Bu gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Günün tarihsel anlamı, sınıfsal özü ve mücadeleci mirasının taşıdığı önem, içinden geçmekte olduğumuz dönemde bir kat daha artmıştır. 8 Mart gibi tarihsel önemi olan bir günde zenginlere ve onun siyasal sınıf iktidarına karşı sergilenen duruş, siyasal akımların düzenle kurdukları ilişkinin niteliğine de ışık tutmaktadır.
 
      Sınıfsal, ulusal, cinsel, mezhepsel baskı, sömürü ve eşitsizliğin kaynağı olan ve bu kötülükleri döne, döne üreten kapitalizme karşı net bir tutum almayanların, emekçi kadınların eşitliği için mücadele ettikleri savı yalnızca bir hurafedir. Zira bir sorunun kaynağına dokunmadan o sorunu çözeceğini iddia edenlerin, söz konusu sorunun devamına hizmet emekten başka bir şey yapmaları olası değildir. Diğer bir ifadeyle, kadınları ikinci cins durumuna düşürüp eşitsizliğe mahkûm edenin özel mülkiyet düzeni/sömürü ve köleliğe dayalı kapitalist sistem olduğu gerçeği apaçık ortada iken, bu sistemi rahatsız etmekten kaçınan liberal-reformist ve feminist anlayışların 8 Mart vesilesiyle sergiledikleri duruş, onları bu düzenin yedeği durumuna düşürmektedir.
 
      Bugün 8 Mart. Günün mücadeleci sınıfsal özünü karartmak ve “pozitif ayrımcılığa” indirgenmiş içi boş bir seremoniye dönüştürmek için harcanan çabalar tam bir pervasızlık halini almış bulunmaktadır. “Erkeksiz ve emekçisiz 8 Mart” şiarıyla hareket edenler, yönetiminde oldukları sendika ve meslek örgütleri üyelerini karanfil dağıtarak “gün” kutladığı gibi yalınsamalar yaratmaktan çekinmiyor.
 
     Vurgulamam gerekiyor ki, Dünya Emekçi Kadınlar Günü işçi kadın mücadelesinin militanca yürütülmesinden ve sosyalist kadınların örgütlü kimliği sonucunda 8 Mart Dünya ölçeğinde bir mücadele ve dayanışma günü olarak literatüre geçmiştir.
 
     8 Mart’ın emekçi niteliğini yok sayarak, bu tarihsel mirası yaratan işçi kadınların anısına saygısızlık edenlerin her platformda mahkûm edilmesi gerekiyor. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü zengin kadınların içi boş seremonisine dönüştürmek hiçbir koşulda hoş görülemez. İşçi ve emekçileri sömürü ve kölelik düzeni kapitalizme mahkûm etmeye çalışan bu zihniyeti ideolojik zeminde mahkûm etmek ve meydanlarda mücadeleci bir 8 Mart ekseni oluşturmak, tüm sınıf sendikal kadroların ve emekten yana herkesin boyunun borcu olmalıdır.
 
       8 Mart gibi süreçlerde alınan tutum, genelde siyasal yapıların geleceğine de ışık tutar. Şu veya bu gerekçeyle sistemin kuyrukçusu yapılarla birlikte hareket edenlerin ya da “ortada” duranların bu tercihi, sistem karşısındaki duruşlarının dışa vuruşundan başka bir şey değildir.     Böylelerinin emekçileri başka bir dünya uğruna mücadeleye çağırmalarının samimiyeti tartışmalıdır. Ufku düzen sınırlarına daralanlar, söylemde kullanmaya devam etseler de, sosyalizme olan inançlarını ve bu uğurda mücadele etme iddialarını yitirmektedirler.
 
       Oysa kapitalizmin krizinin dünya ölçüsünde derinleştiği, işçi sınıfı ve emekçilerin sosyal yıkım saldırılarına genel grevler, isyanlar ve kitle eylemleriyle karşılık verdiği, halk isyanları dalgasının yayıldığı, emperyalist-kapitalist sistemin yerel ve bölgesel savaşları kışkırttığı, ekolojik dengeyi bozarak insanlığın geleceğini riske attığı bir dönemde 8 Mart 2012 ye eriştik. Bu 8 Mart’ta anti-kapitalist bir duruş sergilemek, ilerici-devrimci-sosyalist hatta halkçı olma iddiası taşıyan her parti ve örgütün asgari duruşu olmalıdır.
 
      Ülkemizin içinde bulunduğu özgün koşullar da mücadeleci, alan tutucu 8 Mart eksenini güçlendirmeyi ayrıca önemli kılmaktadır. İktidarda  bulunan, gün geçtikçe iktidarını sağlamlaştıran ve sağlamlaştırdığı ölçüde faşizan uygulamalara meyleden güçlerin ilerici ve devrimci her değer ve kazanıma azgınca saldırmaları, genelde kadını, özelde emekçi kadını toplumsal yaşamın dışına itme çabaları, kadınları hedef alan vahşi şiddeti on katına çıkartmaları, kadını ve erkeğiyle emekçilere karanlık bir geleceğin dayatıldığına işaret ediyor.

      Ortadoğu halklarını hedef alan emperyalist savaşın da aktif tetikçisi olmaya namzet Amerikancı iktidarın hem içeride hem dışarıda saldırgan bir politika izlemesi, sistem karşısında net bir karşı duruş sergilemenin önemini ayrıca arttırıyor.
 
     Biz sınıf sendikal kadrolar başta olmak üzere tüm ilerici-demokrat ve emekten yana güçlerin bugünden başlayarak bahar sürecini emperyalist saldırı ve şoven kuşatmaya karşı birleşik mücadeleyi büyütmenin olanağına çevirmeleri hayati bir önem taşıyor.
 
    Bu duygu ve düşüncelerle Dünya Emekçi Kadınlar Günü emekçi kadınlar başta olmak üzere tüm emekçilere kutlu olsun der, eşit-özgür-sömürüsüz bir dünya yaratmak için manivela olmasını temenni ederim.