paşa Kervansarayı, Eski Cami, Üç Şerefeli Cami, Saatli Medrese, Peykler Medresesi, Baha-İ Evi, Hafız Ağa Konağı, Selimiye Cami, Vakıf Müzesi, Saray İçi IV. Mehmet Av Köşkü, Er Meydanı Güreş Alanı, Sar-I Cedid, II Beyazıt Külliyesi, Hıdır Tabya, Gazimihal Köprüsü, Meriç Köprüsü, Gümrük Karkol Binası, Balkan Şehitliği, Eski Tren Garı Binası, Lozan Anıtı Namık Kemal Doleneken ve Mehmet Tan anlatımları ile gezildi. Her eser  başlı başına bir yazı konası o arada onlarca kurtarılmayı bekleyen sivil mimari örnekleri tarihi yapı gördük. Edirne turizmin gelişmesi adına tüm sivil mimari korunması, onarılması yanında tarihi dokunun görünümünü bozacak imar hareketlerine de izin vermemesi gerekiyor. Adım adım gezdiğimiz kent her karışı ayrı özelliklerle dolu. Yol boyunca farklı belediyelerin bölgeye düzenledikleri gezi otobüsleri geliyordu. Edirne gelen için mutlaka uğranan Edirne Ciğerciye de gittik. Ciğerci Kazım’da Edirne ciğerini tattık, Keçicizade’de badem ezmemizi aldık. Süpürgesi,  meyva sabunları ile donanmış çarşılarını gezdik. Meriç kenarında çay molası verip derenin akışında düne bir yolculuğa çıktık. İhtişamlı günlerin Başkentinde Mimar Sinan’ın Selimiye’sinden,   Şükrü Paşa anıtı ve tabyalarına, II Beyazıt Külliyesi müzik ile tedavi sağlı ve hastalıklarla ilgili ilk tedavi yöntemlerine, saray ve han hamam kalıntılarından, Konaklara  geçti gözümün önünden, Edirne  her keresinde hayran kaldığım şehirde de artan yapılaşma ile tarih aralarda yok olacakmı endişesini de duyumsadım  ve Edirne’ye dışardan gelenlerin daha çok ilgi ile gezdiğine tanık olup ayrılırken   tarihin farklı izleri ile donanmış Edirne’nin mutlaka görülecek şehirlerimizden olduğunu son not olarak eklemem gerektiğini düşündüm. Bir kez daha görme dileği ile Edirne’den ayrıldım.