Denktaş’ın cenaze töreni, olağanüstü bir millî heyecanın dile getirilişiydi. Denktaş’ın muhalifleri bile heyecana katıldılar mı bilmem ama saygı duydular. Kıbrıs halkı sokağa dökülmüştü. Karen Fogg bu durumu görmüştür ve dizlerini dövmüştür.  “Yes be annem” ciler bile  “Denktaş bizim babamızdır” diyorlardı.

Gelelim Cumartesi günü yapılan ve Talat Paşa Komitesi’nin öncülüğünde örgütlenen Paris yürüyüşüne.

İşte orada millî heyecanın ikinci yükselişini görüyorduk. Ermeni soykırımı yalandır komedisine karşı bütün Avrupa’dan akın akın gelen yüz bin Türk, dindarıyla İşçi Partilisi ile, TGB’lisi ile ADD’lisiyle, Azerisiyle, Cezayirlisiyle hakiki bir düşünce özgürlüğü yürüyüşü yaparak şaşırttılar. Hani şu çılgın Türkler var ya... İstiklâl Savaşı’nda da şaşırtmışlardı. Abartıyor muyum? Sanmam. Tarihin iki taraflı işlediğini görüyor ve çözülen bir  “haksızlık cephesine”  karşı,  “haklılık cephesinin”  yükselişini bir film gibi seyrediyoruz.

***

   Buna karşılık acı ve utanç veren başka bir yürüyüş!  “Hepimiz Ermeni’yiz”  ve  “katil devlet”  pankartlarıydı!..

Liberal haksızlıklarla beslenen Hrant Dink davasında, herkesin azmettiricileri bilmesine rağmen acayip tahliyeler oldu. Bu tahliyelerin anlamı ne derseniz, ibretlik bir şey! Dava bumerang usulüyle kendini vurdu. İktidardan yana olmak her zaman güvenilir bir dağa yaslanmak anlamına gelmez. Epeydir güvenilir dağlara kar yağıyor.

Nedim Şener niye hapiste? Bu davanın failini gösterdiği için. Mehmet Perinçek niye hapiste? Ermeni meselesinin özünü, Rus belgeleriyle gösterdiği için.

Paşalar niye hapiste? NATO’nun denetiminde kalmanın Türkiye’nin başını belaya soktuğunu cesaretle söyledikleri için.
Gazeteciler niye hapiste? Türkiye’deki işbirlikçiliğe neşter attıkları için.

***

    Fransız senatosunun bile, kabulde tereddüt ettiği o anlamsız yasayı protesto eden yüz binlerce haklı adam cumartesi günü Paris’te yürüdü. Artık söylemekten bıktığımız  “Bu katliam değil sürgündü”, “Devletinin tehlikede olduğunu sezen bir iktidarın, Osmanlı Devletinin mecburen aldığı bir önlemdi”, “Ermenilerden çok Türkler ölmüştü”, “Türkler vatan savunması yapıyordu, Ermeniler ise çeteydi ve Fransız askeri üniforması giyiyorlardı” falan gibi lafları tekrarlamanın bir faydası yok. Hrant’ın arkadaşları denen grup ki çoğu dava boyunca yanlış yerde durup yanlış yazılar yazarak Hrant’ı bir daha öldürmüşlerdir, neden, 20 Ocak’ta Azeriler’in maruz kaldığı katliamı hatırlamadılar ve  “hepimiz Azeriyiz”  demeye denk bir davranışta bulunmadılar...

Ermeniler hâlâ Karabağ’a zulmediyor!..