Onu ne zaman ansam Kandehar dağlarında sabah namazı şiiri gelir aklıma. Azatlığın zirvesinde sohbete dalan yıldızları düşünürüm. Ve Zühre bir şarkı tutturur Babil’den kalan. Zavallı dünya habersizdir zavallı dünya sağırdır bundan. Bir şiir yükselir doruklardan dolunaydan.
 
Hazin bir kazadan sonra hafızasını kaybeden ve sekiz yıl çile çektikten sonra vefat eden şair, yazar, ilahiyatçı Dilaver Cebeci’nin hüznü kalbimi kırık bir ok gibi yoklar. O şiirleriyle bizi bir Hıra dağının eteklerine bir Altay dağlarına götürür. Onun kalbinden savaş meydanlarında şaha kalkan ak yeleli atlar geçer. Kılcal damarlarında dizginsiz atlar koşar. O Asya çöllerinde ki ürkek ceylanların şairidir.
 
Ana yurdumuzun uçsuz bucaksız bozkırlarından sevgililer sevgilisinin yurduna, ayın ışığını cömertçe saçtığı uzun çöl gecelerine doğru alır götürür ruhumuzu. O gönül tezgâhında sevda dokuyan ve memleketi uğruna baş koyan ve de memleketinin düzlüğüne yokuşuna, pınarlarının akışına ölürüm diyen bir şairdir.
 
Onun şiirleri üç ırmağın karışmasından oluşmuş bir şiirdir. Divan şiirinin ve halk şiirinin nehrinden akan suları karıştırıp modern şiirin nehrinde birleştirir. O gelenekle geleceği harmanlayıp bir potada eriten bir şairdir. Onun şiirlerinde gazi alperenlerin coşkunluğu Rum abdallarının tevekkülü bir şecaat abidesi gibi karşımıza çıkar. O Yunus Emre''nin Hak aşkını Karacaoğlan’ın sevdasını Köroğlu’nun kahramanlığını yansıtır şiirlerinde.
 
O tarih şuurunu en yüksek noktada hisseden ve hissettiren bir şairdir. Onun şiirleri aynı anda hem kahramanlığı hem de derin bir lirizmi mistik bir bakış açısıyla kurgulayan şiirlerdir.
Aynı zamanda sırılsıklam bir Türkçe aşığı olan şairimiz dilimizi korumak konusunda hassastır.
O yozlaşmaya ve yabancılaşmaya karşı sesini yükselten ve bunun karşısında sessiz kalmaktansa gür bir sesle haykırmayı benimseyen bir şiirin şairidir. Korku kurnaz bir çöl tilkisidir aldırma diyen şairimiz bir savaşçı gibi cesur ve kararlıdır. Toplumsal çözülmeleri ve aksaklıkları eleştirmesi ve bunlara karşı çıkması onun sanatını milleti için kullandığının bir işaretidir.
 
O bir söz ustasıdır şiirinde yeni imajları kullanır ve alışılagelmişin dışında bir söyleyişle dikkatleri üzerine çeker. Dilaver Cebeci dini ve milli şiirlerin yanı sıra aşk şiirleri de yazmıştır. O insana ait duyguları kamufle etmek yerine sağlam bir şuurla yerine koyup mısralarına inci gibi dizmiştir.
 
Edebi sanatların hepsini ustalıkla kullanan şair ses ahenk soyutlama ve musikiyi imbikten süzercesine şiirine yedirmeyi başarmıştır. Onun kelimeleri artık kullanıla kullanıla eskimiş kelimeler değildir. Kurandan ve İslam tarihinden aldığı kavramları şiirinde en güzel telmihlerle kullanır.
 Onun şiirlerinde zigguratlar, babilin asma bahçeleri, harut marut, Mezopotamya kervanları, yeniden dirilir söze gelirler. Şairimiz şiirlerinde bugün artık kullanılmayan pek çok eski kelimeye yer vererek bir nevi o kelimelerin kuruyan damarlarına kan vermiştir.
 
Dilaver Cebeci modern bir derviş ve gazi alperen olarak kalemini milleti için kullanan bir şairdir.
 
“geceler boyu böyle geleceği emziriyorum “ diyen şair vatana ve millete adanmışlığını şu dizelerle ortaya koyar.
 
Baş koymuşum Türkiyemin yoluna
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm “
 
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor diyen şairimiz vatan için karşılıksız çarpan bir yüreğe sahiptir. Dünyanın gelip geçici bir konak olduğunu bilen şair, eşyaya Hakk''a bakan yüzüyle bakar. Şiirlerinde çağlar ötesinden gelen bir nefes, maveradan bir ses yankılanır. Denizleri aşkın kadehine doldurup hakikatin şerefine kana kana içirir okuyucuya. Bestelenen Türkiyem şiirini içimizde bilmeyen yoktur. Fakat bu şiirin şairimize ait olduğunu bilenlerin sayısı çok azdır. Şiiri şairinden meşhur bir şair desek yeridir.
 Bugün milliyetçi geçinen bazı şahıslar ne yazık ki Dilaver Cebeci gibi gerçek milliyetçileri tanımaktan çok uzaktırlar. Gerçek miliyetçilerde ki derviş ve alperen ruhu yerine sahte milliyetçilerde ki yapmacıklık ve samimiyetsizlik aşırı derecede dikkat çekmektedir. Türkün ahlaki karakterini taşımadan Türk milletini sevmek mümkün değildir. Gerçek bir Türk gibi yaşamadan yapılan milliyetçilik en çokta Türk milletine zarar vermektedir.
Öteden beri sevdiğim bir şair hakkında içimden geçenleri yazıya dökmek onu yâd etmek için bu kısa yazıyı kaleme aldım. Şairimize Allahtan rahmet diliyor Resulullah Efendimizin livahül hamd sancağı altında toplanan kulları zümresine ilhak olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.