Türkiye’de ve bölge’de; dini/ideolojik kültürel, siyasi, ekonomik, askeri çatışma ve arayış devam ediyor.
 
- Gönlü, zihni, ufku Batıya dönük olanlar, mutlak manada Batıcılarla,
- Gönlü, zihni, ufku Araplara dönük olanlar, mutlak manada Arapçılarla
- Gönlü, zihni, ufku Ortaçağa dönük olanlar, mutlak manada Arap kültürünü ihya etmeyi düşünen  Ümmetçilerle
- Gönlü, zihni, ufku Türk Milleti’ne, Türk tarihine Türk kimliğine dönük olan, mutlak manada Türk kültür ve medeniyeti yeniden ihya ve inşa etmek isteyenler arasında siyasi mücadele sürüyor.
 
Türkiye’de uzun yıllar şekil üzerinden siyasi mücadele sürmüştür.
Dönemsel olarak gerçekleri haykıran insanlardan hınç alınmıştır.
 
Oysa bir toplum; akıl ve bilim odaklı kendi müziğini, edebiyatını, sanatını, mimarisinin ortaya çıkarabildiği ölçüde ileriye gidebilir.
 
Türkiye’de çok partili siyasi hayatın bir özeti, bu perspektiften baktığımızda halk, vesayetçi sistemin ana unsuru olarak gördüğü Avrupa-batı vesayetin karşısında kim varsa ona oy veriyor. Bu vesayetin sivil uzantısı olarak gördüğü, bunun kültür, sanat, edebiyat, siyaset alanındaki kodu olarak gördükleri her zihniyetinin karşısında kim varsa ona oy veriyor. Sonra da hayal kırkılığı yaşıyor.
 
Merkez sağ ve merkez sol partiler gerçek merkez partiler değildir. Her yeni sağ parti bir öncekinin yapamadığını yapıyor. Ama vesayet rejimi daha kapsamlı olarak devam ediyor. Merkez partiler; Avrupa vesayetten medet umar alışkanlıklarını bir tarafa bırakamıyor. Merkez partiler; milletin inançlarını istismar oyunlarını bir tarafa koysa, bütün bunları yapıp yeni bir merkez partiler olsalar, Türkiye siyaseti de başka bir noktaya doğru gidecektir.
 
Bugünkü verilerle konuşulduğunda iki yüzyıldır süren siyasi, fikri mücadelede her türlü zorluklara rağmen bu millet kendi yolunu bulamıyor, su yatağını bulamıyor.
 
Tarihler, aktörler, partiler değişir ama sonuç itibarıyla 200 yıldır süren bu siyasi mücadele
aynıdır. Sorunların bu topraklardaki özeti budur.
 
Türkiye’nin önündeki 4 temel sorun yargının siyasallaşması, ekonomik sistemdeki değişiklikler, toplumsal barışın sağlanması ve dış politikadır.
 
Türkiye’nin bundan sonra ekonomik sistemindeki makro düzeyde yapmış olduğu değişiklikleri gözden geçirmesi gerekir. Üretime dayanan, istihdamı artıran, ihracat yapan ekonomiye dönüştürmesi lazım. Bunun için de Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıldaki en temel meselelerinden birisi, özellikle gelir dağılımı adaletini, yeni orta sınıfların oluşturulmasını sağlayacak ekonomik programında revizyonlara giderek, bu atılımları yapması gerekir.
 
Türkiye’de iktisadi elitle başa çıkmanın yolu, iktisadi hayattaki gücü topluma yaymak ve yeni orta sınıfları hareketlendirmesidir.
 
Türk kültür ve medeniyetinin temel değerleri; her türlü terör siyasetinin silahını kıracak kadar güçlüdür. Bunun da en somut yolu, çobanla, milletvekilinin, gazetecinin, işadamının, Cumhurbaşkanın gerçekten eşit olduğu bir Türkiye kurmaktır.
 
Türkiye sadece bu coğrafyada değil, dünyanın bir çok yerinde çatışmacı, sorun çıkarıcı çok etkin bir ülke haline geldi. Nerede sakin ortam varsa orayı karıştırmak için can atan bir siyasi zihniyet var. Bu siyaset; din istimarcılığı, yalanclık, hırsızlık, talan zihniyetidir.
 
Türkiye’nin yapması gereken, ülkeyi ve bölgeyi yeniden esenlik yurdu haline getirmektir.
Bütün insanların aynı coğrafyanın dost, kardeş, müttefik insanlar olduğunu, aynı medeniyetin birer mensubu olduğunu ortaya koyacak çalışmaları gerçekleştirmektir.
 
Ülkede esenlik sağlanmadan, bölge halklarının birliği, bütünlüğü sağlanmadan; ne Türkiye, ne Ortadoğu dirlik içerisinde olur, ne de dünya barışı tesis edilebilir.
 
Günün Sözü: Zulmeden zalim, adaletsizdir, haksızdır, yalancıdır.