Eğer başlıkta sorduğum soruya “hayır hâlâ anlayamadım” cevabını verdiyseniz; “pes doğrusu!..” demeyeceğim. “Biraz daha bekleyin o zaman!.. Öcalan aranızda dolaşmaya başlayınca, özerklik de tamam olunca herhalde o vakit anlarsınız” diyeceğim.
Diyarbakır’da Nevruz bayramı maskesi altında icra edilen PKK zafer bayramında “Başkan Apo” nun kutlama mektubundaki ayrıntıların detaylı analizine hiç girmeyeceğim. Her şey apaçık ortada.
Sadece, “demokratik modernimizi inşa etme” çağrısına bir kez daha dikkat çekeceğim;
“Saygıdeğer Türkiye halkı, bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları, kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında bu kardeşlik hukukunda, fetih inkar ret ve imha yoktur, olmamalıdır. Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı imha ve asimilasyon politikaları halkı bağlamayan iktidar elitinin tüm tarihi ve kardeşlik hukukunu reddeden çabaları reddetmektedir. Bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Orta Doğu’nun temel iki stratejik gücü olarak, kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernimizi inşa etmeye çağırıyorum. Bu çağrıma bir cevap yok mu?”
Özerklik bundan daha başka hangi cümlelerle açıktan ilan edilebilir?
Bir de “Başkan Apo”nun tehdidi;
“Zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler.”
Şimdi dün sabah saatlerine dönmek istiyorum…
Tivi kanallarında “eşik” edebiyatları gırla gidiyordu. Bütün yandaş medya sözcüleri ekranlarda boy gösterip gereken hazırlıklara son noktayı koydular. Devamlı “bayram alanı” vurgusu yapıldı. Sonra hep beraber huşu içinde caninin mektubunu dinledik. Tivi ekranlarından sabah boşalmaya başlayan cerahat, caninin mektubunun okunması ve daha sonrasında da hız kesmedi. Kimisi çıkıp “altına imza atılacak cümleler” dedi. Kimisi de “Öcalan’ın ne kadar büyük bir barış adamı olduğundan” dem vurdu.
Star gazetesi yazarı Nuh Yılmaz, Tayyip Erdoğan ile Öcalan’ın Çanakkale mesajlarının aynı olduğuna dikkat çekti. O kadar ki; hızını alamayan Nuh Yılmaz efendi, Öcalan’ın çağrısını Evliya Çelebi’nin mesajlarına benzetti.
Gazi Üniversitesi’nin altın çocuğu(!), öğretim üyesi Hüseyin Yayman efendi de ekranlardaydı. Onun diğerlerinden neyi eksik?.. Yayman efendi de caniyi ve “süreci” cilaladıktan sonra Öcalan’ın sözleri ile Tayyip Erdoğan’ın son grup konuşmalarındaki benzerlikleri ballandıra ballandıra anlattı.
İşbirlikçi iktidarın tüm sözcüleri bugüne kadar gerçekleşen PKK katliamlarının faturasını devlete keserken de hiç utanıp sıkılmadılar. “Bugüne kadar olanlar devlet sorunu” demekten hiç ar etmediler.
Sonuç olarak Sevr’de başarılamayan, Diyarbakır meydanında halledildi.
Şunu çok merak ediyorum. Caniyi darağacına gönder(e)meyen sınırlı sorumlu siyasetçiler kooperatifi üyeleri, şimdi vicdanları ile baş başa kaldıklarında acaba ne yapıyorlar?..
ÖNEMLİ NOT; Salı akşamı eş zamanlı olarak AKP genel merkezine yapılan lav silahlı saldırıda önemli bir bilgi Ankara kulislerine yayılmıştı. Lav silahının ve parçalarının bulunduğu yerde DHKP-C flaması bulunduğu iddia edilmişti. Bu söylenti İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından yalanlanmıştı. Dün bu konuyla bilgisine başvurduğum Emniyet Genel Müdürlüğü’nden üst düzey bir yetkili, “Lav silahının bulunduğu yerde DHKP-C değil PKK flaması bulundu. Fakat siyasetçiler bunu örtbas edip sakladılar” dedi. Muhteşem’in Adalet Bakanlığı ve AKP genel merkezine yapılan saldırılar ile ilgili yapacağı “Ergenekon” bağlantılı açıklamaları şimdi daha çok merak ediyorum!..