"Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı "Bayram"dedi, yalın ayaklı
Adam "Bayram" dedi, tam ağlamaklı..."


         Her eli kalem tutanın bugünlerde yazacağı konunun başlığı bayram ile ilintili oluyor. Bayram, kavramı bizim için, hem dini hem de milli akidelerimiz ölçüsünde büyük önem arz eder.

Ancak hem ülkemiz hem coğrafyamız hem de dünyamız öyle bir keşmekeşin içinde yuvarlanıyor ki insanın aklına” bayram” denince Karakoç’un “Bayram” yaklaşımı geliyor.

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı 

Adam “öyle” dedi, bağrında sızı...

Bilirsiniz, bu şiir “Adam” bayram” dedi evinden kaçtı.” İfadesi ile son buluyor.

         Malum, “bayram” deyince herkesin aklına genelde sevinç, coşku, heyecan gibi kavramlar gelir.

         İsterdim ki bayram, bende de aklıma aynı ifadeleri çağrıştırsın. Sadece benim değil bütün insanlar için aynı duyguyu uyandırsın.

         Ama en yakınımızdan uzağa doğru bir temaşada bulunduğumuzda hakikat o ki bayramlar hüznü de çaresizliği de yutkunmayı ve derinden bir “ah”ı da içinde barındırır oldu.

         Öyleyse bize düşen bayramların bayram olması ve her hanede aynı muhabbet ile yaşanması için öyle bir nesil inşa etmeliyiz ki “ Kim var?” denildiğinde sağına soluna bakınmadan “Ben varım.” diyecek ve milletine vefayı, yaşatma ideali ile taçlandıracak kuşakların temelini atalım.

         Bunu gerçekleştirmek ülke sevdalısı olduğunu söyleyenlerin asli vazifesidir.

Yıllar sonra bile olsa bayram tadında senelere ulaşmak için ülkücü kurum ve kuruluşların, millet, memleket sevdalısı gönül erlerinin, içinde” mazisinin ihtişamından güç alarak atisine, Milli İdeali ile büyük bir medeniyet tasavvuru” taşıyan her mesuliyet sahibi adanmış vefa erlerinin yapacağı iş; milletimize yeni Erol Güngörler, Dündar Taşerler, Nurettin Topçular, Osman Yükseller vb… yetiştirmek olmalıdır.

Aklımdan geçen, “Büyük Türkiye’nin Erol Güngörleri” yaklaşımı ile o çizgiyi dün-bugün çizgisinde yarına taşıyıp yerelden küresele kendi değerlerimizle çözümler sunacak bir yapılanmaya duyulan ihtiyacı projelendirmektir. Çağımızın Erol Güngörleri var. Ancak onları keşfetmek biraz da kurumsal yapılarımıza düşüyor.

O isimler gündemimize ışık tutarsa ülkemizin de yarınları adına yeni umutlar yeşerecek diye umut ediyorum.

İşte o zaman ülkümüz de ülkemiz de Dünyada yeni bir medeniyet tasavvuru ile ilim ve ahlak çizgisinde gerçek bayramları yaşayacaktır.