Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ı hükümdar gibi davranmakla eleştirdi. Gibisi fazla… Zira bir devir teslim törenini, imparatorun tahta çıkışı törenine çevirdi. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışı, Padişahların cülus törenlerine de benzedi. Bir şey eksik kaldı; yandaşlara pay verildi ama yeniçerilere henüz ulufe dağıtılmadı… Onu da yapacaktır, zira kazan kaldırma emareleri görülmeye başlandı! 

Erdoğan,  “Seçilmiş bir başbakan, seçilmiş bir cumhurbaşkanı el ele vererek, inşallah Türkiye’mizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız”  dedi! Hem “Yeni Türkiye” diyor, hem de 31 Mart vakasının bastırılması, Menemen’deki yobazların idam edilmesi ve Dersim’deki isyancı güçlerin dağıtılmasından sorumlu tuttuğu Atatürk’ün vizyonunu kullanıyor. Onu da yanlış kavramlarla yapıyor. Atatürk’ün söylemi,  “Türk kültürünü çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkaracağız”  şeklindedir. Yani esas alınan Türk kültürüdür! Tayyip Erdoğan ise Türk kimliğinin yerine Türkiyeli diyerek, Yeni Türkiye’de milletin adını da değiştirmek istediğini yüzlerce defa sergilemedi mi?
***
Tabii bu eleştirilerin artık bir anlamı kalmadı. Çünkü Tayyip Erdoğan, milli görüş hareketi içinde oluşturduğu çekirdek bir ekiple, hedeflerine adım adım ulaşarak Çankaya’ya çıktı. Kendi şahsi vizyonu ile ABD ve AB’nin Türkiye ile ilgili vizyonlarını birleştirerek yol aldı. Yani dünyadaki büyük güçleri iktidara gelmek için kullandı. “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak” diye özetledikleri politikanın özü budur. “Şer” diye gördükleri askerlerin başına balyoz indirmelerinin sebebi, küresel güçlerle eklemlenmeleridir.
Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığını üstlenmesinin hikmeti de budur. Başbakanlığa getirilen Ahmet Davutoğlu da Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının örtüştüğünü söylemektedir.
Şimdilik kazanan AKP ve BDP ile birlikte, ABD ve Avrupa’dır.  Kaybeden ise CHP ve MHP’nin tüzel kişiliklerinde Türkiye’dir.
CHP ve MHP, söylemde değil ama eylemde veya eylemsizlikte, kendi temel vizyonları olan cumhuriyetçiliğe ve milliyetçiliğe sırtlarını döndükleri, hedefte birlik oluşturamadıkları, halkın taleplerine yeterince cevap veremedikleri, hatta bilinçli olarak bu talepler üzerinde değil, AKP’nin gücüne güç katacak gizli gündemleri hayata geçirmek için çalıştıklarından dolayı kaybetmişlerdir. Halk çaresiz ve dağınıktır. AKP’ye mahkûm edilmiştir.
İçinde bulunduğumuz süreçten, AKP’nin tüzel kişiliğinde Siyasal İslamcılık; BDP/HDP’nin tüzel kişiliğinde bölücülük kazançlı çıkmıştır.
Esasen bu iki hareket açılım projesi çerçevesinde birbirini tamamlar durumdadır. Şimdi bu iki kuruma bir istihbarat grubu olan IŞİD eklenmiştir.
***
Der Spiegel dergisi, son olarak NSA eski çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı gizli belgelerin Türkiye ile ilgili bazı bölümlerini yayımladı. Belgeler, Amerikan istihbarat servisi NSA’nın Ankara ve İstanbul’da kurduğu gizli birimler aracılığıyla Türkiye’de dinleme faaliyetlerinde bulunduğunu gösteriyor. NSA’nın gizli belgelerinde, Türkiye’nin hem partner hem de hedef ülke olduğu belirtiliyor.
Yani sadece Almanlar değil, Amerikalılar da, Türkiye’deki bütün askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel faaliyetleri BBG evini gözetler gibi takip etmiş ve kayıt altına almışlardır. Kapalı mekânların içini de görüntülü olarak kaydetmek ABD’nin geliştirdiği, zaman zaman Türkiye’ye de birkaç saat kullanma imkânı verdiği bir teknolojidir.
Kısacası bütün siyasilerin gizli işleri, sadece omuzlarındaki melekler tarafından değil, ABD ve Almanya tarafından da kaydedilmiş durumdadır. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetenler büyük bir şantaj ile karşı karşıyadır. Şantaja maruz kaldıkları için de Türkiye’yi yönetemez duruma düşmüşlerdir. Ulufe dağıtarak belki biraz daha ayakta kalabilirler.