Bu hafta içerisinde HDK Niğde Meclisi bileşenleri Akkaya Baraj Göletinin kirletilmesinden kaynaklı yaşanan çevre sorunlarına dikkat çekmek için bir dizi eylem ve etkinliklerle ilgilileri sorunun çözümü için harekete geçmeye çağıracaklar. Hal böyle olunca ister istemez çevre sorununu yaratanlar yarattıkları sorunu çözebilirler mi? Sorunu insanın aklına takılıyor. Bir bütünlükçü bakışla kapitalist emperyalizmin yarattığı çevresel sorunların çözümünün yine aynı sistemle çözümlenmeyeceği bilindiğimiz halde çevresel sorunlara neden sahip çıktığımız, çıkmak zorunluluğumuz olduğunu ifade etmeye çalışayım.
 
     İnsan ve doğayı kar hırsı ile hiçe sayan kapitalist ekonomik sistemin devasa sanayi üretimi sonucu 20. yüzyılın ortalarında dünyanın gündemine gelen çevre kirliliği konusu öncelikle kapitalist devletlerin gündemine girdi. Sorunun kaynağı olan emperyalist kapitalist sistemin sorunun çözümü için kayda değer bir ilerleme sağlayamayıp doğanın ve uzayın kirletilmesi-tahrip edilmesi- konusunda çözüm için göstermelik adımlar atmadılar değil,attılar.Lakin bizatihi sistemin kendisinin sorunun kaynağı olduğu için gerekli çözüm yollarını bir türlü sağlayamadılar.
 
    Ve fakat çevresel sorunlar tüm dünyadaki yaşamı sönümletecek boyutlara varacak derecede devam etmektedir. Çevrenin tüm canlılar için yaşanılır bir halden çıkarılmasına tepki gösteren ve çevre tahribatından en çok etkilenen insanlar, dünyanın her yerinde eylemler sergilemeye, sermaye ve devletlerine direnmeye, bir başka dünya mümkün şiarıyla mücadele vermeye devam ediyor.
 
    Ülkemizde çevre kirliliği özellikle 1980 sonrası iktidarlarının neo-liberal politikalarıyla önü açılan sermayenin sınır tanımayan kuralsızlığı ile gündeme geldi ve son yıllarda önüne geçilemez boyutlara ulaştı. (Akkaya Baraj göledinin kirlenmesi ve çevresine zarar vermeye başlamasının mazisi de 1980’li yıllarla birlikte Niğde ilimizin çarpık ve plansız şehirleşmesi ile doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır.)
 
    Vurdumduymazlığa ülke genelinden örnek verir isek: Termik santrallerin Türkiye'nin toplam karbondioksit salımın da yüzde 20 payla üçüncü sırada yer almasına, çevre ve insan sağlığına verdiği zararların tespiti tüm bilimsel çevrelerce raporlarla bildirilmiş iken ülkem egemenleri 47 yeni termik santral yapacakların gözümüzün içine baka, baka söyleye biliyorlar. Daha da vahimimi ülkemizin ilk nükleer santralının yapımına yönelik ihale için çalışmalar tamamlandı.
 
    Pahalı, riskli ve kirli bir elektrik enerjisi üretme biçimi olan nükleer enerji, tüm dünyada yıllardır tartışılan bir çevre problemi. Atık sorunu, nükleer kazalar, nükleer silahlar, eski nesil teknoloji kullanımı ve büyük maliyetiyle anılan nükleer enerji toplumun gündemine girmiştir, daha da artan bir şekilde girmektedir. Geri döndürülemez bir doğa tahribatı yaratan, 800’ü Doğu Karadeniz’de olmak üzere 2000 HES yapım projesi gündemde. Hükümetin siyasi kararlılığı ve jandarma-polis teşkilatlarını harekete geçirme pahasına HES’lerin yapılacağını ısrarla vurgulaması bile çevre sorununa öncelikle kimin sahip çıkması gerekliliğini bize gösteriyor.
 
       Binlerce yıllık tarihi ve kültürel öğeleri barındıran Hasankeyf ve Allianoi’nin baraj suları altında kalması soruna başka bir boyut ekliyor. Bergama köylülerinin siyanür ile altın çıkarılmasına karşı çıkışları ve sürdürdükleri hukuk mücadelesi 15. yılını doldurdu. Yaşam alanlarını tehlikeye atan vahşi madencilik Artvin’de, Kazdağları’nda, Uşak’ta, Niğde’miz Ulukışla’sında ve daha birçok yerde çevre halkının, uzmanların ve çevre gönüllülerinin protestolarıyla karşılanması insanlık adına bizleri umutlandırıyor.
 
      Yaşam alanlarını savunanlara ve doğa yıkımına karşı çıkanlara karşı fiili ve hukuki şiddet boyutlanarak sürdürülüyor. Siyasi iktidarın zihni sinir projelerine, yıkım projelerine karşı çıkanlara biber gazı, dayak, para cezası, konuşmama cezası “adalet” mekanizmasının reva gördüğü tüm olumsuzluklara rağmen mücadele gün be gün büyüyerek ve çoğalarak devam ediyor.
 
     Sahi, AK Partinin Çevre ve Şehircilik Bakanı da eksik olmasın Akkaya Barajı için temizleme projelerinin olduğunu bizzat ilimize gelerek söylemiş idi. Üzerinden kaç zaman geçti? Barajla ilgili herhangi bir somut adım atıldı mı? Bileniniz varsa beri gelsin. Unutmayalım çevreyi tahrip edenler, sorunu yaratanlar sorunun çözümü olamaz. Sorundan rahatsız olanlar, yaşam hakkına sahip çıkanlar, ezilenler, ötekileştirilenler, emekçiler çevre sorununa müdahil olmadan, ne baraj temizlenir nede pis kokuların kaynağı kesile bilir.
 
    Sözün özü: Mücadele edenler daima kazanmaya bilir. Ancak kazananlar hep mücadele edenlerdir.