Üç harfli bir kelimeden ötede üç ayaklı bir idam sehpasını andırır. Bu sehpadan üç damla gözyaşı dökülür. Düştüğü yerde üç tane gül açar. Biri kırmızı biri beyaz biri sarıdır. Kırmızı gül, akan kanımdır. Beyaz gül, kefene bürünen canımdır. Sarı gül mevsimlerin sonu hazanımdır. Kanım yar yolunda akar. Canım sehpada kalmıştır. Ve mevsim artık sonbahardır.
 
Kalbin kelimelere ihtiyacı yoktur. Sükût bir posta güvercini gibi gideceği yere kanat çırpar ve iletir mesajını. Saatler berrak bir denizin ortasında fırtınalara kurulmuştur. Ve çöllerin alınyazısı kumdan bir harflerle yazılmıştır seraplara.  Aşktır bu gizlenip saklanamaz.
Dağların kalp krizidir zelzeleler. Suların paraşütü açılınca yağmurun askerleri bir bir düşmeye başlar gökyüzünden. Dağılır kara bulutlar. Konuşmaz aşk konuşamaz.
Bir değirmen gibi döner günler ve kalbin öğütüldüğü bir taş gibi çarpar akrep yelkovana. Günlerin ardında kalan bir sükûttur. Bir çiçek gibidir aşk üşür dayanamaz.
Duvarlar bir mahkûm gibi bekler apartmanların soğuk gölgelerinde. Sokaklar cinnete açılır ressamını yitirmiş resimlerin tablosunda.  Aşktır bu her renge boyanamaz.
 
Aşk bir çöl gibi çıka gelir umulmadık bir anda. Leylalar kendi mecnunlarını yontarlar umursamazlığın keseriyle. Aşk bir matematik sınavında sorulan iki bilinmeyenli denklem gibi iki şehir arasında ki mesafe gibi aşina sorular sormaz. Aşk zordur çözülemez.
 Bir rüyanın penceresinden bir tabirin gölgesine sığınırken bir gecenin kalbinden bir gündüze sığınırken aşk huysuz bir ihtiyar gibi asasını vura vura çıka gelir.  Aşktır gelen kapıda bekletilmez.
Aşk bir susuzluk gibi yapışır dudaklara. Su yanındadır ve içemezsin oruçlusundur. Haramdır her söz haramdır her bakış. Aşk cehennem gibidir aşılamaz.
Issız çöl gecelerinde Leyla’nın saçlarını tarayan bir perinin kanatlarından süzülen bir ışık huzmesidir aşk. Sultanları köle köleleri sultan eden bir büyücü gibi çıkar gelir ansızın. Aşk yaşanır sadece anlatılamaz.
 
Her masalın ardında gökten düşen her üç elmanın birisidir aşk.  Onlar erirken muradına bizim çıktığımız kerevetin adıdır aşk. Aşktır bu bir çocuk gibi avutulamaz.
Sınırları olmayan uçsuz bucaksız bir ülke gibidir aşk. Ona ne pasaportsuz ne de pasaportla gidilebilir. Onun ne içi vardır ne de dışı o ne vardır ne de yoktur. Aşk ki zamana ve mekâna sığdırılamaz.
Gözlerinin içi gülen bir çocuktur aşk. Şen kahkahalar atar gözyaşı çöllerinde. Sukut ırmağının aktığı bir çığlık okyanusudur aşk.  Bir türkü gibi söylenir güneşin dillerinde. Aşktır bu ve yoktur bir köy ölümden öte.
Sebepler bir sebebin peşinden koşarken aşk sebepsizliklerin. O birden bire gelir o birdenbire saplanır kalbe. Aşk kırık bir ok gibi batmıştır kalbe.
Herkesin kendisinden bahsettiği fakat kimsenin bilmediği tarifi imkânsız bir muammadır aşk. Çözenler konuşmaz konuşanlar çözemez. Aşktır bu bilinmez bilinemez.
Bir tufan gününde Nuh un gemisi gibi çıka gelir aşk. Asasını yere vuran Musa’nın önüne açılan yolların kalbinden geçer aşk. Ateşe atılan peygamberi yakmayan ateşin dilini konuşur aşk.  Aşktır bu ne söylersen ne anlatsan zordur anlatmak.
Kelimelerin dizginine yapış artık bu vadide at koşturmak zordur. Bilesin ki her tarafı uçurumdur.